Sevsinler güney’in “üzüntüsünü!” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Sevsinler güney’in “üzüntüsünü!”

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Son dönemlerde Rum tarafı içine düştüğümüz döviz krizinden dolayı, hayret ki hayret bizim adımıza sızlanıyor! Değseniz ağlayacak!

Nitekim diyor  ki gazeteci taifeleri eğer çözüm olsaydı şimdi Türk tarafı da euro kullanacaktı, Türk lirasından kaynaklı krize düşmeyecekti!..


Tabi bu krizlerin bin beterini 1963’lerden beridir bize nasıl  çektirdiklerini  yeniden hatırlatıp şimdilerde de sayelerinde ambargolar altında ezdirildiğimizi söyleyecek değiliz! Çünkü kör ve sağır dünyanın karşısında  bunları tekrarlamaktan usandık!

Usandık ki basit örneği biz “evet” derken “hayır” dediği Annan planıdır.

Onca kazanımına karşın ağzında eveleyip gevelediği Türkiye’nin garantisi olayı hiç de önemli değildi. Çünkü ne İngiliz üsleri gidiyordu Kıbrıs’tan ne Güney’e çöreklenmiş Yunanistan! Kaldı ki  bugünkü Güney’e baktığımızda sanırsınız uluslar arası askeri garnizon!

…BUNLARI ansızın yazmadım.. Son zamanlarda Sn. Akıncı ve Ankara “ucu açık görüşmelerden” yana olmadıklarını açıklıyorlar.. Yani masada oyalanmak, Rumun kaprislerini çekerek zamanı boşa harcamak artık yok..

Bu “prosedürün” bir yanı. Ötesi “siyasi eşitlik” konusudur. Azınlık çoğunluk esasına dayanan bir çözüm kabul edilemez. Olanca haklarımız tırpanlanırken, Rum diktası da başımıza bela olur!

Beş bizden iki sizden diyerek “tek federal devleti” kendi içinde karpuz gibi dilimlere ayırmak, olsa olsa Türk tarafını her yönden etkisizleştirmeyi amaçlayan bir siyasi taktiktir..

KISACA müzakerelerin yeniden başlaması için  New York’ta  Guterres ile görüşecek olan  Sn Akıncı’nın bugüne kadar sürdürdüğü politikasını  “dirayetli” bulanlardanım..

Ne var ki artık müzakereler öncesi hazırlık gibi görülen  bu tip “üst kademe ilişkilerinde  Sn. Akıncı’nın da elinde “olmazsa olmazlarımızı” belirtecek  kırmızı kalemi olmalıdır.

Aynen “ucu açık müzakerelerin olamayacağını, siyasi eşitliğin olmazsa olmazlığını çaktığınca..” Ve tabi  Türkiye’nin garantisinin devamı..  Masaya oturmadan bunları Rum da bilmeli Guterres  de!

*****

BİR diğer konuya geçeyim: Dövizden kaynaklı krizden dolayı “eğer çözüm olsaydı şimdi euro kullanacak bu durumlara düşmeyecektiniz”  gösterilerinde neredeyse göz yaşı dökecek Rum, ayni sıralarda Mağusa’nın Derinya kapısı yakınındaki Harika bölgesinde yapımı devam eden 15 pompalı akaryakıt istasyonu ile bir alışveriş merkezine taktı!

Bu mağazada TC’nin ünlü markalarının taklitlerinin satılacağı propagandasını da unutmadan!

Gaileleri şu: Olmaya ki Rumlar bu alışveriş merkezine ve akaryakıt istasyonuna üşüşürler!

YANİ bir yandan Kuzey’deki Türk halkına krizinden dolayı üzüntülerini beyan ediyorlar, öte yandan bu tip krizleri izale edecek yatırımlara takıyorlar!

Siz hiç böyle kalleş politika ustası toplum gördünüz mü? Ve bu adamlarla biz tek federal devleti paylaşacağız!

**********

ANLAMAK ZORUNDAYIZ      

Şimdilerde “anlamak” diyoruz. Eskiden “idrak” diyorduk.

Hayatımız “anlamak” için çaba harcamakla geçer. En büyük dayanağı da “bilmektir!” Çünkü ister “idrak edip” bilirsiniz, ister bildiğiniz için anlarsınız..

Ancak felsefeye girişte “idrak aktı” anlatılırken “sevmek için anlamak, anlamak için sevmek” şarttır denir..

SON günlerde “hukukumuzu” da tartışıyoruz. “Adaletimizin” nasıl çarşafa dolandığının itirafında, çok yeni olmasa da önümüzdeki dönemlerde daha büyük sorunlarla karşılaşacağımızın haberleri yoğunlaşıyor.

Geciken adaletten, mazbata mağdurlarına kadar uzayan silsilede bir Başsavcı seçimi bile artık sorun haline gelmekte!

(Burada kendimi aşmam gerektiğine inanıyorum.  Ancak Anayasanın temelini oluşturan “hukuk” gibi bir kavramı günlük sorunlar anlatımında basite irca edemeyeceğimi anlıyorum. Böyle bir çap ve yetkide değilim! Bu nedenle bir kez daha KKTC’i de düşünerek şu aktarmayı yapacağım:)

“İnsanlar arasında cereyan eden olayların alacağı son şekil, karşılıklı çarpışan görüşlerin,  kuvvetlerin bir sonucudur. Bu tartışma, didişmenin sonucunda ya istenilen, gözetilen bir amaca varılır yada hiç ilgisi olmayan bir başka sonuç gerçekleşir!

Tutun ki insanlar arası ilişkilerden uluslar arası ilişkilere kadar “sonuç” dediğimiz kaçınılmaz olgudur bu..

BAŞA dönüyorum: Peki biz ne yapıyoruz? Tartışmaksa tartışmak! Dövüşmekse dövüşmek! Didişmek zaten genlerimizde var..

Sonuç ne oldu peki? KKTC gibi bir devletin, Kuzey gibi bir vatanın  sahibi olduk, daha ne olsundu?

FAKAT ne olamadık? Devletlu! Çünkü “devletimizi vatanımızı sevemedik!” Onca didiş tokuş, onca mücadele, ölümler meşakkatler…

Kuzey’e hâlâ vatan diyemedik! Ki şimdilerde işte bunları da tartışıyoruz. Bir gün bir “sonuca” varacağız. İşte o zaman  anlayacağız dönüp bugünlere bakarken ne kadar iyi ne kadar yanlış yaptığımızı!

Bunları anlamak zorundayız. Anlamak için sevmeliyiz ama. Devleti de  hukukun üstünlüğü de…

**********

KISACA TAKILDIĞIM:   (KOOPERATİFLEŞİN!)

Domates üreticileri “toptancılar” tarafından ellerinden ya beleş  alınan ürünlerin  hem stoklandığını hem de bekletildiği için pazara sürerken kalitesini kaybettiğini, buna karşın çok da pahalı satıldığından yakınıyor!

Keza hayvan besicileri, diğer tarım  kesimi üreticileri de  aracıdan tefeciden şikâyetçidirler. Hem de yıllar yılıdır!

Eee, öyleyse kooperatifleşin kardeşim.. Kendi efendiniz kendi patronunuz olun.. (Vesselam kooperatifleşmiyorsunuz ama!)  İlle de sömürüleceksiniz, bizi de sömürteceksiniz!)

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar