Şükürler olsun - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Şükürler olsun

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Çok uzun yıllar oldu, uyanmamıştım bir  yeni yıl sabahına yağmurla.. Üstelik 2018’in  akşamından başladıydı.

Her ne kadar gök gürültülü, şimşekli ve yıldırımlı da olsa, ürperti saldıysa da Allah’ın bereketi bildik, öyle kutsadık..


İnşallah dedim, bu yağmur ve yağacaklar,  2019’a  “iyilik, istikrar, güzellik” bahşeder..

Ki biz Yağmurlar, sıcaklar, kuraklıklar, bereketlerle büyüdük.. Hepisini tattık doyasıya..  Hepsinin de farkındaydık. Dolu dolu  yaşardık mevsimleri. Çünkü biz Kıbrıs Türkleri toprağa, toprak bize bağlıydı!

İŞTE geldim bir başka  soruna!  Ki ne dedim yukarıda? “İnşallah Allah bize bereket, istikrar, güzellik bahşeder!” Çünkü “şükranı” unuttuk!  Oysa hiçbir lütufu bırakmazdık “şükransız!”

Sofralarda yenen yemek bir lütuf, yendikten sonra  “şükürler olsun” demek önce kendimize saygıydı, sonra bize o lütfu bağışlayana minnet..

NE yaptılar ama?   Uğrumuza savaşarak, şehitler vererek adadaki varlığımızı güvencesine  alan Türkiye’ye, önce  “anavatan” demeyi attılar lügatlardan.. Sonra vefa borcumuzda “şükran sana” dediğimizi sildiler!

OYSA neydi yaptığımız? Cevabı vermeden önce bakalım “yapılmaması gerekirken” uğurlarına yaptıklarımıza:

Mesela çocuklarımızın “aşı işi”  için hiç mi bir yetkili sorumludan, kuyruk sokumlarımızın  bittiği yere kadar önünde eğilirken titreyerek, “iş” istemedik?

Bir ihale, bir arsa, bir ev, bir kredi için falan,  hiç mi satışa çıkarmadık vicdanlarımızı? Hiç mi  eğilmedik “şükran sana” derken bir  “ekabirin” bir “komprador” burjuvazisinin önünde?

HADİ canım sen de?   1974’den sonra Türk askerinin fethettiği Kuzey’i, önce talan edip sonra “vatan” yapamadığı için, Rum’la ortak devlet arayışlarına baş koyan Ankara mıydı?

Tek kelimelik “şükran” mı çok ağırdı, çok mu  rencide ediciydi, hem de Güney’deki dostlara, yandaşlarla yoldaşlara  şükranlar sunulurken!

NEREDEN nereye geldik.. Fakat biline rastlantı değil serzenişimiz?

Çünkü dışarıda yağmur yağıyor.. Çocuk ninnisi bir, yağmur sesi iki.. Hiç daha güzel ses işitmedim..

Şükürler olsun yaşıyorum, varım..

**********

YENİ YILDA  RADİKAL KARARLAR!             

Tabi çok iyi biliyoruz. “Zamanı” dilimlere ayırıp saliselerden saatlere, saatlerden  günlere, günlerden mevsimlere, mevsimlerden yıllara ayıran insanlardır:

Çünkü nihayet öğrenebildik ki dünyanın; bize değil, bizim ona uymamız gereken  bir “kaidesi” vardır.  Tabi KKTC dışında! Neden?

Çünkü 1974 de taşındığımız Kuzey’i çok horladık, bir huzur diyarı yapmak varken iki karışlık toprak parçasını sorunlarla doldurduk..

Tabi Geçmişe bakıp ah vah etmek belki günah çıkarma yönünden “nedamettir” ama vicdanları temizlemez!  Çünkü Kuzey’e yaptığımız kötülüğü, görüyoruz ki bugün de alınmaya çalışılan, yada alınan tedbirler kurtarmaya yetmiyor!

YENİDEN geçen yıldan arta kalan fakat henüz çözülemeyen  “çarpık yapılaşma” başlığı altındaki soruna bakacağım.. (Önce itiraf edeyim ama.)

Sözü edilen, kavgası yapılan olay, 1974’den beridir “Kuzey’in toprakları üzerinde gelişip kurgulanan,  altındaki  devasa kitlesi, üstünde görülenden çok daha büyük bir  buzdağı  gibidir!

Nitekim 1974’den sonra sürekli gelişen bu olaylar yazılıp söylenmesine karşın önünü almak mümkün olmadı!  Çünkü  “ganimet” lafı, büyültülüp  asıl “büyük vurgunu” kamufle etmek için kullanıldı!

Yoksa  insanların terk edilmiş bazı Rum evlerinden birkaç eşya almaları, bazılarını talan etmesi gibilerinden basit yağmalar, neden sorun olsundu?

ASIL sorun bu ülkenin geleceğine yönelik “kalıcılığını” da korumak gerekirken, yağma edilen topraklardır!  Hâlâ yaptığımız gibi sat al, al sat, yap sat…” Kimin toprağı ve kimin hakkı hukukunda ama? “Rum’un toprağı” değil miydi ranta kurban edilen?

Ki Barış harekâtının hemen  sonrasında bıraktıkları toprakları nedeniyle  sadece “kaçan Rum’lara” borcumuz vardı!

Şimdi ise  “Yahudi’sinin Rus’unun “Timulenk’in filleri gibi aramıza dalarak sürekli arazi kapatıp plansız programsız üzerlerine  apartmanlar oteller yapmaları da var!  Üzerlerine gidilecek oluyor,  kıyamet kopuyor! Kopar tabi! Ortada “milyonlarca  sterlinler dönüyor!”

TABİ  ki bu acımasız kapitalizmi  ne  bıçakla kesip atabilirsiniz ne de  bırakın yapsınlar diyebilirsiniz! Fakat artık “planlı programlı ve geride kalanları kurtarma babında” diyoruz, KKTC’e bir “imar planıyla” şekil vermek bu topraklara karşı (vatan demezsiniz ama)  borcumuzdur..

ÖTESİ olay şudur:  Çözüm olacak diye sittin sene daha  Rum’u bekleyecek hallerimiz yoktur. Ancak bir gün Rum ile olası bir çözümde mahsuplaşma durumunda kalırsak, Kuzey topraklarımız için  verilecek hesabımız olmalıdır!

Kısaca tutun  ki bu yıla geçen yıldan sarkan pek çok önemli sorun vardır ama her halde şimdilerde de gündeme gelmişliğiyle en önemlisi, “imar planıdır!”

“Emirnameler zaten “imar planları” yapıldıkta, “istenir istenmez” kadük duruma gelecektir!

VE ekleyim: Farkındasınız. Dörtlü Koalisyon hükümeti ne zaman radikal kararlar almak istese yada alsa, memleketin altı üstüne geliyor! Çünkü “söz konusu kararlar 45 yıllık rant ekonomisine “öyle geldin ama böyle gidemezsin” diyor!

TABİ şunu da ekleyim. “Palyatif tedbirlerle KKTC’i düze çıkarmak mümkün değil!

Bir de şu: Yarın bu hükümet gider yerine UBP gelirse ne olacak?

Bu nedenle sık sık tekrarlıyoruz. Artık hem Başkanlık sistemini düşünün hem de “radikal kararlar” için “ulusal konsey” yapılanmasını!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar