Standartlara yollarımız değil, biz uymuyoruz!.. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Standartlara yollarımız değil, biz uymuyoruz!..

Her Allah’ın günü TOMA haberi yapmaktan biz de, siz de bıktınız sanırım. Sonuçta bu TOMA bu ülkeye gelecek. Siyasetin en tepesindekinden, en sade vatandaşa kadar bu konu hakkında fikir beyan etmeyen kalmadı. Hele dün Hüseyin Ekmekçi’nin TC basınından TOMA ile ilgili yorumları toparlayıp okuyucuya aktarması, bir gerçeği daha gözler önüne serdi. Uzun lafın kısası bu yorumların büyük bir bölümü “ parayı alan, sonuçlarına da katlanır” mealinde ve en zayıf noktamızdan adeta bizi rencide edercesine yazılanlardı. Bir kısım yorum ise Başbakan Yorgancıoğlu’nun açıklamalarına ve duruşuna destek veren yorumlardı, ki sayısı az bir zümre bile olsa Kıbrıs Türkü’nün TOMA tepkisine saygı ile bakıyorlar…

Neyse bugün konumuz TOMA değil. Ama en az TOMA kadar, hatta daha çok canımızı yakan bir başka konuyu, trafik konusunu yazmak istiyorum. Daha doğrusu, Tolga Ahmet Raşit’in İngiltere ve KKTC’de, şahit olduğu iki trafik kazası “hikayesini” sizlerle paylaşacağım. Her yıl onlarca vatandaşımızı kaybediyoruz. Gazetelerde, “Alkol ölüm getirdi, trafikte dikkatsizlik ve sürat bilmem kaç can aldı” manşetleriyle yer alan haberlerini okumaktan bıkıp, “inşallah bu son olur” temennilerimize rağmen, ne yazık ki bir türlü önüne geçemiyoruz… Sebebi genelde, karayollarının altyapısının günümüz koşullarına ve araç teknolojilerine göre standartların altında kalmasına bağlarız. Hatta adım başı koyduğumuz sabit radarların ölümlü trafik kazalarına engel olamadığından dem vururuz…
Aşağıda bizzat yaşanmış iki trafik kazasını okuduktan sonra, “niye adam olamadığımızı” çok daha iyi anladım. “Amerika’da üniversite eğitimi gördüğüm yıllardı, arkadaşımla bir kazaya şahit olmuştuk; bir kadın arabası ile şehir içinde hızla giderken dikkatsizce bir kediyi basmıştı. Olay yerine 5 dakika içinde 3-5 tane polis arabası, bir sürü ambulans hatta itfaiye arabası bile gelmişti. Veteriner ekipler hemen kediyi müdahale altına aldılar, polis olay yerini şerit çekerek kapattı. Kediyi basan kadını bir koltuğa oturttular, kadın sürekli ağlıyor ve kedinin durumunu soruyordu. Arkadaşımla olaya çok şaşırmıştık. Oradan geçen bir Amerikalı arkadaşa kadının neden bu kadar reaksiyon gösterdiğini sorduğumuzda bize kadının bir insanı basmış gibi yargılanacağını ve kedi ölürse en az 1 sene hapis yatabileceğini söylemişti, bizim şaşkınlığımız bir o kadar daha artmıştı… Bir arkadaşım ise geçen gün KKTC’de yaşanmış bir olayı şöyle anlatıyor; bir gencimiz arkadaşları ile birlikte arabasıyla hızla gezerken bir köpeğe çarpıyor, büyük bir sinirle inerek güzel arabasındaki hasara bakıyor, arabasının epeyce bir hasar aldığını görünce daha da sinirleniyor… Orada tesadüfen bulunan polislere ‘artık bu başıboş köpeklere bir çare bulun, hepsini temizleyin’ diye çıkışıyor… Polis de ona ‘biz belediye çalışanı mıyız be abim?’ diye cevap veriyor. Kimse can çekişen zavallı köpekle ilgilenmiyor polisler de dahil herkes arabadaki hasarla ilgileniyor ve köpek oracıkta can çekişerek ölüyor… Kaza yapan gencimiz ise elini kolunu sallayarak sinirli, sinirli oradan ayrılıyor…”


İşte size yaşanmış iki hikaye, bir düşündüm de trafik de medeni bir ülke olabilmek için daha kaç can vermemiz gerekecek acaba dersiniz..? Yoksa hala daha bahaneler bularak kendi kendimizi kandırmaya devam mı edeceğiz? Aslında standartlara uygun olmayan, yollarımız değil, biz kendimiziz. Bunu ne zaman fark edeceğiz, önemli olan bu…

 

 

 

YERİN KULAĞI VAR

SOKACAK BİR YER BULURLAR:
Güç-Sen, TOMA’nın kendilerine bağlı gümrük kapılarından girmesi halinde, hiçbir işlem yapmayacaklarını açıkladı. İyi güzel de, bu kadar tepki, bu kadar kargaşa varken, TOMA’nın normal yollardan geleceğini kim garanti edebilir ki? Boşuna dememişler, “Minareyi çalan, kılıfını hazırlar” diye…

AKLINIZ NEREDEYDİ:
Eğri oturup doğru konuşalım. TOMA olayı aylardır bu ülkede tartışılıyor. Alım anlaşması UBP hükümeti döneminde yapılmış olabilir ancak, yaklaşık 4 aydır hükümette UBP yok. Bu 4 ayda kimsenin aklına bu TOMA konusunu araştırmak, yol yakınken önlemek gelmedi mi? Sayın Mungan 3-4 aydır Maliye’nin başında. Onun da mı aklına gelmedi, “nedir bu TOMA konusu” diye araştırmak…

BEN OLSAM…:
Olgun Amcaoğlu diyor ki, “Prosedür buydu, TOMA’nın gümrük muafiyeti konusunda bakanın da, müsteşarın da onayı vardı, imzaladım.” İmzalarken bugün bu tantananın kopacağını tahmin edememiş mi? Daha doğrusu, nasıl olsa görevden alınacağını ya da ayrılacağını bilmiyor muydu? Ben olsam imzalamaz, sorumluluğu da üst makamlara atardım. Aksine onlara beni suçlama, kendilerini aklama fırsatı vermezdim. Tabii eğer söyledikleri doğruysa…

TARİHE GEÇTİ: Olgun Amcaoğlu, attığı imza ile tarihe geçti. Nasıl mı? Başbakan’ın “Gümrükte engellerim” dediği TOMA’yı ülkeye sokan adam olarak tarihe… Daire müdürü imzalamadı, müsteşar imzalamadı… Kendisi imzaladı. Hem de tüm toplumun karşı olduğu aracın gümrük muafiyet belgesini. Bu vicdan azabı ve tavır, Amcaoğlu’na bir ömür yeter, “TOMA’yı adaya sokan imzanın sahibi adam” olarak.

YILLARDIR DİNLİYORUZ:
Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hamit Bakırcı diyor ki, AKSA yetkililerinin bir ay içersinde filtre takacakları konusunda kendisine söz vermişler. İnanalım mı? Yıllardır AKSA’dan aynı açıklamaları duyuyoruz. Ha bugün, ha yarın, ama o filtre bir türlü takılamıyor. Bakan Bakırcı, “AKSA’ya verilen sürenin sonunda ne yapacağımıza karar vereceğiz” diye de ekliyor. Aslında bu söylemi ile kendisi de, AKSA’nın filtre takma niyeti olmadığını kabul ediyor. Yine de beklemek lazım. Ekim 15’e şunun şurasında kaç gün kaldı..?

HATIRLATTI:
Bugünlerde CTP, Anayasa değişikliği için referandum şartı getiren 162. maddenin değiştirilmesi için çaba gösteriyor. Oysa Cumhurbaşkanı Eroğlu bu öneriyi yıllar önce yapmış. Hatta o dönem, bu öneri CTP tarafından reddedilmiş. O zaman Eroğlu’nun muradı neymiş, onu bilemiyoruz. Ama bunu da “Halkın referandum hakkı elinden alınamaz” diyenlerin dikkatine getirmek gerek… Bir de CTP’nin şimdi özellikle istediği bu değişime, neden o dönemde karşı çıktığını açıklaması gerekir diye düşünüyorum…

AZ SONRAAAAAA:
Başbakan Özkan Yorgancıoğlu, temel prensiplerinin müsteşar ve özel kalem müdürlerinin dışarıdan atanması olduğunu, böylece kamuya ek ekonomik külfet getirilmeyeceğini, bunun dışında kalan atamaların ise siyasi iradenin dışında bir süreçle Kamu Hizmeti Komisyonu’nca atanması olduğunu söylemiş. Ne de güzel söylemiş. Ama tüm bunları yılbaşına kadar yapacaklarmış. Yani yandaşlarının atamalarının tamamlanmasından sonra…

YENİLER HEP ÖYLE SÖYLER:
Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hamit Bakırcı, “Siyasetin toplum için değil siyaset için yapıldığını gördüm ve ben de bunu değiştirmek için faydam olabileceği düşüncesiyle yola çıktım” demiş. Bazı kaşarlanmış siyasetçilerimiz de ilk dönemlerinde hep böyle derlerdi. Hele biraz zaman geçsin, siz de alışırsınız sayın bakan…

RUSYA KIBRIS’TA:
Alternatif tarih, Kıbrıs sorununun, soğuk savaş döneminde Sovyetleri Kıbrıs’tan uzak tutmak için, Batı tarafından özellikle çıkartıldığını, üslerin kurulmasının nedeninin de bu olduğunu yazar. Nereden nereye. Aradan yarım yüzyıldan biraz fazla bir süre geçtikten sonra, şimdi Rusya yine batıya karşı Kıbrıs’ta. Varlığını yeterince hissettirmek istiyormuş. Üs istemezmiş de hizmet alacakmış. Acaba diyorum tarihi yazanlar, bu durumda hakkımızda yeni bir senaryo yazmışlar mıdır? Bence hazırdır, işaretlerini de çok kısa sürede görürüz…

BUNLAR OLSUN AÇIKLASIN:
Bundan önceki hükümetin neyi, ne için yaptığını asla anlayamamıştık. Devletin zührevi hastalıklar bakımından kontrole mecbur ettiği kadınları, fuhuş yapıyorlar diye yakalaması da anlaşılmaz bir olaydı. Fuhuş baskınları hala devam ediyor. Hiç olmazsa yeni hükümet çıkıp bize bu çelişkili durumu izah edebilir mi..?

 

ZİRVEDEKİLER
Dev-İş:
Sendika, ardı ardına gelen iş kazalarının suçlusunun hükümetler olduğunu söylüyor. Dilimiz alışmış, her konuda “yasa lazım” deyip geçiyoruz. Oysa özellikle iş sağlığı ve güvenliği konusunda, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kuralları KKTC’de yaklaşık 20 yıl önce yasalaşmış durumda. Peki kazalar neden devam ediyor? Çok basit, her konuda olduğu gibi denetim olmamasından. İşveren maliyeti arttıracak tedbirleri almıyor, devlet de denetlemiyor. Sendika haksız mı..?

DİPTEKİLER
Olgun Amcaoğlu:
“Söz konusu araç (TOMA) için Gümrük Muafiyet Belgesi GKK tarafından bakanlığımıza gönderilmiş olup 12 Eylül 2013 Perşembe günü de tarafımdan imzalanıp geri gönderilmiştir. Daha da önemlisi tüm bu anlattıklarımdan Maliye Bakanı Zeren Mungan ile Maliye Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Havutçu’nun bilgisi ve onayı vardır…” Bu imza, Amcaoğlu’nu tarihi bir isim yapmaya yeter de artar bile…

 

FOTO GÜNDEM…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar