Türkiye’de durumlar iyi değil (Rum tarafı bu fırsatı kullanacak mı?) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Türkiye’de durumlar iyi değil (Rum tarafı bu fırsatı kullanacak mı?)

Türkiye tek kelimeyle “istikrarsız” ve “tehlikeli” kelimeleri ile ifade edilecek bir badireye düştü. PKK resmen iç savaşın habercisi olurken Güneydoğu’da bir Kürt devleti kurmak için terörizmi tırmandırıyor!
Tabii elimizde Türkiye’nin huzuru ile düzenini bozan olayların, Kıbrıs siyasi sorununu ne kadar olumsuz etkilediğinin parametreleri yoktur. Fakat benzer pek çok olaydan derlenmiş “örnekler” vardır. Nitekim çok rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: “Türkiye’nin bu istikrarsızlığı ile sosyoekonomik bunalımını izleyen Rum tarafı müzakere masasında isteklerini kabul edilemeyecek kadar aşırı uçlara taşıyabilir…”
Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı elinde koz olarak tuttuğu doğal gazı tamamen kendi çıkar stratejisi haline getirebilir!
Şu anda Mısır Doğu Akdeniz’deki en büyük hidrokarbon yatağına ulaştı. Rum tarafı, Mısır ve İsrail’le oluşturduğu üçlü ittifaka dayanarak AB’ye Türkiye üzerinden ulaştırılacak gazın Mısır üzerinden geçmesini karara bağlatabilir!
Terör olayları ile sosyoekonomik sorunları öne çıkartarak, AB ile BM’yi Türkiye aleyhine tavır koymaya itebilir!
Mülkiyet konusunda daha katı davranırken “yerleşikler” dediği TC kökenlilerin Kuzey’deki tüm hukuki haklarını sıfırlayabilir!
Ve kısaca, Türkiye’nin istikrarsızlığı nedeniyle istediği çözüme ulaşmanın yollarını açabilir! Bunlar sıradan olasılıklar değillerdir. Çünkü: Rum tarafı için Türkleri seviyorlar diyemezsiniz! Birlikte kardeş kardeş yaşamak isterler diyemezsiniz! İki bölgeli iki toplumlu çözüm şekline bayılıyorlar diyemezsiniz! Can’ı gönülden çözüm istediklerini söyleyemezsiniz! Çözümden sonra büyük oranda TC’lilerin Kuzey’de kalabileceklerine akılları yattı diyemezsiniz!
RUM’UN SİYASİ VİZYONU: Rum tarafı Türk halkına yönelik bu yabani tutumu ile siyaset vizyonuna şunu koymaktadır:  “Nihai çözümde adada ne Türkiye ne garantisi ne de Attila’nın taşıdığı yerleşikler kalmayacaktır!” “Türkiyesiz bir Kıbrıs federal devleti olacaktır!” Nitekim artık çok açık seçik 1960’ı baz alarak “Kıbrıslılık” ve “Türk Rum demografik yapısından” söz ediyorlar, “biz bize kalalım” diyorlar… Ama kendilerinin nasıl 800 binlere ulaştıklarının izahını yapmıyorlar! Çünkü onlar 1960’lardan beri adanın tanınmış devletidirler, yaptıkları her şey, tüm siyasi tasarrufları hukuka uygundur! Fakat Türk tarafı Korsan devlettir, illegaldir, gasp edicidir!
Rum’un kafasını örümcek ağları ile sarmış bu düşüncelerden ayıklayıp arındırmadan bu ülkede çözüme ulaşmak mümkün olmayacaktır!

**********


UBP’de aday furyası: (Demokrasi mi fırsatçılık mı?)
Klasiklere karışmış deyimdir: “Türkiye hapşırsa biz nezle oluruz!” Galiba bu kez zatürree olduk! Çünkü vuran “döviz” oldu! Krizin başlarında olduğumuz için henüz etkisinin acısını çokluk duymadık! Az biraz daha!
Ve tam bu krizlerin arasına hem Türkiye’de hem de KKTC’de seçimler koyduk! TC’de “genel seçimler” bizde “UBP Kurultayı.” Anası danası hep beraber!
Dün Havadis Gazetesi’nde kurultaya başından beri ağırlığını koyan parti başkan adaylarından Ersin Tatar’ın röportajı vardı. Bir kere kurultaya giderken Özgürgün’ün açık seçik kendisine oy verecek insanları partiye yeni üyeler olarak kaydettirmesi hiç doğru olmadı! Tatar bu olaydan haklı olarak yakınırken beş adayın da Özgürgün’e karşı olduğunu söylüyor. Tabii ben ekliyorum: “Aynı zamanda birbirlerine!”
Öte yandan: Eğer Özgürgün kendini hâlâ güçlü ve tercih edilen başkan olarak görüyorsaydı, neden böyle bir üyelik tezgâhına ihtiyaç duydu! Göremediği açık! Nitekim karşısına beş aday birden çıktı ve yarattığı imaj da partiye egemen olamadığının ispatını çaktı! “Ne demek 5 aday” sorusu UBP camiasının başını yara yara! Nitekim şimdi kurultayda 6 aday yarışacak. Bu UBP’nin önce altı parçaya ayrılması demek olacak! Hükümet zaten yaralı, bir de bu yüzden yara alacak!

***

Kısaca takıldığım: (Vahi Çavuş…)
İngiliz sömürge idaresinden günümüzde kaç bürokratın kaç sömürge idaresi görevlisinin kaldığını bilmiyoruz. Ki 1974’lerden sonra devleti kurarken bu “bürokrat” insanlarımızdan” çok yararlandıydık. Çünkü onlar İngiliz kanun ve nizamları ile donanmış, siyasetle siyasetçiye iltifat etmeden kendi “bürokrat” yetkinlik ve etkinlikleri ile çalışan insanlardı. Krallar, Cumhurbaşkanları Başbakanlar, hükümetler gelir giderlerdi ama “devletin bürokrasisi değişmeden icraatların sahibi olarak devleti yönetirdi…”
1974’ten sonra KKTC’yi de İngiliz’in bu bürokrat insanları kurup şekil verdiydi. Vahi Çavuş yahut Vahi Karantinacıoğlu (1921) bu bürokrat polislerden biriydi.
Mağusa Maraş’ında Rum Şagalli Lisesi’ni bitirdiydi çok iyi İngilizce ve Rumcası vardı. Polislik döneminde önce mahkemelerde tercüman sonra Savcı olarak görevlendirildi. Kolay değildi ama Vahi Çavuş “efsane” olacak kadar başarılı olduydu.
Bir asra yaklaşık hayatında harama el uzatmadı. Alnının teri ve akı ile yaşadı çocuklarını da öyle yetiştirdi. O Mağusa’nın sevgi ile anılan Vahi Çavuşu’ydu. 90 küsur yaşında öldü, ölene kadar da araba kullandı. Galiba İngiliz idaresinden günümüze intikal edip hâlâ yaşayan çok az insandan biriydi. Vahi Çavuş’a Allah’tan rahmet ailesine başsağlığı dilerim.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar