Ülkeyi sahiplenmek - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Ülkeyi sahiplenmek

Kanunların uygulanmasında vatandaşların etkinliğinin büyük önemi vardır. Her ülkede uygulanmak üzere çıkarılan kanunlarla eşit koşulları yaratan, herkese aynı ölçülerin uygulanmasında hukukun üstünlüğünü benimseyen, vatandaşına huzur içinde geleceğinden emin bir şekilde hayat hakkı tanıyan, fırsat eşitliğini hissettiren ülke yönetimlerinin vatandaşları da, aynı oranda mutlu ve istikrar içinde olurlar. Ve ülke üretimine daha şevkle katılan, işine gücüne daha güvence ile sarılan bir vatandaş topluluğu haline gelirler. Adil bir düzen, karşılıklı sevgi saygı ve yardımlaşma ruhunun geliştiği yerde sosyal barış daha içtenlikle sağlanır.
Bu gün biraz da empati yapmak istiyorum. Acaba vatandaşlar olarak herkes de üstüne düşeni yapıyor mu ? Yapanlar muhakkak çoktur. Ancak geneline baktığımız zaman çevremizdeki olaylara ve insanlara karşı her konuda duyarlı mıyız? yararlı ve yardımcı oluyor muyuz? Devlete mükellefiyetlerimizi yerine getiriyor muyuz?. Vergimizi ödüyor ve çalışanlarımızın yasal haklarını yerine getiriyor muyuz? çevremizi temiz tutmaya özen gösteriyor muyuz?, kanunların uygulamasında vatandaş olarak yardımcı ve etkin davranış içinde miyiz?, uymayanları çeşitli yöntemlerle uyarıyor muyuz?, hatta kendi haklarımızı savunuyor muyuz yoksa nemelazımcılık mı yapıyoruz? gibi soruları oldukça uzatabiliriz.
Bir ülkede medeni ve adil yaşanabilir bir düzenin kurulmasında kanunların uygulanmasında yöneticiler kadar vatandaşların tavırları ve olayları sahiplenmesi büyük önem taşır. Çünkü vatandaşların bu yöndeki tavırları, sorumluluk duygusu hissetmeyen duyarlı ve adil olmayan ve yalnız kendi kişisel hesapları peşinde ülkeyi tarumar etme meylinde koşan Yöneticileri de zorlar veya seçmez. Hak ve hukukuna, özgürlüklerine sahip çıkabilecek ve bunları sağlayabilecek yöneticileri seçmesini sağlayan sonuçta halktır. Halkın bu konudaki bilinci ve inançları doğrultusunda ve oranında layık olduğu idareye sahip olur. Kaynak halktır, vatandaşlar topluluğudur. Aynı şekilde Yönetimler de halkıyla işbirliği yaptığı sürece daha başarılı olur. Karşılıklı iş birliği ve hoşgörü, fırsat eşitliği ve adalet ülkede sosyal barışı getirir, katılımcılığı ve huzuru sağlar.
Bunu yazarken yıllar önce yabancı bir ülkede dikkatimi çeken bir anımı hatırladım. Vatandaşın haklarını ve yasaların uygulanmasındaki duyarlılığını göstermek için sıradan bir örneği vermek isterim. Washington’a ilk gittiğimde yaya geçidinden geçmeye hazırlanırken birden bire yaya geçidindeki insanların toplu halde bir arabanın ön kısmına yumruklarla vurmaya başladığını ve yüksek sesle reaksiyonlarını dile getirmeye çalıştıklarını, arabanın içindeki sürücünün de yüzündeki korku ile karışık pişmanlığını gördüğümde ben de durdum ve sordum ne oldu diye ! Aldığım cevap, “arabanın burnunun yaya geçidindeki çizgilere girdiği” idi. Kendine tanınan güvenlik alanına, tecavüzü kabullenmeyen bir bilinçtir. Vatandaştan aldığı bu dersle sürücünün bir daha böyle bir davranışa girmesi elbette beklenemez. Bir de kendimizle karşılaştıralım. Sürücü çoğu zaman yayaların üzerine sürercesine hızını kesmez ve buna toplu bir şekilde reaksiyon almaz.
Aynı şekilde bahsettiğim şehirde başka bir gün kaldırım üzerine park eden bir arabanın sahibi kısa bir süre için mağazaya girip çıkması esnasında otobüs durağındakiler ve yoldan geçen bazı insanlar, park edilmemesi gerekli yerde ve tekerlekleri kaldırımın üstünde olduğu için arabayı sallamaya ve yüksek sesle sürücüyü uyarmaya devam etti. Sürücü karşı dükkandan koşarak geldiğinde özür dileyerek kaçacak yer arıyordu.
Bizim burada herkes yolları kaldırımları park haline getirdi. Bazı sokaklarda özellikle restoran ve kafelerin olduğu sokaklarda kaldırımlar işgal halinde. Hatta asfalt yollara kadar çıkanlar var. Yetkililerin buna bir çare bulması gerekir. Öte yandan vatandaş da yürüyecek yeri kalmadı diye hakkını arıyor mu?
Dün akşam Ankara’dan döndük. Hava alanında bizi almaya gelen arabaya girdikten sonra bir baktık ki hava alanından çıkış için araba kuyruğa girdi ve adım adım ilerliyoruz. Sordum ne var adım adım gidiyoruz. Meğerse Hava alanı işletme izni alan ilgili Şirket, Ercan hava alanı giriş ve çıkış kapısına bir barikat kurmuş, Ercan alanına giren her arabadan -park alanına park etmediği halde-, yolcusunu alıp çıkarken tek tek durdurup hava alanında kaldığı süreye göre para alıyor.! Hava alanında yarım saatten fazla kalındığı takdirde ki barikattaki bilet kesen şahıs, bizi arayan arabanın giriş ile çıkışı 32 dakika tutmuş, 30 dakikayı aştığı 2 dakika için 6 TL aldı, artan dakikalara göre ücret artarak değişiyormuş! Hava alanına girerken de kurdukları barikatla durdurup giriş kartı veriyor ve çıkarken ona göre ‘haraç’ alıyor. Hakikaten şok oldum. Vatandaş havaalanına bir taraftan girip yolcusunu alarak öteki taraftan çıkış için Şirket kendine göre 30 dakika ile sınır koymuş, buna uymayan para ödeyecek.! Zaten arabalar yolcularını aldıktan sonra alandan çıkış için Şirketin mecbur ettiği tek çıkış yolunda yine Şirketin kurduğu barikatı geçmek için 10-15 dakika oluşan araba kuyruklarında bekliyor ve beklettiği süre için de para alıyor. Burada konu ne kadar para alınıp alınmadığı da değil, hava alanı içindeki Devletin yaptığı yolları kullanan arabaların giriş ve çıkışlarda kuyruklara sokulup Şirketin kurduğu barikatlara takılması ve insanlara kolaylık yerine engel konarak ‘haraç’ alınması konusudur. Birkaç ay önce de gidip gelmiştik böyle bir şey yoktu, yeni oldu herhalde. Burası özel bir mülk değil ve kimsenin böyle bir kural koymaya hakkı yoktur. Park yerine arabasını park edecekse ödesin. Ancak bu yapılan hiçbir hukuk ve nizam kapsamına girmez. Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığının bu turizm ülkesinde böyle bir davranışı asla kabul etmemesi ve barikatların kaldırılmasını sağlamalıdır. Tabii ki eski sözleşmede belki de böyle bir madde de vardı! Eski Ulaştırma Bakanı yaptığı sözleşmeyi halka zaten olduğu gibi hiç açıklamadı ve bakalım sözleşmede daha neler var? Devletin yaptığı bir hava alanını bir şirket istediği gibi yönetecek ve herkesi vergiye bağlayacak şekilde bir sözleşme yapıldıysa, bunu yapanların sorumluluğu vardır. Ancak bu hareketin ve sözleşmenin ivedilikle Bayındırlık ve Turizm Bakanlıkları tarafından gözden geçirilmesi ve bu tür absürt ve yasalara göre her vatandaşın hakkı olan genel kamu alanına girme ve çıkma hakkını engelleyen ve bir nevi para cezası veren uygulamaların kaldırılmasını sağlamalıdır.
Gerek Türkiye’de gerekse başka ülkelerde hava alanlarındaki giriş ve çıkışlarda böyle bir uygulama gören var mı? İşletmesi özelleştirildi ise, hava alanı da özel bir mülk haline gelmemiştir. Kamu alanlarını hiçbir kimse halka kısıtlayamaz. Ülkeye ve insanlara yazık edilmektedir.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar