YA PASİFLEŞİR, SİLİNİRSİNİZ, YA DA KURALINA GÖRE OYNARSINIZ, HANGİSİ? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

YA PASİFLEŞİR, SİLİNİRSİNİZ, YA DA KURALINA GÖRE OYNARSINIZ, HANGİSİ?

Köş, MoreketMehmet Moreket

Uluslararası ilişkilerde, görünenle gerçek bazen birbirini tutmaz. Aslında çoğu kez böyledir.

ABD’nin enerjiden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Francis Fannon, güneyde Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve İsrail enerji bakanlarıyla teknik heyetlerinin bir araya geldiği toplantıya katıldı.


Güney Kıbrıs’ın enerji kaynaklarını kullanma hakkından bahsetti, kurulan ittifakların önemine dikkat çekti. Asıl derdinin, arama yapan şirketlerin kesintisiz bir şekilde faaliyette bulunmasını sağlamak olduğunu da hep vurguladı.

Ancak aynı zamanda “Enerji, iş birliği için gerçek bir katalizatördür… Türkiye Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminin bir parçasını teşkil edebilir” de dedi…

Rumlar, bu ziyarette Türkiye’ye yaptırımlardan da bahsedilmesini beklediler, ancak hayal kırıklığına uğradılar. Çünkü hiçbir ülke, tabii ABD de bütün yumurtaları aynı sepete koyacak kadar deli değil.

Gerçi BM Genel Sekreteri dünyanın delirdiğini söylese de, reel politikada işler öyle yürümüyor.

BM Sözcü Yardımcısı Farhan Haq

Her neyse, Fannon Kıbrıs’tan Türkiye’ye gitti. Eğer Rumların göstermeye çalıştığı gibi, tek yanlı bir tavır içinde olsaydı, bu temaslar paralel yürümezdi.

ABD de pekala biliyor ki, Türkiye’nin içinde olmadığı bir denklem yürümez. Kavga, “ne kopartırsam kardır” kavgasıdır…

Diğer yandan Rumlar BM’den de Türkiye’ye karşı sert yaptırımlar beklediler. Rum Dışişleri Bakanı Nokos Hristodulides, BM’yi Türkiye’nin Akdeniz’deki faaliyetleri konusunda fazla bir şey yapmamakla suçladı.

Yanıtı BM Sözcü Yardımcısı Farhan Haq’dan geldi. Farhan Haq, geçmişte iki toplum yerine “iki hükümet” ifadesini kullanmış, Rumlar tarafından saldırıya uğramıştı.

Hidrokarbonlar konusunun Kıbrıs’ta her iki toplumun çıkarına bir potansiyeli olduğunu söyledi. Adadaki iki liderin doğal kaynaklar konusunun çözümle birlikte federal hükümetin yetkisinde olması konusundaki uzlaşmalarını hatırlattı, sonunda da Genel Sekreter’in bölgede meydana gelenleri endişeyle izlediğini vurguladı…

Bu önemliydi. Eğer iş birkaç devletin aralarında anlaşmasıyla sonuca ulaşacak olsaydı, Genel Sekreter endişe duymazdı.

Geriye bir AB kalıyor. Oradan da yaptırım çıkarmayı bekliyorlar ama aynı sebeplerden bunu da sağlayamayacaklar.

Evet ortada haksız bir dayatma var. Herkes elindeki kozu oynuyor, zorluyor. Ama böyle bir oldu-bittinin gerçekleşemeyeceğini, galiba Rumlar dışında tüm taraflar biliyor. Gerçi o da biliyor da deniyor en azından.

Diyeceğim şu ki, her konuda bu böyledir. Kıbrıs konusunda da “zaten herkes bize karşı” deyip, pasifleşmek, içimize kapanmak, sizi dayatmalara daha açık hale getirir.

Sen bu bölgenin -ister kabul etsinler ister etmesinler- Türkiye ile birlikte bir aktörüsün. Önce bunu görmek lazım. İkincisi, tuttuğun yol, gerçekçi olmalı. Konjonktüre aykırı hayaller olmamalı.

Şimdi hep birlikte “buradan bir cacık çıkmaz” deyip, vatan-millet-Sakarya nutuklarının peşine mi takılalım, yoksa dünyanın oynadığı oyunu aynı kurallarla sonuna kadar oynamayı mı seçelim.

Bence ikincisi.

Ama bilinçli bir şekilde, iyi ekiplerle, dünyayı bilen, inanmış insanlarla…

Diğer seçenek, bizi Sarayönü’ne gömer. Oyundan kaçmak, pes etmektir. Yenilgiyi baştan kabul etmektir.

Kimse de beni aksine inandıramaz…

 

ABD’nin enerjiden sorumlu Bakan Yardımcısı Francis Fannon

 

 

 

YERİN KULAĞI VAR

NE BU ACELE?:

Dün Başaran Düzgün yazdı; seçimle birlikte anayasa referandumu hazırlanıyor, ama sadece yargı konusunda… Yapılan doğru da olsa, zamansız. O nedenle vatandaşın reddetmesi büyük olasılık. Bakınca, seçim öncesi popülizm gibi görünüyor. Yargı bunu hak ediyor mu? Kaldı ki Anayasa’nın değişmesi gereken daha birçok maddesi var. Şimdi yetki muhalefetin elinde, 3’te iki çoğunluk gerekiyor. Oyuna gelmemeli, Anayasa değişikliğini gerekirse bir paket olarak seçim sonrasına erteletmeliler…

 

SOSYAL MEDYA SAVAŞLARI:

Adaylar belli oldu ya, şimdilik savaş sosyal medya üzerinden başladı. Özellikle aday fanatikleri sosyal medya üzerinden kendi adaylarını överken, diğer adaylara gönderme yapmayı da ihmal etmiyorlar. Sosyal medyayı en iyi kullanan adayın taraftarları, dağınık bir şekilde ve bilinçsizce toplum üzerinde algı yaratmaya çalışıyorlar. Peki bu algı sandığa yansır mı derseniz, biraz zor…

MEB’İN BÖLÜNMESİ Mİ?:

Anastasiadis’in yakın çalışma arkadaşlarına Münhasır Ekonomik Bölgenin bölünmesi konusunda bir çalışma yaptırdığı tartışması Rum tarafına bomba gibi düştü. AKEL Genel Sekreteri bunu doğrularken, DİSi Başkanı reddetti. Olayın Anastasiadis’in sözde iki devletlilik tezinin bir parçası olduğu öne sürülüyor. Yine tezgahlanan birtakım oyunlar var, gelişmeleri seçim saplantısından, ideolojik takıntıdan uzak ve doğru okumak gerekiyor…

 

OYNATMAYA AZ KALDI:

Psikolojik sorunlar nedeniyle son bir yılda sadece devletin kontrolündeki ‘Barış Ruh ve Sinir Hastanesi’ne başvuranların sayısı yüzde 18 artarak 34 bine ulaşmış. Belli ki vatandaş ekonomik ve sosyal sorunlarıyla mücadele edemez noktaya gelmiş, çare arar olmuş. Bu küçücük ülke için bu rakam korkunç olduğu kadar düşündürücü de. Keşke ömrümüz seçim kavgalarıyla değil de bunlara çare bulmakla geçse.

Hasan Taçoy

BİZ DEĞİL SİZ KONUŞUYORSUNUZ:

Ekonomi ve Enerji Bakanı Taçoy, “Türkiye’den 170 milyon TL’nin neden gelmediğini sorgulayacağımıza, yönetme becerimizi daha nasıl geliştirebiliriz onu konuşabilsek” diyor. İyi de hükümet olur olmaz, bir milyar kusur yardımın geleceğinden başladınız, ardından 750 milyona bağladınız, şimdi de 170 milyonluk kaynak akışı imzalandı diye dilli düdük eden sizsiniz. Bizlerin de vatandaş olarak, bu paranın akıbetini merak edip sorgulamak görevimiz…

 

YÜZÜMÜZ MÜ VAR:

Larnaka’daki ‘İstanbul Sokak’ tabelasının sökülmesi bizdeki bazı arkadaşların çok fenasına gitmiş olmalı ki, güneyi “ırkçılık ve faşistlikle” suçluyorlar. El insaf be kardeşim, siz yıllar önce bırakın sokak isimlerini, köylerin, kentlerin adını Türkçeye çevirmediniz mi? Şimdi kalkıp da bir sokağın adı değişti diye feveran etmeye ne hakkımız, ne de yüzümüz var…

 

ZİRVEDEKİLER

Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu: Kendisini en çok eleştirenlerden birisi de benim, ama şikayet ettiğimiz konuları çözdüğünde de alkışlamak görevimiz. Casinoların borcu olan 68 milyon lirayı tahsil etmiş. Yüzsüzlerin 520 milyonluk vergi borcunu da büyük ölçüde halletmiş. Defalarca yazdık, “Sayın Bakan bilgi verin” diye. Bunları neden gününde kalem kalem açıklamazlar ki? Yine de bu paranın bütçeye akması büyük iş. Şimdi geriye kalan, yüzsüzlerin bir daha bu kadar rahat olmamalarını sağlamak…

 

DİPTEKİLER

HP’nin Dayanılmaz Sessizliği: Son bir ayda, 400 kişiye sosyal yardım maaşı bağlandığı duyumu aldık. Bu kadar muhtaç insan bunca zaman niye mağdur edilmiş de ansızın seçim öncesi maaşa bağlanmışlar? Olay tam bir seçim yatırımı gibi. UBP, HP ile birlikte mi yaptı, yoksa tek başına mı? Kudret Özersay “Cumhurbaşkanlığı bağlamında girilecek olan bir yarış hükümet etmenize engel oluyorsa ya da ortaya koyduğumuz ilkelerin tersi bir şeyler yapmaya götürüyorsa sizi, yani mesela seçimdir diye bir Başbakan bir takım başka harcamalar içerisine giriyorsa, o hükümetin devam etmemesi daha hayrına olur memleketin” demişti. Şimdi bu nedir? HP genelde bu tür soruları duymazdan geliyor, farkındayız ama yine de soralım…

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar