Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, Anastasiadis’le yaptığı son görüşmenin ardından, “Artık karar verme zamanı” şeklindeki açıklaması, bir çok kesimde görüşmelerin koptuğu yönünde algılandı.
Çoktandır beklenen bir durumdu.
Görüşmelerin enosis krizinden beri laf ola sürdüğünü hepimiz biliyorduk.
Uluslararası aktörlerin taraflara “son bir gayret” demesiyle yeniden biraraya gelmişlerdi.
Yine çözümcüsü, çözüm aleyhtarı hepimiz biliyorduk ki, Anastasiadis şu ortamda asla süreci ileri götürmez…
Nitekim, dış unsurların itelemesi de işe yaramadı…
Adamlar bölgenin tek aktörü olma yolunda ilerlerken, anlaşmayla elde edeceklerini falan gözden çıkartmışlar.
Hedef, stratejik…
Ha, bu hedefe öyle kolayca varabilecekler mi?
Kesinlikle hayır…
Rum Yönetimi, iktidarı, muhalefeti Türkiye’nin şu anda başındaki dertlere bakınca, durumu kaçırılmaz fırsat olarak görüyor olabilirler. Ama Türkiye faktörünü gözardı etmenin bedeli ağır olacak.
Görüşmeler koptuğu anda, şu anda fısıltıyla da olsa konuşulan kriz meselesi kapıdadır.
BM Genel Sekreteri dahi bu endişeyi açıklamasına koymuşsa, ciddiye almak gerekir.
Onlar kapalı kapılar arkasında konuşulan bilgilere de hakimler.
Türkiye ile de konuşuyorlar, aralarında da konuşuyorlar.
Ve benim en çok korktuğum, yeni bir krizin risklerini satın almış olmaları…
Bundan sonraki hesaplarını olası bir kriz ve onun sonuçlarına göre çizmiş olmaları da mümkün.
Cumhurbaşkanı aslında önceki günkü görüşmenin ardından son çağrısını yapmış görünüyor.
Türk tarafının her şeye rağmen görüşmeleri sürdürdüğünü, çözüm kararlılığını ortaya koyduğunu, bunca zamandır verilen çabaları, bunların heba edilmemesi gerektiğini vurguluyor ve “Geldiğimiz noktada artık bir sonuca varılıp varılamayacağına bir karar vermemiz gerekiyor” diyor.
Sonra doğal bir takvimden söz ediyor yine.
Daha önce daha açık konuşmuş, doğal takvimin, Rumların Temmuz ayının ilk yarısında sondaja başlaması olduğunu söylemişti.
Korkarım şimdi bu doğal takvim, krizin başlama tarihi olacak…
Cumhurbaşkanı bu kez gerçekten umutsuz.
O da muhataplarının derdinin bir çözüm olmadığını bire bir görüyor, yaşıyor.
O nedenle de artık, “Eğer olmazsa, gerçek durum ve tablo ne ise bunu da toplumlarımıza çıkıp açık yüreklilikle ifade etmek durumunda olacağız” diyebiliyor…
İşte bu noktada, “vah Kıbrıs Türküne” diyesi geliyor insanın…
Bir kez daha kendi dışımızda gelişen senaryoların kurbanı mı olacağız…
Düşünüyorum da, şu doktorlar meselesi, batan belediyeler, kabuller, ziyaretler, hepsi ama hepsi öyle anlamsız geliyor ki…
İçinde bulunduğumuz hali, İstanbul’un fethi sırasında Bizans kilisesinin meleklerin cinsiyetini tartışmasına benzetiyorum…
Kaderimizden o kadar uzağız yani…
YERİN KULAĞI VAR
YETTİ ARTIK:
Hani bir laf vardır, “fazla naz aşık usandırır” diye. İşte bizim müzakere masasının durumu da aynen öyle. Rum lider masada başka, kendi toplumuna başka konuşuyor. Akıncı’nın tüm çabalarına, önerilerine dudak kıvırıp adeta aşık kız gibi naz yapıyor. Ama bilmelidir ki, ne Akıncı’nın ne de Türk halkının bir kırk sene daha beklemeye tahammülü yok. Artık tarafların üzerinde konuşacak birşeyi kalmadı, artık karar verme zamanı. Ya bu süreci bir anlaşma ile birlikte sonlandıracağız, ya da herkes kendi yoluna gidecek…
KOŞULLU CENEVRE:
Anastasiadis bu sefer de, garantiler konusunun konuşulması şartıyla Cenevre’ye gideceklerini söylemiş. Türk tarafı garantiler konusunu görüşmeye İsviçre’ye gitmemiş miydi zaten. Orada “ona sorayım, buna sorayım” diye masadan kaçan kimdi acaba? Bakın göreceksiniz, uyumlu taraf görüntüsü verip, öyle şartlar öne sürecek ki, süreç devam etmesin… Adam resmen dalga geçiyor…
TOP MECLİSTE:
Meclis Kültür Varlıkları Komitesinin, Yavuz Çıkarma Plajıyla ilgili oybirliği ile aldığı karar dün kamuoyunda en çok konuşulan ve destek bulan haberiydi. Şimdi gözler ilk Meclis birleşiminde.. Komitenin aldığı bu karar, hükümet tarafından nasıl değerlendirilecek ve en önemlisi, “durdurduk” dedikleri Bakanlar Kurulu kararıyla ilgili ne yapacaklar…
THY İLK ADIMI ATTI:
Uçak biletlerindeki pahalılık için Turizim Bakanının ek sefer önerisine THY’den olumlu yanıt geldi. THY ve Anadolu jet ve İstanbul meydanlarına hergün 6 ek sefer koyma kararı aldı. Amaç, dövize çevrilen vergilerle uçuşa geçen fiyatları arzı arttırarak dengelemek. İnşallah bu beklentiler karşılık bulur…
KİLİT VURUYORLAR:
Neredeyse tüm belediyelerin maddi sorun yaşadığını, birçok belediyenin personel maaşları dışında hiçbir yatırım yapmadığını biliyoruz. Yeni Erenköy Belediyesi dört aydır maaşları bile ödeyemiyor. Bir ara hükümetin de desteği ile kurtulur gibi oldu ama, şimdi tam dibe vurdu. Hükümetle yapılan görüşmelerden de sonuç alınamayınca, sendika belediyenin kapısına kilit vurma kararı aldı. Bugün Yeni Erenköy’de yaşananların yarın bir başka belediyemizde yaşanmayacağını kim garanti edebilir ki…
ORTAM MÜSAİT:
Sürüş ehliyeti kursları hakkında şaibeler tartışılırken, sahte ehliyet çetesi ortaya çıkması şaka gibi oldu. Hem de devletin içinden… Biz öyle bir ülkeyiz ki, trafik gibi can alıcı bir konuda bile yasaları gereği gibi uygulamıyor, uygulayıcıyı denetlemiyoruz… Sahte ehliyet çetesi burada çıkmaz da nerede çıkar…
ZİRVEDEKİLER
Mete Tümerkan: “Dünkü görüşmeden sonra liderlerin önünde yapacakları bir görüşme kaldı. Eğer bir mucize olmaz ve süreç beklendiği gibi çökerse, adada 1974’ten sonra taşların yerinden oynayacağı bambaşka bir döneme girilecek. Bölgedeki dengelerin yeniden şekillenebileceği… Bunun da sorumlusu Rum Liderliği olacak. Herkes de bunun farkında…Bir tek farkında olmayan onlar…”.
DİPTEKİLER
Özgürgün’ün Başarı Ölçüsü: Diyor ki, “42 yılda 42 hükümet, yani ortalama hükümet ömrü 1 yıl, biz 1 yılı geçtik”… Vallahi bravo… Varsın altına imza attıklarının üçte birini bile gerçekleştirmesinler, varsın her yaptıkları yargıdan dönsün, varsın ülkenin en değerli arazilerini hatta sit alanlarını ona buna peşkeş çeksinler, varsın millet borçtan kırılsın, varsın nüfusun yüzde 72’si üvey evlet olsun, onlar bir yılı geçti ya… Ha bir de mali ve yapısal yönden ülkeye ciddi bir ivme kazandırmışlar. Lütfen birisi açıklasın bunu, galiba ben başka bir ülkede yaşıyorum…
