Su konusunda Lefkoşa Belediye Meclisinin aldığı karardan sonra halka hizmetin öncelikli olmadığı daha net biçimde anlaşılmıştır. Aylardan beri her kademedeki yetkililer, Su konusunda çeşitli görüşler söylemişlerdir. Hatta her defasında değişik görüşler ortaya koyan yetkililer ve siyasiler vardır. 6 aydan beri herkes söyleyeceğini söyledi eteklerindeki taşları döktü.
Haftada sadece iki defa ve hiçbir işlemden geçirilmeden verilebilen deniz suyu gibi tuzlu ve çeşitli zararlı mineralleri içeren suyu vermeyi tercih edenlerin görüşleri esasen fazlasıyla anlaşıldı. Yaşamak için hava kadar önemli olan temiz bir Su’yu halka ulaştırmayı aylardan beri tartışanlar, en sonunda halk adına bu suyu almamayı kendi şahsi görüşlerine ve şahsi tercihlerine göre karara bağladılar.
Görevleri eldeki imkânları kullanarak halka en iyi hizmeti sunma yarışında olması gereken Belediye meclisi, Su işini de halka eziyete dönüştürdü. Yok fiyatmış, yok düşüneceklermiş, yok özelleştirmeye kapı olabilirmiş gibi benzeri çeşitli görüşler aynı kısır döngü içinde dönmeye devam ediyor. Netice vermeyen konuşmalar 6 aydan beri yapılmaktadır ve konu yeteri derecede anlaşılmıştır sanırım. İcraat yok ancak laf çok. Sözlerle gemi yürümez, edebiyatla da hiçbir sorun çözülmez. Deyimler kullanılarak veya kitabi laflarla da yetkililerin zaman harcama lüksü yoktur, kendilerini icraatlarıyla göstermelidir. Aksi halde havada kalan sözler halkın zamanını almaktan başka bir işe yaramaz. Dolayısıyla, söz’lerde yeterlilik zamanı geldi;
Şimdi konuşma sırası Lefkoşa’lıda olsun. Bir an evvel bu konuda Lefkoşa halkının oyuna başvurulsun. Bakalım 61 bin küsur insanın görüşü nedir? Halka yapılan bu eziyete de son verilsin. Herkes susuzluktan kırılıyor bunu düşünen yok maalesef. Bakalım halkın kararı ne olacak? Şu anda Lefkoşa belediyesi suyu 0.25 kr’tan alıyor ve 2.15’ten satıyor. Yani aradaki belediyeye kalan fark 1.90 kuruş olduğuna göre, yeni alacağı temiz su 2.30’kr’a + şimdiki 1.90 kuruşu ilave ettiğinde 4.20kr oluyor. Genelde halk buna çoktan razı. Ancak başından beri anlaşıldığı kadarıyla Lefkoşa belediyesinin yeni su için fiyat konusundaki ısrarı, mevcut ve uygulanmakta olan 1.90 krş marjı yükseltip temel ihtiyaç maddesinden daha fazla kazanmak mıdır? Çünkü uygulamakta oldukları 1.90’kr farkın yeterli olduğunu aldıkları bu kararla benimsemiş durumdadırlar. Ayrıca yeni suyu 2.30’kr fiyatını da belediyelerin büyük çoğunluğu kabul etmiş durumdadır. Bu durumda fiyat konusu bu ret kararı için sırf bir gerekçe öne sürmek için mi?
Yöneticilerin ve karar mekanizmalarında çalışanların Şahsi tercihlerini zorla halka empoze etmek gibi bir yetkileri ve lüksleri olamaz. Lefkoşa belediye meclisinin tercihi kesinleşmiş göründüğüne göre süratle referanduma başvurulsun Hükümet gereğini yapsın. Kamu menfaatine göre kamu hizmetlerinin yürütülmesinden belediye başa çıkamıyorsa Su gibi yaşamsal bir konuda Hükümete büyük görev düşmektedir. Ya suyu Su işleri dairesi kanalıyla verme prosedürünü uygulasın veya Lefkoşa halkının Oy’una başvurulsun. Kamuoyunda başından beri sorulan bize niye sorulmuyor sorusudur. Demokrasi varsa bu uygulanır.
18-19 belediye gerek sözleşme imzalayarak gerekse karar alarak suyu almaya karar vermişken, Lefkoşa halkının sesini ve ihtiyacını kaale almayan Lefkoşa belediye Meclisinin takındığı tavrı anlamak zor, gerekçelerini de. Son Kararı Lefkoşa halkı versin ve sorunu çözsün.
Her alandaki kararsızlıklar için demokrasiye inanmış insanlar olarak ilk çağlardaki gibi bir alana veya stad’a ihtiyaç olacak galiba.!
2- ‘Vergi Rekortmenleri’; Bu hafta çok tuhaf kaçan bir olayı da paylaşmak istiyorum. Bazı artistlerin, şarkıcı ve sanatçıların verdikleri cüzi verginin, Vergi makamlarınca verilen bilgilerle vergi rekortmeni olarak ilan edilmeleri, gördüğüm kadarıyla devlete prestij kazandırıcı değil hayret uyandırıcı oldu. Halk arasında çeşitli yorumlara da neden oldu. Sosyal medyada ise ‘KKTC’de yaşayanlar hiç mi vergi ödemiyorlar’ gibi yorumlara da vesile olması dıştan ülkemize bakanların haklı bir reaksiyonudur. Bu sektördeki sanatçıların aldığı rayiç gelir seviyesi sürekli basına intikal ettiği cihetle ne kadar yüksek olduğu genelde bilinmektedir. Dolayısıyla 50 bin ile 100 binTL arası ‘Gelir’ beyanı sonucu alınan her birinden 15 – 25 bin TL arası gibi, cüzi vergi miktarlarının, KKTC’de alınan vergiler açısından vergi rekortmenleri olarak ilan edilmeleri, resmi durumumuz açısından üzücü bir pozisyon oldu.. Gerçi her yıl yayınlanan vergi listelerindeki kazanç vergilerinin durumu biliniyor.
Ancak 15-20 bin TL gibi bu sektör için sadaka seviyesinde olan vergilerin ‘rekor’ olarak yansıtılması, KKTC’de hiç vergi alınmadığı veya bu yansıma sonucu tabiatıyla halktan alınan vergilerin bunun altında olduğu imajı, Vergi makamları için iyi bir puan olmadı.
3- Bütçe Açığı,
Maliye Bakanlığının yayınladığı 5 aylık Bütçe uygulama sonuçlarına göre, 1,354 milyon TL ‘Mahalli gelir’ gösterilmektedir. Halbuki bu Yerel Gelir ve Mahalli Gelir rakamlarına, gerçekleşen 276 milyon TL, TC yardım ve Kredilerinin de dahil edilmiş olduğu görülmektedir. Halbuki Yerel Gelirler Toplamı 1,078 milyon TL olup, hesapların halka gerekli makamlara doğru yansıtılması bakımından düzeltilmesine ihtiyaç vardır. TC yardım ve kredileri, Yerel Gelir değildir. Dolayısıyla gösterilmekte olan (Yerel Giderler 1,354 – Yerel gelirler 1,078) arasındaki Bütçe açığı – 88 milyon TL değil, -187 Milyon TL sıdır.
Ayrıca, ‘Genel Gelirler’ içinde yalnız TC Hibe’ nin ilave edilmesi uygun olmakla beraber, TC Kredisinin ise ‘Gelir’ sayılması mümkün değildir. Sunulan hesapların doğruluğu bakımından ‘Kredi’ olarak ayrı bir başlıkta şeffaf olarak gösterilmesi gerekmektedir. Aksi halde sunulan Bütçe Açığı rakamları yanıltıcı olmaktadır. Hayırlı çalışmalar dilerim.