Ülkede bir “sahte diploma” tartışmasıdır gider. İş o kadar dallanıp budaklandı ki, ülkenin eski eğitim bakanından başlayıp, en üst makamı Cumhurbaşkanı’nın Güvenlik Şefi’ne kadar uzandı. Emin olun ki haksız yere diploma sahibi olan çok sayıda insan var ve bu durum tüm halkın dilinde…
Bu durum yalnız halkın dilinde olsa neyse… Konu Türkiye medyası ve uluslararası medyaya da yansımış durumda… Bu durum, sadece adı geçen üniversiteyi değil, ülkede işini doğru yapan 3-5 üniversitenin de itibarını zedeleyecek noktaya geldi.
Çünkü genel anlamda “üniversiteler adası” olarak lanse edilen ülkemizde böylesi bir skandalın sadece “sahte diploma” verdiği söylenen üniversiteyi etkileyeceğini düşünmek saflık olur.
Gelinen aşamada bir taraftan hukuksal mücadele devam ederken diğer taraftan da diğer üniversitelerin itibarlarının korunması konusunda neler yapılabileceğini konuşmak gerekiyor.
Ne yazık ki ülkedeki üniversitelerimizin itibarını etkileyen sadece bu durum değildir. Bir de kangren haline dönüşmüş olan; “Öğrenci diye üniversiteye yazdırılan ve ucuz işçi olarak çalıştırılan” kişiler var.
Bu konuda geçtiğimiz hafta içinde mecliste CTP milletvekili Sami Özuslu bu konuya parmak bastı. Özuslu, üniversitede kaydı olan ancak Muhaceret Dairesi’nde kaydı olmayan yaklaşık 30 bin öğrenciden bahsetti. Eğitim Bakanı Nazım Çavuğoğlu, “ bu rakamlar yanlıştır dedi ama doğruları bunlardır” da diyemedi. Sadece konuyu araştıracağını söyledi.
Böylesi bir durumda İçişleri Bakanlığı ile Eğitim Bakanlığı arasında sıkı bir ilişki ve bilgi alışverişi olması gerekir. Anında Eğitim Bakanı’nın konuya açıklık getirecek rakamları ortaya koyması ve halkı aydınlatması beklenirdi.
Bir ülke “üniversiteler adası olacağız” demekle olmuyor. Bu konuda ayakları yere basan politikalar ortaya koymak, ciddi denetim yapmak ve başıbozukluğu ortadan kaldırmak gerekir.
Ne ilginçtir ki bir yabancı öğrenci tartışması da İngiltere’de var. Üniversite yetkilileri İngiliz İçişleri Bakanı’na ateş püskürüyor. Hükümet, lisansüstü eğitim ile 2-3 yıl çalışma hakkı elde eden yabancı öğrenciler ile ilgili araştırma başlatma kararı aldı. İngiltere İçişleri Bakanı James Cleverly, uluslararası öğrencilerin üniversiteleri çalışma vizesi almanın ucuz bir yolu olarak kullanarak “Birleşik Krallık yükseköğrenim sisteminin bütünlüğünü ve kalitesini baltalayabileceklerini” söyledi.
Buna karşın üniversite yetkilileri de “hükümetin bu araştırma ile kasıtlı olarak İngiliz yükseköğreniminin başarısını baltalamayı amaçladığını ve bu durumun üniversiteleri mali krize sokabileceğini” söylüyor.
Benim görebildiğim kadarı ile KKTC’deki özel üniversitelerin ne Milli Eğitim Bakanlığı’nı ne de YÖDAK’ı çok da ciddiye aldıkları yok. Daha çok YÖK üzerinden bir denetimi ve akreditasyonu önemsiyorlar.
Hal böyle olunca da üniversiteler ile ilgili birçok konuda KKTC makamları bir anlamda devre dışı kalıyor. Dolayısı ile ülkedeki üniversiteler konusunda KKTC hükümeti ve diğer ilgili kurumlar, durumu düzeltmek ve ülkede işini doğru yapan üniversitelerin itibarlarını korumak adına ciddi tedbirler almak durumundadır.
Yoksa bu aralar itibarı yerlerde sürünen üniversiteler adasının ileriye adım atması mümkün değildir.
