23 Ocak’tan yani erken genel seçimlerden bu yana 23 gün geçti!
Bu geçen günler içinde dünyayı korkuyla titreten Rusya Ukrayna dalaşması başta olmak üzere kalkınmış pek çok ülkede de ekonomik ve mali sorunlar yaşanmaya başlandı.
Belki farkında değiliz ama başımız kumda kıçımız ayazda yaşarken, başta Amerika olmak üzere büyük çapta enflasyon tüm dünya ekonomilerini olumsuz etkilemeye başladı, devam etmekte!
BİZİM gibi küçük ülkeleri çok daha olumsuz etkileyen bu dünyasal sorunlar mesela Covid 19 ile tavan yaparken, tutun ki insan varlığının hâlâ gözle görülmeyen virüsler karşısında bile ne kadar çaresiz ve zavallı olduğu anlaşılmakta. Ki bu “insan” dediğimiz “varlık” ne zamandır uzayın derinliklerinde uçmakta, yeni dünyalar keşfetmeye çalışmaktadır… Hem de küçük bir virüse yenik düşüp telef olmak çelişkilerinde! ***
VE DÖNELİM KÜÇÜK DÜNYAMIZA: Toplumlar “var olmak.. Yücelmek.. Dirlik düzenlik içinde yaşarlarken kendi egemenliklerin gereği olarak harslarını koruyup sürdürmek… Nesillerden nesillere ırkları ve kültürleriyle ve ötesi tüm başarılarını gelecek nesillere aktarmak hedefinde Devlet olurlar.
Kİ BİZ de bir avuç dünya insanı olarak bu hedefin yolcularından biriyiz..
FAKAT aradan yirmi günü aşkın süre geçti hâlâ kurduğumuz devlete bir erken genel seçim sonrası hükmetme görevinde bir hükümet oluşturamadık, çoktan kadük olmuş “geçicisiyle” vaziyetleri idare ediyoruz!
Kİ Rusya ile Ukrayna kapışsa ve dünya devleri de arbedeye katılsalardı; bizim şu 23 günlük süremize nazire her şey iki günde olur biter, ilgili ülkeler sonuca yönelik imzalarını atar, barışı yeniden tesis ederlerdi…
OYSA BİZ, 47 yıldır “Devleti” bile doğru dürüst kuramadık! Ki bırakın çalışmadığını! Bir seçim sonrası yeni bir hükümet kurma süresinin uzayıp giden günlerini bile zamandan kazanma gailesinde bir iki gün gün değil, bir saat bile geri çekemedik!
“Eeee AĞAM” demeyin! “Devlet çocuk oyuncağı değildir” de demeyin! Anayasası, kuralları vardır falan…
Doğrusu patlıcanı kabağı 30 liraya, bir avuç kıymayı seksen liraya, akaryakıtı baskın pahaya… Satın almak zorunda kalır ve kurulacak yeni Hükümetin en büyük müjdesi “yeni pahalılıklarla büyük sıkıntılar bastırması” üzerine müjdelenirken; “iyisi mi vazgeçin bu Devlet iddiasından” mı diyelim? YADA şöyle mi diyelim: “Gelin seçimden sonra “çok daha kolaylıkla kurulabilecek “hükümetler” oluşumlarına faydalı olacak yasalar oluşturun..
YOK eğer diyorsanız ki siyasi yönden tanınmamış, ekonomik yönden kendine yetmeyen bir devlete hangi model elbiseyi giydirseniz sonuç değişmeyecektir; o zaman da sanki “seçildiğinizde büyük reformlar” gerçekleştireceksiniz gibi konuşup halkı aldatmayınız! Doğrusu artık bu memlekette en büyük dürüstlük de böylesine siyasi ve hukuki itiraflar olacaktır: Şöyle ki “biz ancak bu kadarız” diyebilme itirafında!
*** KISACA TAKILDIĞIM: (CİDDİ CİDDİ DÜŞÜNMELİYİZ: ) Önümüzdeki dönemler hem siyasi hem de ekonomik yönlerden üstelik ahtapot kollarıyla tüm dünyayı ve Türkiye’yi de saracak olan be denilen siyasi ve ekonomik krizler bekleniyor..
Zaten ayak sesleri de işitilmeye başladı. Nitekim bu dünyasal krizin kolay kolay bitmeyeceği anlaşılmakta.
Buna “Rusya Ukrayna sorununu” da ekler ve Amerika’nın gitgide “tüm dünyanın bekçisi, jandarması olduğu” iddiasında sevmediği, tutmadığı, kendine biat etmeyen, lafını dinlemeyen ülkeleri ekonomik ambargolarla tehdit ettiğini de katarsınız durumun vahameti daha çok anlaşılır! Çünkü zamanı geldi! Şöyle ki öne çıkan büyük ve kalkınmış ülkeler enerji boşalımı ihtiyacı duyuyorlar!
Kendilerine rakip ülkeleri saflarıyla test etmek istiyorlar… Bloklaşıyor, sağa sola tos atmak için fırsat kolluyorlar!
NiTEKİM 2. dünya savaşından bu yana Amerika ve BM’ler mihverli Kore Savaşını saymazsak, araya sıkışan Vietnam savaşından bu yana dünya Uzak Doğu’daki Çin’in ve Japonya’nın devleşmesine karşılık büyük savaşlara kapı açacak krizlerle karşılaşılmadı. AMERİKA merkezli Doğu ve Batı blokları arasında “bir Avrupa Birliği askeri gücünü bile oluşturamadı ve kendi kaderini bile Amerikalı NATO’ya bağladı! Kİ AB dediğiniz artık hantal ve yaşlı nüfusuyla yerinden kımıldanacak halde değil ama Makron gibi Yunanistan gibi lafazan huylu ülkeler sayesinde hâlâ yüksek sesler çıkarıyor sadece sesten ibaret! ***
YA BİZ: “İki cami arasında kalmış binamaz” gibi Kıbrıs’ın Kuzey’ine sıkışmış hâlâ siyasi tanınmışlık gözlüyoruz..
OYSA daha bir süre önce başta Azerbaycan olmak üzere Türkçe konuşan ülkeler bizi tanıyacaklardı müjdeleri uçurulduydu!
Bizse dolayısıyla bizim kafalar bir yandan, “hayır tanımayacaklar çünkü hepsi de Amerika’nın şerrinden korkmaktadırlar” dememize karşın, bir yandan da sanki “tanıyacaklarmış” umudunda olumlu yorumlar yapmıştık..
NİTEKİM GERÇEKLEŞMEDİ! Parmaklarını bile oynatmadılar. Tutun ki “Amerika’nın kucağında oturan İsrail bile bizi tanır ama topraklarını Ermenilerden kurtaran Türkiye’ye karşın bizi Azerbaycan bile tanımaz!
Anlıyoruz ki bundan sonra da KKTC’i hiçbir ülke tanımayacaktır! Peki ne yapacağız? Yoksa öyle geldi böyle mi gidecek”diyeceğiz?
YOKSA 1974 öncesine dönüp yine Rum tarafı ile oluşturulacak bir federasyon şemsiyesi altına mı gireceğiz?
Yoksa ha hurra ya murra eğer kabul ederse “Türkiye’yle mi federasyona gideceğiz” de Ankara böylesi bir siyasi tasarrufu ABD’e nasıl anlatacak? Ki Rusya’dan aldığı füzelerinin nedenini bile anlatamadı çünkü Amerika anlamak istemedi?
Vesselam bundan sonrası öncesinden daha zor geçeceğe benziyor!