Bir binbaşıdan dinlemiştim; Savaşta ordunun arkasında yürüyen siviller varmış. Askerlerin savaşarak geçtiği yerlerde soygunculuk yaparlarmış.
“Ölü soyucu” deyimi buradan gelmiş olabilir mi?
Öldürülen düşmanın altın yüzüğünü almak için elini kesenler.
Altın kaplama diş için çenesini sökenler.
Kaza yapmış arabalara rastladığında ilk işi kazazedelere yardım etmek değil, cüzdanlarını veya değerli eşyalarını çalan bir hırsızdan dinlemiştim;
Yaşlı bir adamın arabası devrilmiş, hırsız soygun yapmak için koşar adım arabanın yanına gitmiş. Yaşlı adam sürüne sürüne arabadan çıkmış ve ayağa kalkmış.
“İhtiyar pezevenk sağlam çıktı” diye hayıflanarak anlatmıştı bu olayı.
Savaş günlerinde yaşanan kıtlıktan zengin olmaya çalışanlar da vardı.
Temel gıda maddeleri yüzde 500 pahalılaşmıştı ve büyüklerimiz “bunlar ölü soyuculardır” diye küfredip duruyorlardı.
***
Ölü soyuculuk bu günlerde yine hortladı.
Halk canıyla uğraşırken, göremediği, bilemediği bir düşmanla savaşırken ve ekonomik olarak çöküşe doğru hızla ilerlerken ölü soyucular türedi en temel gıda ve hijyen maddelerini baskın pahasına satıp zengin olmaya çalışanlar var.
Bir ay önce 45 Türk Lirasına satın aldığım 1 litrelik dezenfektanın fiyatı 95 Türk Lirasına yükseldi.
1 ayda ne oldu ki yüzde yüzü aşan zam yapıldı.
Peki, 1 ay önce sadece 1 Türk Lirası’na satılan maskeler niye yüzde beş yüz zamla 5 lira oldu?
Sebzeden meyveye herşey ateş pahası.
***
Sair icraatlarından memnun olmadığımız hükümet işte tam da bu noktada devreye girmeli.
İşinden ve maaşından olan vatandaşı korumak için kolları sıvamalı ve piyasa denetimleri yapmalı.
Derhal başlamalı.
Bu zor günlerde olması gereken fiyatların fahiş bir şekilde artırılması değil bilakis düşürülmesidir.
Ayda 1500 liraya talim edecek 10 binlerce özel sektör çalışanı için bunu yapmalıdır.
Yoksa 1500 lira temel gıda maddeleri için değil 1 ay 10 gün bile dayanmayacak.
Ve paralar ölü soyucuların cebine akacak.
İçinden geçtiğimiz günler sadece korona virüsü ile değil soyguncularla da mücadele etme zamanıdır.