O Osmanlıca dediğiniz Arapça ve Farsça karışımı.
Yani Türkçe’nin iğfal edilmiş hali…
…
Yılmaz Özdil dünkü yazısında şöyle der:
“600 sene boyunca Türkçenin ırzına geçilmiş, Osmanlıca denilmişti. Arapça, Farsça, Fransızca, İtalyanca kelimeler, Levanten terimler dilimizi istila etmişti. Karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan Arapça’yla Türkçe yazmaya çalışıyorlardı.”
…
İlgili üniversitelerde Osmanlıca öğrenilebiliyor.
İstersen Uygurca da…
…
Ama amaç o değil ki…
…
1255’lerde Karaman Beyliği’nin başına geçen Mehmet Bey şöyle ferman buyurmuştu:
“Bugünden sonra divanda, dergahta, barigahta, Meclis’te ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.”
Mehmet Bey’in amacı Türkçeyi Arapça ve Farsçanın baskısından kurtarmaktı…
…
Bilim adamları, dil bilimciler, araştırmacılar üniversitelerde Osmanlıca öğrenirler.
Araştırmalarında bu dilden yararlanırlar ve birçok olayı günümüze taşırlar.
Olabilir.
Oluyor da…
…
Bizde Osmanlıca bilen araştırmacılarımız var…
…
Fakat kalk,
Osmanlıcayı Kıbrıs için de devlet politikası olarak öner…
…
Naci Talat ne diyordu?
“Kimdir be bunlar?”
…
Kıbrıslı Türkler de Türkçe konuşuyorlar.
Birçok dilden etkilenmelerine rağmen, asimile olmamışlardır.
Yazı dili hariç, kullandıkları Türkçe telaffuzda Türkiye’dekilerden farklılıklar gösterirler.
İngilizce ve Rumcadan etkiler bir yana, konuşma dilinde Arapça etkileri çok azdır.
Dilbilimciler daha iyi bilir.
Fakat Kıbrıs Türkçesi için şöyle denir:
“Telaffuzda Türkiye Türkçesindeki Arapça kökenli uzun sesler kullanılmaz, kelimeler düz okunur.”
…
Kendi kültürümüzde uzatmalı işlere “Arabın yalellisi” yakıştırması yapılır…
…
İsteyen yalelli okumaya devam etsin…
…
Lakin,
Burası Kıbrıs.
Burada birçok şey gibi yobazlık da barınamaz.
…
Araplar, Bizanslılar, Romalılar, Venedikliler, Osmanlılar, İngilizler.
Burada barınamamışlardı.
Kıbrıs koskoca imparatorluklara yar yerine mezar olmuştu.
Biri posta kutusunu bıraktı kaçtı, biri sarığını, biri hurmasını, biri kılıcını…
…
Yalelli burada okunmaz.
Başka kapıya…
