Süratle normalleşme... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Süratle normalleşme…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Devlet aygıtı, 20 Temmuzları elinden geldiği kadar görkemli, coşkulu kutlamaya çalışırdı.

Dünyanın dört bir yanından konuklar çağırılır, masraftan kaçılmaz, Türkiye’den en üst düzey yetkililer gelir, birlik beraberlik, haklılık, kalkınma sözleri söylenirdi.


Tabii bu arada dosta güven, düşmana korku verecek türden silahlı kuvvetler gösterileri yapılırdı.

Bir de bu yıldönümüne bakın…

Törenlerin, askeri geçişlerin, kutlamaların önemli bir bölümü iptal edildi. Toplum artık bu tür günlerin militarist gösterilerle kutlanmasına karşıydı.

Biz de bayramların artık silahların gölgesinde değil, barışçı etkinliklerle kutlanması taraftarıydık.

Ama, böyle mi olmalıydı?

Düzey düştüğü için, doğal olarak bir sessizlik, bir basitlik vardı.

Sönük, ruhsuz…

Yapılan konuşmalarda, alışılmışın dışında mesajlar, göndermeler vardı.

Bana mı öyle geldi yoksa gerçekten mi öyleydi, bir şaşkınlık, bir ürkeklik hakimdi.

Sanki askerler bile eski coşkuda değildiler.

15 Temmuz’da öyle haince bir iş yapıldı ki, yönetim el değiştirmemiş olsa bile, en az onun kadar kötü bir sonuç getirdi, ülkede ciddi bir kaosu yarattı.

Acaba asıl hedef bu muydu?

Türkiye’de binlerce insan tasfiye ediliyor, evlere ateşler düşüyor, bugüne kadar hiç bu işlerin içinde olmayanlar bile birbirine düşebiliyor, daha bir diş bileme, daha bir gerginlik, daha bir güvensizlik…

Hatta öyle fırsatçılar var ki, yine o iğrenç kişisel hesapları, küçük çıkarları için bu cadı avında birilerini hedef gösteriyorlar. Medya bu tiplerle dolu. Öylesine sırıtıyor ki yaptıkları…

Evet olay araştırılsın, köküne inilsin, bu ihanetin içinde olan her kimse, ya da her ne grupsa, eğer ittifaklar da varsa, hepsi ortaya çıkarılsın.

Ama bunu yaparken, Türkiye temel değerlerine, fabrika ayarlarına süratle dönmek zorundadır.

Dileriz, kısa sürede sağduyu galip gelsin, sükunet ve güven ortamı da süratle sağlansın.

Herkes ne kadar olabilirse, o kadar güvenle işine gücüne dönebilsin.

Moraller yerine gelsin…

Yeni kaygılar, yeni kuşkular gelişmesin…

Ekonomi çarkları çalışabilsin…

Zaten dibi gören turizm, hiç olmazsa bir sonraki sene için kendine gelebilsin…

Bu kargaşanın içinde unutulmaması gereken bir şey daha var, Türkiye halihazırda zaten gerçek bir savaşın içinde…

İçte olduğu kadar dışa da güven verebilmek şart…

Bize ne demeyin, aynı şeyler burası için de geçerli….

KKTC’deki turizm acentalarının açıkladığı iptaller endişe verici…

Bu süreç uzadığı sürece, başka başka tehditler, kışkırtmalara girişebilir.

Yeni yeni kutuplaşmalar ortaya çıkabilir.

O zaman da Türkiye kaybeder, kazanmaz….

YERİN KULAĞI VAR

AKINCI’NIN KONUŞMASI GÜZELDİ:  Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın tören konuşması, üzerinde düşünülerek dikkatle hazırlanmış bir konuşmaydı. En dikkat çekici bölümü de bence demokrasiye yaptığı vurguydu: “Türkiye’de artık darbeleri geçmişteki gibi alkışlayan bir toplum olmadığını görmek sevindiricidir… Halkın, siyasi partilerin ve medyanın bu girişimin karşısında yer alması, bundan sonraki benzeri durumlara teşebbüs edilememesinin en önemli garantisini oluşturacaktır… Hukuk ve demokrasi dışı bir kalkışmaya karşı en iyi cevap, kuşkusuz hukuk ve demokrasi içinde kalınarak verilebilir”. Güzeldi…

SESLERİ ÇIKMIYOR: Laiklik ve demokrasi konusunda mangalda kül bırakmayanların, Türkiye’deki darbe gecesi KKTC’de yaşananlarla ilgili olarak sus pus olmalarına şaşırdım doğrusu. Bu tipler, sabaha kadar camilerden okunan selaları, bazı grupların caddelerdeki gövde gösterilerini, insanlara sözlü saldırılarını duymadılar herhalde. Veya uyuyorlardı o saatlerde, her zaman yaptıkları gibi…

ÜSLER TEHLİKEDE: Garantörlerden birisi olan İngiltere AB’den çıkmaya hazırlanıyor. Daha önce “Kıbrıs’ta AB’nin garantörlüğü yeterli” diyen İngilizler, bu saatten sonra aynı tavırlarını sürdürecekler mi? Onlar artık AB ülkesi değil ve buradaki üsleri de tehlikeye girmiş olabilir. Yarın “Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin Kıbrıs üzerindeki garantörlükleri vazgeçilmezdir” derlerse kimse şaşırmasın…

FİYAT FAHİŞ: Lefkoşa Belediyesi’nin açıkladığı su fiyatı tepkilere neden oldu.  Lefkoşalı “suyu bir an önce verin, onaylayın” dedi de, çıkan fiyat uçuk oldu. 2 lira 30 kuruştan alınan su, en az 4,9 liradan satılacak. Giderek 7 liraya ulaşacak. “Madem istediniz alın size su” der gibi… Belediye aradaki bu farkla yatırım mı yapacaktır? Boruları mı değiştirecektir? Arıtma mı kuracaktır? Öyle bir şey yok. Ne yapacaktır, bugüne kadar bedel ödemediği suya bedel ödeyecektir. Ama tahsilatı tamam olmadığı için, kaybı, kaçağı da, faturasını ödeyenden çıkaracaktır. Buna bakarak, yarın öbür gün özelleştiğinde, suyun tonuna ödeyeceğimiz paranın en az 15 lira olacağını söylemek mümkündür…

BU KAÇINCI: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ersan Saner, muhaceret affının, çalışma izni ve çalışma izninden dolayı muhaceret izni konularında sıkıntı yaşayanları kapsayacağını kaydederek, aile dramlarına son vereceklerini söyledi. Bu kaçıncı af ben unutttum.  Af istisna değil de kural haline dönmüşşe eğer, bundan sonra kimse çıkıp da, “kaçakla mücadele edeceğiz” demesin…

BASIN MÜJDEDEN NE HABER: Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş’ın, basına destek programının ayrıntılarının Başbakan Hüseyin Özgürgün tarafından açıklanacağını söylemesinin üzerinden tam 10 gün geçti. Ama ortada ne böyle bir açıklama, ne de basına yönelik bir iyileştirme gördük. Bu kadar net konuşmasa mıydı acaba? Hani darbeye takıldı, 20 Temmuz törenlerine takıldı diyeceğim ama, bu açıklamayı 11 Temmuz’da yapmıştı yanlışım yoksa…   

ZİRVEDEKİLER: Mert Özdağ: “Bir kamu bankasından, bir milletvekilinin oğluna verilen borç 2.3 milyon TL değil, 2.3 milyon sterlinmiş. Bir kere bundan eminiz ki; bu borç söz konusu bankanın yönetimi tarafından onaylanmış. Düşünebiliyor musunuz? 2.3 Milyon Sterlin, bugünkü para ile yaklaşık 9 Milyon TL!.. Bir kamu bankasından bir milletvekilinin oğluna verilen borç bu…”.

DİPTEKİLER: Turizm Bakanlığı: Turizm ve Çevre Bakanlığı, ülkeye gelen turist sayısında artış sağlayabilmek amacıyla, Türkiye’deki Hürriyet Gazetesi’ne reklam vermiş. Bir tam sayfa reklamın bedeli ise 33 bin TL… Ersin Tatar’ın dediği gibi “hovardaca harcamalar” bunlar. Bu Bakanlar Kurulu kararını okuyunca, herhalde Serdar Denktaş’ın “ basına destek”ten kastı bizdeki basın değil, bu olsa gerek diye düşündüm…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar