Türkiye’yi düşman olmaktan ortak olmaya dönüştürelim - 1 - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Türkiye’yi düşman olmaktan ortak olmaya dönüştürelim – 1

Bekir AzgınBekir Azgın

Ünlü Yunan besteci Mikis Theodorakis 11 Ağustos günkü “Ta Nea” (Haberler) gazetesinde bir makale yayımladı. Bu makalede iki konuya değindi: Biri Türk Yunan dostluğu öteki de Doğu Akdeniz’deki doğal gaz sorunu.

14 Ağustos günü, ünlü Kıbrıslı şövenist gazeteci Mihalis İgnatiyu, Theodorakis’e saldıran bir yazı yazdı. Bu arada bestecinin Akıncı gibi bir yalancıya nasıl inandığına hayret ettiğini vurguldı ve şöyle devam etti: “Akıncı meşhur bir yalancıdır. Üstelik işgalin gizli destekçisidir ve toplumlar arası görüşmelerde Erdoğan’ın İslâmcı politikalarını dile getirmektedir”.


Ünlü bir Kıbrıs deyimi vardır: “Nerden bilin be kör?” Yalan söyleyip söylemediğini bilmiyorum ama yalan yazmakta meslektaşımız İgnatiyu’nun eline kimse su dökemez.

2004 referandumlarında “Evet”çi Kıbrıslıların Amerika elçiliğinden para aldıklarını yazıp durmuştu. Hatta o kadar ileri gitti ki dolarları cepleyenlerin tam  listesini birkaç yıl içinde yayımlayacağı kitapta sıralayacağını birkaç defa yazmıştı. Aradan kaç yıl geçti o isimleri öğrenmek için hala İgnatiyu’yu bekliyoruz. İgnatiyu’nun gazetecilik ilkesi çok basit: Çamur at, izi kalsın.

Gelelim sadede. Theodorakis 94 yaşında bir pir-i fani. Yazısı da şöyle:

XXXXX

Her ne kadar ilerlemiş yaşım nedeniyle elimi eteğimi günlük politikadan çekmişsem de Kıbrıslı Türk Cumhurbaşkanı Akıncı’nın NEA gazetesinde bugün yayımlanan söyleşisi beni “elime silâhı alıp” bir daha konuşmaya mecbur etti.

Yunanistan’da ve Türkiye’de bir grup arkadaşla birlikte İstanbul’da “Türk Yunan Dostluğu Komitesi”ni oluşturmak için ön ayak oldum. 1986 yılında kurulan Komite her iki ülkede de anında büyük yankı buldu.

Komitenin kuruluşundan sonra ülkeye dönüşümde (o dönemde iktidarda bulunan- BA) PASOK partisi, beni vatan haini olarak karşıladı. Ancak bir süre sonra (dönemin başbakanı-BA) Andreas Papandreu beni (malikânesi olan-BA) Kastri’ye davet etti ve bana şunları söyledi: “Haklıymışsın; sen gördün, ben göremedim. Bu nedenle gazetecileri davet ettim çünkü bu itirafın bilinmesini istiyorum. Gazeteciler bizi bekliyor.”

Gazetecilerle yapılan bu toplantıdan hemen sonra Komite’nin tüm Yunan üyelerini Kastri’ye davet etti ve bizlerden kendi dostluk mesajını Türkiye’ye iletmemizi rica etti.

Böylece A. Papandreu’nun mesajını iletmek amacıyla İstanbul’a gittik. Mesajı okuduğum süre boyunca, o zamanlar tek olan Türkiye Devlet Televizyonu, ilk defa olarak sürekli Yunan başbakanı’nın fotoğrafını gösterdi. Daha sonra Ankara’da tüm parti başkanlarıyla ve elbette dönemin başbakanı bay Özal ile görüşmeler yaptık. A. Papandreu’nun iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başlaması isteği herkese iletildi ve hepsi de bunu büyük bir coşku ile karşıladı.

Ankara Üniversitesi profesörlerinden Ekrem Akurgal’ın başkanlığını yaptığı Türk Yunan Dostluk Kurulu’nun Türk üyeleri ile birlikte Türkiye’nin tüm büyük kentlerini gezdik ve her yerde aynı coşkuyla karşılandık.

Yunanistan’da da aynı karşılığı bulduk. Özellikle de Preveze ve Yannina’dan başlayarak Kurul’un yerel şubelerinin kurulduğu bölgelerde.

Andreas Papandreu’dan hemen sonra Konstantinos Mitsodakis başbakan oldu. O da kendi dostluk ve işbirliği mesajını, bu arada Türkiye’nin cumhurbaşkanı olan Özal’a iletmem için beni görevlendirdi.

İki liderin bana söylediklerini aktarıyorum:

Mitsodakis: “Elefteros Venizelos ve Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi yeni bir başlangıç yapalım.”

Özal: “Ben buna hazırım ve bu vesileyle Yunan başbakanına teşekkür ederim. Yayılma politikamız konusunda söylenenler bir şehir efsanesidir. Günümüzde halkların değeri, ülke toprakları ile değil, sosyal kalkınmışlıklarıyla ölçülür. Ben şu anda bununla meşgulüm. Askeri harcamaları %2 oranında azalttık. Buradan artırdığımız parayla ulusal ekonomimizi kalkındıracak işler yapacağız. İstanbul’a ikinci bir köprü inşa edeceğiz. Otoyollar yapacağız. Türkiye’nin doğusunda da büyük bir baraj, Atatürk Barajı’nı inşa edeceğiz. Son olarak bunu da yapmayı başardık.”

Ve bizim o güne kadar tanımadığımız cep telefonunu gösterdi bana. Sonra da bana evimdeki telefon numarasını ve eşimin hangi yabancı dili konuştuğunu sordu. Ona karımın Fransızca konuştuğunu söyledim. Cep telefonunda numarayı çevirdi “Ben cumhurbaşkanı Özal. Sizinle konuşmaktan mutlu oldum. Size kocanızı veriyorum” dedi ve telefonu bana verdi.

Yıllar sonra Türkiye hakkındaki görüş ve girişimlerimi tekrarlamak için bütün bu detayları aktarıyorum.  Bana, ama bugün Erdoğan var, vs., vs. diyeceksiniz. Türkiye elbette değişmiştir. Ama aradan yüzyıllar geçse de değişmeyecek olan bir gerçek var: Türkiye yerinden kımıldamayacak yani komşumuz olmayı sürdürecektir. Bu iki devlet komşu olarak varlıklarını sürdürmeleri kaçınılmazdır. O halde niye barış içinde hatta dostça varlıklarını sürdürmesinler?

Üstelik halklarımızın pay edecekleri  bir şey de yok. Yeter ki liderler sorumluca ve realistçe davransınlar.

(Haftaya “doğal gaz sorunu”.)

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar