Dünyada iz bırakanlar, farklı düşünceleri açıklıkla dile getirenlerdir.
Farklı düşünceler ilk başlarda çok yalnızdırlar. Belirli çıkar çevreleri tarafından ezilmeye silinmeye çalışılan bu düşünceler, zamanla ana akım haline gelerek, tüm gücüyle kendisini kabul ettirir.
Kıbrıs’ta her iki toplumda, farklı sesler güçlendikçe, Kıbrıs’ta çözüm şartları mümkün olabilir.
Kıbrıs Türklerinin 1963-1974 yılları arasında yaşadıklarını birçok Rum bilmez.
Resmi görüş ve kilise, 1963-74 döneminin doğru bir şekilde kavranmasını engellemek için her şeyi yapar.
Bu sabah,Yalusa’lı dostum Eliyas Pandelidis ile, Kıbrıs sorununu tartışırken, 1964’tte Mansura’dan silah zoruyla ayrıldığımı, hala evime gidemediğimi anlatınca, “zavallı halimize ağlamamız gerekir” dedi.
Dillirga olaylarını, evlerini kaybeden Kıbrıs Türklerinin durumunu, 2003 te kapılar açıldıktan sonra, köyü Yalusa’yı görmeğe geldiğinde öğrendiğini ve bu durumu çok garipsediğini anlattı.
“Siz göçmen olup, herşeyinizi kaybederken, biz sizin acılarınızdan habersizdik. Aynı şekilde biz de Yalusa’dan kovulurken, herşeylerimizi kaybederken, sizi yönetenler, evlerimizi kuraya koyup, size dağıtıyorlardı. Biz Kıbrıslılar çok acınacak durumdayız” dedi.
Her iki tarafın resmi görüşleri, insanların yaşadıkları acıların, diğer tarafça öğrenilmemesi için, ellerinden gelen ne varsa, yapmaktadırlar.
Resmi tezlere aykırı bir söz yazıldı mı, o sözü ortadan kaldırmak için, herşeyi yaparlar.
Rum tarafında, gerçeklerin tüm çıplaklığıyla bilinmesi için çabalayan en önemli gazete Politis’dir.
Politis, son günlerde, Maraş Bölgesinin Rumlara iadesinin 5 kez önerildiğini, bu iade karşılığında Türk tarafının taleplerinin ne olduğunu belgeleriyle yayınlamaya başladı.
Bu belgeleri öğrenen Kıbrıslı Rumların bir çoğu, şaşkınlık yaşıyor.
Tasos Papadopulos’un oğlu, DİKO başkanı Nikolas Papadopulos, Politis’i hemen Türk gazetesi olarak karalamaya başladı…
Türk tarafında da, resmi görüşe aykırı, temel doğrular yazıldığı zaman, gazeteciyi hemen Rumculukla suçlamaya başlamaktadırlar.
Gerçeklerin gizlenmesi, sadece karmaşanın artmasına yol açar.
Kıbrıs adasında, ilan edilmemiş bir ATEŞKES uygulanmaktadır.
Bu durum, siyasetin ve diplomasinin bittiği yerde, silahların yeniden devreye girebileceği bir durumdur.
Özellikle Doğu Akdeniz’deki Enerji Savaşlarının taşıdığı tehlikeli potansiyeli görmemezliğe oynayan Rum tarafı, bu Enerji Kaynaklarını tek başına çıkarmada ısrar ederse, Kıbrıs yeniden bir barut adasına dönüşür.
BM’nin şimdiye kadar , aracı olarak hazırladığı tüm uzlaşma planlarına Rumların HAYIR demesi, Kıbrıs adasını, daha da tehlikeli noktalara taşımıştır.
Politis’in “Kıral Çıplaktır” söyleminin her iki toplum içerisinde yükselmesi, Kıbrıs’ın tümü için tek kurtuluştur.
Kıbrıslıların tümü söylemde özgür ve cesur olmalıdırlar. Bu yapılmadıkça, pısırıklığımızın faturası hepimize ağır bedeller ödeyecektir.
