Tehlikeli bir siyaset anlayışı... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Tehlikeli bir siyaset anlayışı…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Çok dikkatli yazmaya çalışacağım.

Çünkü göstereceğimiz tepkiler seviyeli olmak zorunda. Biliyorum ki, aksine aşırıya kaçan tepkiler, kullanıma açıktır ve mağdur yaratma ihtimali vardır.


Ortada bir suç var. Adına kiralanmamış bir aracı süren biri ve suç olduğu halde ona bu aracı kullanmak üzere veren bir milletvekili.

Ve o milletvekilinin, kimliğini öne çıkararak, polise baskı uygulamaya kalkması. Herşey kendi çektiği videoda var.

Benim için bunu kimin yaptığı önemli değil.

Önemli olan, bu yapılanın bir siyasi tutum olması…

Milletvekili bu olayda suçlunun tarafındadır ve her ne kadar dokunulmazlığı olsa da güvenlik görevlilerine hükmetme, ayrıcalık talep etme hakkına sahip değildir…

Kaldı ki, o dokunulmazlıkların kürsü dokunulmazlığıyla sınırlanması gerekir, o ayrı mesele.

“Ben milletvekiliyim” çıkışı, doğrudan ayrıcalık talebidir. Suç ne kadar büyük ya da küçük olursa olsun.

Değil bu ülke, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir talebin demokraside yeri yoktur.

Şimdi böyle bir anlayışı bir de orada burada savunmaya kalkmak, tehlikeli bir siyaset anlayışının ayak sesleridir…

Yapanın ve de mensup olduğu partinin bu durumu toplum içinde bir de “oralı, buralı” ayrımcılığına götürme çabası, tehlikenin bir başka boyutudur. Her ikisini de birlikte görmek lazım.

Böyle bir lüksümüz yok.

Ben bütün bu olanlardan sonra, en azından ömrünü bu topraklarda geçirmiş Erhan Arıklı’dan daha objektif bir açıklama beklerdim. Ama maalesef gördüm ki, olaya arka çıkmıştır.

O zaman bunu, ülkenin geleceği açısından, “tehlikeli bir siyaset anlayışı” olarak görmemiz gerekir…


BİZ BURADA BOŞ GÜNDEMLERDE BOĞULURKEN….

Günümüzün meselelerinde boğulurken, adanın uzun vadede değil, ortada vadede de değil, kısa vadede karşı karşıya olduğu ciddi bir tehlike var.

Çoktandır dilimin döndüğü kadar yazıyorum. Doğu Akdeniz’de yeni bir askeri ittifak şekillenmesi var. Biz farkında değiliz belki ama, Yunanistan’ı, Güney Kıbrıs’ı, Mısır’ı baş aktörler yapan, “enerji güvenliği” olarak tarif edilen bu kamplaşmanın tam ortasındayız. Bir anlamda bu kamp, aleyhimize kuruluyor. Ortadoğu ülkelerinin bu tür ittifaklarla başlarına gelenlere bakınca, kaygılanmamız gerektiği ortada.

Geçtiğimiz hafta Demokrat Senatör Bob Menendez ile Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio, ABD Senatosu’na “Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı” adı altında bir yasa teklifi sundular. Her ikisinin de Güney Kıbrıs’la yakın bağlantıları var. Ama olay bu şekilde geçiştirilemez. Çünkü onların bu yasa tasarısında olması gerektiğini söylediği şeyler, hali hazırda ABD yönetimi tarafından hayata geçirilen ve geçirilmeye çalışılan konular.

Senatörler, ABD’nin bölgede stratejilerini güncelleştirme ihtiyacından bahsediyorlar.  İsrail’de ABD Dışişleri Bakanı’nın da katılımıyla zaten imzayı attılar. Şimdi Yunanistan’a 3 milyon dolarlık silah yardımı, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a 2 milyon dolarlık askeri eğitim desteği, Güney Kıbrıs’a uygulanan Amerikan silah ambargosunun kaldırılması, Güney’in NATO’ya alınması, AB ülkeleriyle ortak “savunma” anlaşmaları, hepsi yeni şekillenmeyle ilgili.

Son aylarda Rumların katıldığı askeri tatbikatlar ardı ardına geliyor. Trump’la görüşmesi sonrası kendini ABD’nin bölgedeki stratejik ortağı ilan eden Sisi’nin ülkesi Mısır’la, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın dün başlayan “Medusa 8”  adlı askeri tatbikatı son örnek.

Ve ne yazık ki bu yeni strateji adanın bölünmüş kalmasını öngörüyor.

Onca gelişme yaşanırken, adadaki sorundan zerre kadar bahsedilmiyor.

Asıl sorun da burada….


YERİN KULAĞI VAR

RAPOR ERTELENDİ:

Rum tarafının Kıbrıs sorununun çözümü çabalarında yeni bir çıkmazın ilan edilmesini istemediği ve endişeyle beklediği Guterres’in Güvenlik Konseyine sunacağı raporunun açıklanması ileriki bir tarihe ertlendi. Dün de yazmıştım yıllardır bu tür raporlarda suçlanan taraf hep biz oluyorduk. Bu raporda da suçluyu işaret etmemek adına erteleme yapan bir BM ile karşı karşıyayız.

REYTİNG PEŞİNDE:

Bertan bey, önce görev yapan polisi videoya çekip “gasp” suçlamasında bulundu. Baktı yetmedi akşama sosyal medya hesabı üzerinden canlı yayınla kendince, “haklı” olduğunu anlatmaya çalıştı. İşin ilginç tarafı, yayına başlarken sürekli olarak, “biraz bekleyelim takipçilerimiz daha da artsın” cümlesini en az üç kere tekrarlamış olması. Kardeşim senin niyetin olaydan rant sağlayıp reyting yapmak mı? kendisi de biliyor ki, bulaştığı olayın tutar tarafı yok. Onun için de savunmasını vatan, bayrak edebiyatı yaparak, “FETÖ’ye, Türkiye düşmanlığına” kısaca bölücülüğe bağlamayı tercih etti…

BELEDİYELER NEDEN BATAR:

Merkezi idare, yasaları güncellemediğinden, yerel yönetimler eskimiş, yanlış kurallarla boğazlarından bağlanıyor, bir bir çöküyor. Alsancak Belediye Başkanı Fırat Ataser Kıbrıs Postası’na yaptığı açıklamada basit bir örnek veriyor; “Milyon TL olan evlerin metrekaresine 1 TL ödeme düşmesi adaletsizliktir. Metrekare fiyatının bölgeye ve eve göre değişmesi gerekir. Bu durumların hepsinden belediyeler sorumlu fakat kararları başkaları veriyor”. Belediyelere devlet bütçesinden kaynak yaratmak yerine, gelirlerini artırıcı düzenlemelerin yapılması gerekmez mi?

KİLİSE YIKILINCA, SORUN KALMAYACAK:

Girne Üniversitesinin izinsiz kazılarla tarihi kiliseyi yıkımın eşiğine getirdiği olayda hala resmi bir açıklama gelmezken, Belediye’nin inşaatı durdurduğu öne sürülmüştü. Gelen haberlerde, kazının daha da derinleşerek devam ettiği belirtiliyor. Bakan Baybars’ın “gereğini yapacaklar” dediği makamlar, kilisenin yıkılıp sorunun otomatik olarak ortadan kalkmasını mı bekliyorlar?

2007’DEN, 2019’A TAM 12 YIL:

2007’de çıkan Yasa, emlakçıların kaydını yapma ve izin verme görevlerini yürütecek olan bir komisyon öngörmüş. Komisyon 12 yıl sonra bu ay kurulabilmiş. Bu arada emlak sektörü hayal edilemeyecek kadar büyümüş, sahtekarlar türemiş, devlet vergi kaybına uğramış,  ama siyaset bunu seyretmiş sadece. Bu hükümet ne yaptı diye sorulursa, bunu başa yazmak gerekir bence. En azından kaçak, kayıt dışılık, kaos, bir ucundan yakalanmış oluyor.

MURADLARINA ERDİLER:

Otel işletmecisi ve turizimcilerin,“Teşviklerimiz ödenmiyor, battık, mahvolduk” haykırışları hükümeti değişiklik yapmaya zorladı. Yıllardır turizm teşviklerinin yüzde 70 Türkiye,  yüzde 30 ise KKTC devleti tarafından ödeniyordu. Maliye Bakanı Denktaş, yeni bir düzenleme ile önümüzdeki yıldan itibaren teşviklerin tümünün KKTC devleti tarafından yapılacağını açıkladı…”Gelin anahtarlarımızı size verelim” diyenlerin kaçı anahtarlarını devlete teslim etti ben bilemem ama, bu haberle mutlu olup muradlarına erdiler sanırım… Haydi KKTC halkı, eller cebe…. Milyar dolarlık sektörün teşvik bedellerini siz ödeyeceksiniz. “Nasıl” derseniz, yeni dolaylı ve dolaysız vergilerle tabii…


ZİRVEDEKİLER: Tufan Erhürman: “c herkes için geçerli, milletvekili dokunulmazlığıyla ilgisi yok. Durdurulan kiralık araçta, aracı kullanan şahsın, ülkede ehliyet kullanma ve diğer tüm evrak açısından sorunlu olduğunun tespit edildi. İlgili polise yönelik tehditler kabul edilemez, Türkiyeli Kıbrıslı ayrımı yapmak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür”…

DİPTEKİLER: Erhan Arıklı: Zaroğlu konusuyla ilgili çıkıp özür dilemek yerine, “Polisin ciddi bir eğitime ihtiyacı” olduğunu söyleyen ve polisi, Zaroğlu’nu “tahrik etmekle” suçlayan Arıklı’nın, olayı başka yerlere çekmeye çalışmasını anlamakta zorlanıyorum. Ortada bir “suç” var ve bu suçu işleyen de sizin sahip çıkmaya çalıştığınız vekiliniz tarafından işlenmiştir. Polisin değil ama, vekilinizin “eğitime” ihtiyacı olduğu kesin…  Zira bu ilk vukuatı değil.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar