Soygunlar, tacizler ve şimdi de sokak çeteleri... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Soygunlar, tacizler ve şimdi de sokak çeteleri…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Şu geçen haftanın olayı, dövizci soygunu…

Çalınan para 14 bin lira.


Yani çok küçük bir miktar.

Geçelim… Bektaş market soygununda, paranın miktarı 250 bin lira civarı.

Amaaaa, her ikisi de silahlı soygun.Yani ömür boyuna kadar hapis cezası almaları muhtemel.

Bu kadar para için ömür boyu hapis yatmayı göze almak nasıl bir ruh halidir? Akıl alır gibi değil…

Dünya literatüründe, “ekonomik krizlerin yarattığı vahim sonuçlar” olarak açıklanıyor bunlar…

Adam önüne arkasına bakmıyor suç işlerken. Suç oranı artıyor, basit gibi görünen asayiş olayları tavan yapıyor, soygunların, gaspların önü alınamıyor.

Korkarım bizler de bu gelişmelere alışmak durumundayız.

Ha, ne yapalım krizin sonucu deyip seyir mi edeceğiz? Asla! Dünyada yaşanan krizlerden çok örnekler var. Meraklısı google’dan bakabilir. Böyle durumlarda hükümetler ciddi, özel önlemler alıyorlar.

İşsizlik, yoksulluk, gelir adaletsizliğinin artması, toplumdaki sınıflar arasında uçurum, kriminal olayların artışına neden oluyor. İnsanların ruh sağlığı bozuluyor, şiddet eğilimi ve uyuşturucu kullanımı artıyor, toplumsal değerleri takmama durumu gelişiyor  ve sonuçta sosyal yapı kötüye doğru değişiyor, “ahlaki çöküş” oluyor. Bu, bizim gibi özellikle göç alan ülkelerde dikkat çekici boyutlarda.

En kötüsü de ne biliyor musunuz; suç işlemeye meyilli alt kültür gelişiyor. Yani sokak çeteleri, potansiyel suçlu yetiştiren ortamlar…

Önceki gün Lefkoşa Dereboyu’nda yaşanan olay, çarpıcı bir örnek. 16-17 yaşında gençler, gündüz saatlerinde, kendi yaşlarındaki bir grubun önünü keserek ceplerindeki paraları gaspediyorlar.

Buna adi bir vaka olarak bakamıyorum ben. Çünkü alışkın olduğumuz vakalar değil bunlar.

Alt gelir düzeyinde yaşayan, çok küçük bir ülkede asla ulaşamayacakları başka bir yaşam sürenlerle birlikte yaşayan gençlerin suç işlemek için çeteler oluşturdukları bilinen bir gerçek.

“Polis yakaladı, dava sürüyor” falan hikaye.

İş polise kaldıysa, zaten olay bitmiş demektir.

Ya basit bir çocuk kavgası üzerine, okulu silahla basan veli? Bu cesareti nereden buluyor sizce?

Önemli olan caydırıcılık. Eğitimden başlamak üzere, ceza miktarlarına kadar.

Şimdi mesela cezalandırma, bu çocukların yaşları, hafifletici unsur olarak görülmeden yapılmalı. Gerçek cezası neyse o. Ancak o şekilde caydırıcı olabilir.

Bir de tabii artık İçişleri Bakanlığı’nın bu tabloyu görüp, kabul etmesi şartı var.

Her gün taciz, her gün soygun, gasp, “nereye gidiyoruz, ne yapmamız lazım” diye oturup kafa yoran bir devlete ihtiyacımız var.

Mesela, en basiti insanların yoğun yaşadığı, eğlendiği, sosyal mekanların yoğun olduğu bölgelerde polisin görünür hale getirilmesi, yıllardır takılamayan o MOBESE’lerin takılması. Son bir davada, yargıcın dediği “Muhaceret Yasası işlevselliğini kaybetmiştir” tespiti ve gereğinin yapılması…

Ve bizim örneğimizde, en zayıf noktamız, ülkeye giriş çıkışların kontrol altına alınması.

Dün de yazdım, zaafiyetin başı da İçişleri Bakanlığı… Politika yapmak değil niyetim, sorun da bugünün sorunu değil, yapı bu, ama artık kıpırdanmak durumundadır. Kriz masası mı kurar, yasa değişikliği mi yapar, denetimleri mi artırır, kendi bilecekleri iş. Her ne gerekiyorsa, yapmak zorundalar.

Bir başka örnek, 4 yıldır Interpol listesindeki adam, senin ülkende gayet güvende yaşıyor. Hatta hapse girip çıkıyor, haberin yok. İngiliz makamları bunun gibi birkaç kişinin daha burada yaşadığı iddia ediyor. Bu zaafiyet değil mi? Daha başımıza neyin gelmesini bekleyeceğiz?

Kabul edin artık, KKTC sokakları tekinsizdir ve ciddi bir şekilde büyüyen bir tehdit ile karşı karşıyadır.

Umursamazlıkla geçirdiğiniz her gün, ülkenin geleceğinden çalınıyor.

Bozulan yapıyı tersine çevirmek de kolay değil.

Oturduğunuz koltuğu dolduracaksınız. Yoksa, arkanızda büyük bir toplumsal yıkım bırakırsınız.

Ben, bu hükümet ortaklarının böyle bir şeyi asla istemediklerini düşünürüm.

Ama icraatları hiç de öyle demiyor. 

 

YERİN KULAĞI VAR

UBP’DE ADAYLAR BELLİ OLDU:

Ekim sonu yapılacak olan UBP kurultayında Genel Başkanlık için yarışacak adaylar belli oldu. Son gün olan dün müracaatını yapan Sunat Atun’la birlikte aday sayısı 4 oldu. Atun’un dışında Özgürgün, Sucuoğlu ve Tatar, 27 Ekim’de üyelerden onay isteyecek. Uzun süre adaylık için adı geçen Hasan Taçoy ise aday olmayarak, bir başka adaya destek olma kararı aldı…

 

GERÇEKLER ACIDIR:

UBP kurultaylarında kavganın, gürültünün ve “bel altı” eleştirilerin olmadığını savunanlara en güzel cevap, Genel Başkan adayı Tatar’dan geldi. “İlk hedefim Ulusal Birlik Partisi’nin kurumsallaşan , demokratik, temiz bir yönetime sahip olabilmesidir. Maalesef geçen üç yıl bu açıdan hiç de olumlu değildir. UBP, kurumsal bir anlayışla yönetilmemiştir” diyen Tatar, parti içi demokrasinin de çalışmadığını söyledi.

 

BAŞKANIN 190 TL, YARDIMCININ BİNLER:

Meclis Başkanı Uluçay’ın Haziran Ayı benzin fatura tutarı “0” TL, Temmuz ayı benzin fatura tutarı 190 TL olmuş. Geçenlerde yardımcısı Töre’nin aylık faturasının ise 2.800 TL olduğu açıklanmıştı. Gerekçesi, her etkinliğe kendisinin gitmesiymiş. Vay da gitmeyi versin, luzumsuz o kadar ziyaretler yapıyor ki. Başkan Mağusa’dan kendi özel aracı ile gelirken, yardımcısı üç adımlık yer için makam aracını kullanıp koltuğun nimetlerinden faydalanıyor. İki siyasi ve iki anlayış…

 

BU ETLER, KİM VEYA KİMLERE GELİYOR:

Et kaçakcılığı yine hız kazandı. Önceki gün polis, 2 tona yakın kaçak et yakalamış ve 2 kişiyi tutuklamış. Genelde bu kaçakcılık olayı hep böyle oluyor. Birkaç kişi tutuklanıp mahkemeye çıkarılıyor ve para cezasıyla salıveriliyor. Benim esas merak ettiği, bu etlerin kim veya kimlere gideceğidir. Bugüne kadar yakalanan etlerin kimler için getirildiğini hiç öğrenemedik. Aslında çoğumuz biliyor ama, ne tuhaftır ki polis bu işin takibini yapıp, sonuca bir türlü ulaşamıyor…

 

DENETLEMEDİKTEN SONRA:

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı 5 ton üzeri kamyonların iş başlama saatinden bir saat sonraya kadar trafiğe çıkmasının yasak olduğunu hatırlatmıştı. Dün Girne’de saat 08:30 sularında iki kamyon, birisi 16 tekerlekli, diğeri ise çimento yoğurma kamyonu trafikte gayet rahat gidiyorlardı. Eminim bunları ne denetleyen, ne de böyle bir gailesi olan var. Siz istediğiniz kadar karar üretin, denetimini yamadıktan sonra ne işe yarar…

 

NE BEKLERDİ ACABA:

“Huzur ödeneği ile bu iş yapılamaz” diyen TÜK Yönetim Kurulu Başkanı Şahan Tomgüsehan görevinden istifa etmiş. Gerekçe olarak da, böylesi kurumların başına atanan kişilere ödenen aylık 554,32 TL’ile hayatta kalmanın mümkün olmadığını söylemiş. Bu görevi kabul ederken bunları bilmiyor muydu bu arkadaş. Yoksa farklı birşeyeler mi beklerdi. Keşke ta baştan görevi kabul etmeseydi…

 

 ZİRVEDEKİLER

Erkut Şahali (Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı): “Birkaç sabun köpüğü alkış için, üç beş fazladan ‘like’ için, ‘yörü da gorkma, arkandayık’ pohpohlamaları için. Yakıp yıkarız önce. Çekip asarız sormadan. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olarak. Sonra da ‘o iyi insanlar, hepsi çekip gittiler’ diye hayıflanma merasimleri yaparız. Bazıları gitmiyor aslında…Kırılmadan, üzülmeden, yorulmadan, uyumadan rüzgara karşı yürümeye, yokuş yukarı koşmaya inatla devam ediyor”…

DİPTEKİLER

İş Kazaları ve Ellenen Ceza Yasası: 9 ayda 10 ölümlü iş kazası olmuş. Name and Shame falan diyerek teşhir etmekle ya da ölenlerin arkasından göz yaşı dökmekle olmayacak.  Onlar bu tedbirsizlikleri yaparken zaten utanmadıklarını gösteriyorlar. Caydırıcı olan tek şey ceza olmalı. Peki ama bu hükümet, durup dururken, müteahhitlerin bu gibi durumlarda alacakları cezanın miktarını neden 7 yıldan 4 yıla düşürdü? Ağır ceza yerine, tek yargıçla tutuksuz yargılanmalarını sağladı? Para cezasından başka bir mahkumiyet ben görmedim. Ölümlerin önü alınsın istiyorsanız, samimi olacaksınız.

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar