Hemen söylemekte yarar var. Hükümetin kurulması gibi UBP-HP Hükümet Programı’ndaki eğitim de aceleye getirilmiş. İlk bakışta “cek-cak”lar çok fazla olsa da eğer yapılması başarılırsa eğitimde çok önemli adımlar atılabilir. Ancak hükümet programında kendi içinde çelişen maddeler de yok değil…
Örneğin hükümet programında şöyle bir ifade var: “Öğrenci merkezli öğretim programları hedeflenecektir. Eğitimde yaparak yaşayarak öğrenme ilkesi hedefinde çalışmalar yapılacaktır. Temel eğitimde öğretim programlarının uygulama ve etkileşim alanları geliştirilecek, liselerde de temel eğitimde olduğu gibi, program temelli yeni müfredatlar ve ders kitapları, kendi eğitimcilerimiz tarafından hazırlanacaktır”.
İyi güzel de, bu maddeyi oraya yazdınız ama benim bildiğim 2005’ten beri kağıt üstünde KKTC’de eğitim öğrenci merkezli yürütülmektedir. 2016’da tamamlanan ve bugün uygulamada olan Temel Eğitim Öğretim Programları da bu anlayışa göre yazılmıştır. Haa! Eğer pratikte “öğrenci merkezli” hiçbir şeyin olmadığını farkında isek ve bu maddeyi onun için yazdıysak ve bundan sonra böyle olacaksa “bravo” derim.
İlk ve ortaokul için yazılan yeni öğretim programları ve kitaplar sonrasında liselerde de kendi eğitimcilerimiz tarafından hazırlanan müfredat ve kitaplar hayata geçirilecekmiş. Bu da güzel… Keşke hayata geçirebilsek…
Ancak hemen aklıma, şimdilerde hayvancılık ile uğraşan, Çavuşoğlu’nun birinci döneminde sonra da göreve gelip Çavuşoğlu’nun da yaptıklarını bozan, son 20 yılda en çok eğitim bakanlığı yapan beyefendi zamanın birinde göreve geldiğinde Kıbrıslı öğretmen ve akademisyenlerin yaptığı öğretim programı ve kitapları bir çırpıda sokağa atıp, insanların emeklerini hiçe saymamış mıydı? Üstelik de o kitaplar UNESCO tarafından örnek kitap gösterilmişken…
Dolayısı ile sayın Çavuşoğlu’na tavsiyem; acele etmeden, düşünerek, akademisyenlerden yardım alarak ve nokta atışlar ile eğitime dokunmasıdır. Çünkü eğitim ciddi bir iştir.
Şimdi gelelim tekrar hükümet programına…
Okulların kanayan yarası olan “parasızlık” belki bu madde hayat bulursa okullar da kurtulmuş olacak. Hükümet programındaki ilgili madde şöyle diyor: “Mesleki Teknik Öğretim Dairesine bağlı okullarda uygulanan okul tabanlı bütçe uygulamaları diğer okulları da kapsayacak şekilde yaygınlaştırılacaktır.”
Yani benim anladığım eğitim bakanlığı bütçesinden okullara belli kriterler doğrultusunda para aktarılacak ve okulların kendi bütçeleri olacak. Belki şimdi de okulların ondan bundan dilenerek elde ettiği bütçeleri vardır ancak bunun yeterli olmadığı aşikardır. Bu konuda zaten hep anlatılan bir hikaye vardır bu ülkede… Zamanın birinde bir okul müdürü bakanlığa gitmiş ve görüşmesi bittikten sonra ilgili daire müdürünün odasından ayrılmak için kapıdan çıkmış. İlgili daire müdür de okul müdürünün arkasından çağırmış; “hoca o okulun hesap dökümlerini da bir ara bize gönder” demiş. Okul müdürü de cevap vermiş; “Müdür bey müdür bey, bana vermediğin paranın hesabını benden nasıl isten, ben o paraları ondan bundan dilenerek, insanlara yalvararak elde etti, hesap mesap yok” demiş…
Geçmiş hükümetler döneminde de bu okul tabanlı bütçe konusu hep gündeme gelmiş ancak bir türlü hayat bulmamıştı. Okullar bu anlamda Okul Aile Birlikleri’nin desteği ile ayakta durmaktadır.
Son söz olarak şunu söylemekte yarar var. Eğitimde finans meselesi elbette çok önemlidir. Bu ülkede ekonomik sorunların olduğunu da biliyoruz. Ancak eğitimde paranın gerekmeyeceği işler de yapılabilir. Bunlardan işe başlarsak eğitim adına önemli işler yapmış olacağız.
