Suçun büyüğü bizde, hepimizde - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Suçun büyüğü bizde, hepimizde

Köş, MoreketMehmet Moreket

Tepkiler çığ gibi büyüyor…

Öğrenciler, sendikalar, duyarlı vatandaş sokaklarda…


Özelde 3 canı kaybettiğimiz trafik kazası.

Ama genelde…

“Biz artık bu şartlarda yaşamak istemiyoruz” çığlığı bu…

O günden beri her gittiğimiz yerde aynı konu. Önce yollardan açılıyor. Sonra hükümetlerin duyarsızlığına geliyor. Sonunda da kötü yönetildiğimize geliyor. Çünkü sadece bu hükümeti, bir kaç aylık bakanları şahıs olarak suçlamanın saçmalığının herkes de farkında.

Bu gibi olaylarda bazı kesimlerin bilindik fırsatçılığını, istismar kokan tepkileri bir tarafa bırakıyorum.

Sağdan, soldan herkes şikayetçi…

Laf dönüyor dolaşıyor; “onları da gördük” e geliyor…

O halde mesele, sadece trafik değil, sadece yol değil, devletin kaynaklarının halkın refahı için kullanılmaması… Kırk yılda insana insanca bir yaşam sunulamaması…

Bu gibi dramatik olayların ardından, baştaki hükümete gelen tepkiler, birikiyor, birikiyor, sonuçta sandığa yansıyor. O gidiyor, öbürü geliyor. Bıraktığı yerden devam. Bahaneler, mazeretler, suya sabuna dokunmadan gün geçirmeler… “Kamu maliyesi sıkıntılı, bütçe açığı var, izolasyon, ambargolar”… Ama diğer taraftan kamuyu büyütmeyi, lüks harcamalar yapmayı pekala becerebiliyorlar…

Bize tam anlamıyla bir devrim gerekiyor. Önceliği kendisi ya da partisi değil, devlet olan, insan olan, halk olan; iş bilen, yol yordam bilen insanlardan oluşan yönetimler… İnsan odaklı, kalkınma, iyileşme odaklı cesur, korkusuz, ama gerçekçi parti programları… O programları uygulayacağına güvendiğimiz insanlar…

Dünyanın en iyi üniversitelerinde eğitim gören insanlarımız var. Problem çözme yeteneği olan insanlarımız. Düşünüyorum, devletin içine, mesela her bakanlığa bu gençlerden yerleştirip, kendi konularıyla ilgili insiyatif versek, değişen bir şey olur mu?

Olmaz, bence olmaz…

Çünkü son aşamada kararı verecek olan siyasi mekanizma…

Ve bizim bu ülke yönetiminde lanet olası bir ezberimiz var. Burada hiç bir partiyi ayırt edemem. Denediklerimizin hepsinde aynı hastalığı gördük… “Ona dokunamayız, bunu kıramayız, şunun ayağına basamayız. Yolun sonunda seçim denen bir şey var”…

Seçim için her şey mübah… O herşeyin içinde ise halkın refahı için uğraşmak yok… Onu memnun et, bunu memnun et, ülkenin geneli için yapılması gereken orada dursun, sen onu yapma. Ne olur ne olmaz!!!

Partilerin içinde de vizyon sahibi, dertleri ‘seçim değil, geçim’ olan insanlar yok mu..?

Var tabii…

Son dönemde gördük, yaşadık. En basit örnek; kapımıza gelen, topraklarımıza akan suyun idaresinde boğulduk. Yol gösteren, yapılması gerekeni korkmadan söyleyenleri kendi partileri perişan etmediler mi..?

O zaman siyasi anlayışların değişmesi gerekiyor.

Ya da daha doğrusu, politikaya değişik bir gözle bakabilen insanlar lazım…

Başa dönersek, bugün toplumun gösterdiği tepki yola, denetimsizliğe falan gibi görünse de, herkesin içinde aynı hınç var, ama ne istediğimize bir türlü karar veremiyoruz.

Eylemler devam etsin, şiddetlensin, ya sonuç..?

40 yılda tam 38 hükümet kurmuşuz… Bir tane daha kursak ne değişir ki..?

Artık karar vermek zorundayız.

Bu şekilde yönetilmek istiyor muyuz istemiyor muyuz…

 

 


 

YERİN KULAĞI VAR

YEDİ AY YETTİ:

İkitdara gelmelerinin üzerinden yaklaşık 7 ay geçti. Allah aşkına birisi çıksın ve UBP-DP hükümetinin toplum yararına yaptığı tek bir icraattan bahsetsin. Saatler, emirnameler, gıcır mercedesler, koordinasyon ofisi, muhaceret affı, golifa gibi dağıtılan vatandaşlıklar, zamlar, peşkeş çekilen sahil arazileri ve daha niceleri. Hangisi  toplumun günlük hayatını kolaylaştıracak icraatlar söyler misiniz..?

 

BAŞKA YOLU YOK:

Memlekette tam bir kaos yaşanıyor. Her sektör şaşkın ve ne yapacağını bilmez durumda. Sorunlara çare üretmesi beklenen hükümet ise acz içinde ne yapacağını bilmiyor. İktidara olan güven yerlerde sürünüyor ama onlar, toplumun, ülkenin önünü açmak yerine koltuklarına sıkı sıkıya sarılmayı yeğliyor. Ya adam gibi, toplumsal barışı sağlayacak adımlar atacaklar, ya da birdaha gelmemek üzere gidecekler, başka yolu yok…

 

SİZ SÖYLEYİN BAKALIM:

İtirazlar bilimsel veriye dayanmıyormuş. Eğitim Bakanı Berova böyle diyor. Peki Sayın Bakan sen söyle bakalım, saat uygulamanız hangi veriye dayanıyor? En azından sebebini biliyor musunuz? Neden uyduğunuzu söylemiyorum. Neden değişmediğini biliyor musunuz? Sormadınız ki, sorgulamadınız ki…

 

DİK DURMA ZAMANI:

Hem içte, hem de dışta zor günler geçiriyoruz. Memleket ayakta, daha insanca bir yaşam için direniyor. Diğer yanda görüşme masası için yeni planlar, yeni adımlar atılıyor. Toplumun bir yanında umut, diğer yanı kaos. Böyle zamanlar birlik olma, dik durma zamanıdır. Toplum olarak kavga yerine, ortak mücadele vermeliyiz. Zaten başka çıkış yolumuz da yok. Ya hep birlikte refaha ulaşacağız, ya da yok olacağız…

 

PLANLARIN GERÇEKLEŞME YÜZDESİ NEDİR:

Devlet Planlama Örgütü’nün 2017-2019 Orta Vadeli Program Taslağı’nı sunuş toplantısının fotoğraflarına baktım, siyasilerin yüzlerinde bir bıkkınlık… Şöyle bir geriye gidersek, bunca planın, programın gerçekleşme yüzdesi nedir acaba? Türkiye’nin bizzat üstlendiği alt yapı, hibeler, krediler dışında hayata geçen bir madde var mıdır? Ekonomiyi büyütme hedefleri, kamuyu küçültme hedefleri… Hangisi gerçekleşti ki? Uzun zaman ve emek harcanan, uzmanlık ürünü o planlar uygulansaydı böyle mi olurduk..?

 

SİZ DEĞİL MİYDİNİZ O: Serdar Denktaş yine demagojinin dibine vurdu. “Tüm gelirler maaş ve maaş nitelikli harcamalar için kullanılmaktadır. Türkiye bize ek kaynak sağlamadığı anda hiçbir yatırım yapabilecek durumda değiliz. Bu gerçek yıllar içerisinde oluşmuş bir yapılanmanın sonucudur” diyor. Evet biz de biliyoruz o yapılanmanın kimler tarafından yaratıldığını. Şu anda temsil ettiğiniz siyasi zihniyetin ta kendisi…


ZİRVEDEKİLER

Mete Tümerkan: “Mevcut siyasi anlayış ve vizyon ile artık daha fazla devam edilemez. Yeni bir şeyler söyleyip, söylediklerini yapacak insanlara ihtiyacımız var. Eskilerden farklı…Hedefi ve vizyonu olan. Çok konuşmayan ama iş yapabilen. Hesap vermekten kaçmayan. Başarısızlık karşısında geri çekilmesini bilecek olan. Popülizmden uzak duracak. Kendini değil, memleketin geleceğini düşünüp hareket eden insanlara ihtiyacımız var. ‘Böyle gelmiş böyle gitmez’ diyebilecek…”.


DİPTEKİLER

Kaçak Otobüs: Tam iki aydır kaçak olarak öğrenci ve yolcu taşıyor ama, kimse farkında değil. Arayan da, soran da yok.  İhbar olmasa gene de farkedilmeyecek ve kaçak taşımacılığa devam edecekti. Nasıl gözden kaçtı bunca aydır. Ülkede otorite sorunu var dediğimizde kızıyorlar. ‘Bu aymazlığın sorumluları kim’ diye sorsan, sorduğuna soracağına pişman olacaksın çünkü, herkes birbirinin üzerine atacak…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar