Erdoğan Özbalıkçı
Rum olsun, Türk olsun, kiminle konuşuyorsam, herkeste umutsuzluk, yaygın bir akım.
Kaçan fırsatlara üzülenler çoğunlukta. Ancak bu umutsuzluk kervanında, en fazla itibar kaybedenler, her iki tarafın politikacılarıdır.
Özellikle Rumlar arasında, Annan Planına HAYIR demenin sonuçlarından rahatsız olanlar çoğalmakta ve Kıbrıs Sorununda çözüm yönünde, ZAMANINDA kararsızlık gösteren ANASTASİADİS’e kızanlar alabildiğine artmaktadır.
Türk tarafına gelince, Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs Sorunu konusunda söz söyleme gücü her geçen gün azalmaktadır.
Türkiye, yeni süreçte, Kıbrıs Sorununu kendi ULUSLARARASI sorunlarında bir kart olarak kullanmayı daha belirgin bir şekilde göstermektedir.
“Demir Tavında Dövülür” özlü atasözü, bu günleri özlü bir şekilde yansıtmaktadır.
Kıbrıs Rumları 1974’tten beri ZAMANA OYNAMA stratejisini izlemektedir.
Bu stratejiyi ortaya çıkaran DUNTAS Doktrini, Kıbrıs Türklerinin zaman içerisinde çürüyüp yok olmasını beklemektedir.
DUNTAS DOKTRİNİ’nin dikkate almadığı faktör ise, yok olma yolunda olan Kıbrıs Türklerinin yerine, ortaya çıkan YENİ HAYAT’tır.
Yeni Hayat Dinamiği, Kıbrıs Türkleri yerine, Türkiye’den gelen Türkleri daha belirleyici konuma sokmaktadır.
Bu YENİ FAKTÖR de doğal olarak, Kıbrıs Sorununda, Türkiye’nin son sözü söyleme gücünü arttırmaktadır.
Enternasyonalizme inanan bir yazar olarak, Kıbrıs’ın her ulustan insanların yaşadığı bir ada olmasını gönülden istemekteyim.
Karşı çıktığım ise, mülkiyet ve yönetim sorunları çözülmeden yaratılan bu karmaşık durumdur.
Karmaşık durumun normale gelebilmesi için, çözümün mutlaka gerçekleşmesi ve insanların önünü görmesi gerekmektedir.
Kıbrıs Sorununda, Rum olsun, Türk olsun, politikacılarda ve sıradan halkta ortaya çıkan UMUTSUZLUK, gerçekte, OLUMLU bir rol oynamaktadır.
UMUTSUZLUK, Kıbrıs Oyununda, Kıbrıslıların BELİRLEYİ OLAMAYACAĞI görüşünü de güçlendirmektedir.
Kıbrıs Sorununun esasının bir DIŞ SORUN olduğu ve bu DIŞ SORUNUN temelinde AKDENİZ’deki Enerji Savaşları olduğu, sıradan insanların kavramaya başladığı yeni bir olgudur.
Bu yeni olgu geliştikçe, Rumların ve Türklerin içinde kışkırtılan ŞÖVENİZMİN, yabancıların değirmenine su taşıdığı iyice açığa çıkmaktadır.
Rum tarafında, Başpiskopos Hrisostomos’un, dini konular yerine, PARA İŞLERİYLE uğraştığı, DOLANDIRICILARA,PARASI OLANLARA , pasaport alımında ARACI olduğu skandalı da, Rum Kilisesinin gücünü azaltan bir etki yapmaktadır.
Çözümsüzlük politikasının en büyük savunucusu olan kilisenin, halk arasında İTİBARSIZLAŞMASI , olumu bir gelişmedir.
Hayat, zıtların mücadelesinden başka bir şey değildir. Yaşam ile birlikte, ölüm de ortaya çıkmaktadır. Çürüme ile birlikte, yeni bir yaşamın filizleri de doğmaktadır
Kıbrıs Sorununda yaşanan UMUTSUZLUK da geçici bir akımdır.
Uluslararası Sorunların KARMAŞIKLIĞI, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’deki çelişmeler, Kıbrıslıların iradesinden bağımsız olarak, Kıbrıs Sorununu derinden etkileyecektir. Yaşanacak yeni sürecin BELİRLEYİCİSİ bu olacaktır.