Müzakereler başlarken Anastasiadis’in Vatikan’a ziyarette bulunmasına “ne alaka” diyecektik ama bir de baktık ki hem ne alaka!
Bir yandan Kuzey’deki kilise ve kültür miraslarının Türk işgali altında nasıl perişan hallere düştüklerinin imalı şikâyetleri var öte yandan “kutsalın” başını çeken Apostolos Andreas Manastırı var…
Ayrıca KKTC’deki Maronit ve Ortodoks Kiliselerinden ikisinin “Sant Egidio Topluluğu” tarafından restore edileceğinin haberleri salınıyor…
Kısaca daha müzakerelerin başlamasına taraflar bismillah bile çekmezlerken “Hristiyanlık dünyasının Kuzey Kıbrıs’taki kutsalları dolayısıyla manastır ve kiliseleri Vatikan’a taşınmış. Türk yönetiminin haberi yok, gıyabında restore edileceklerinin bile anlaşmalarına varılmış!
GERİYE İSE TEK BİR OLAY KALMIŞ: Allah isterse en yakın zamanda Güney’deki Rum’un, kendinin olan Kuzey’deki kiliselerinde ibadet etmesi! Zaten gitgide çoğalan bir ilgide artık her Pazar günü Kuzey’in bir kilisesinde dini bütün Rum’lar ibadet ediyorlar… Hem de barış çağrıları yaparak…
Doğrusu güven yaratıcı önlemler çok iyi çalışıyor. O kadar ki görüşmelerin bile önüne geçmişler!
VE ENERJİ İLE PERÇİNLENEN ASIL GÜVEN YARATICI ÖNLEMLER! AKEL’in Genel Sekreteri Andros Kiprianu Havadis Gazetesi muhabiri Esra Aygın’ın sorularını cevaplıyor… Diyor ki “bu doğal gaz dediğiniz müzakerelerin itici gücü oluyor…”
Ve hatırımıza geliyor: Yıllarca Kıbrıs’ta “sihirli bir değnek” arıyorduk. Ki dokunur dokunmaz çözüm olsundu! Yedi düvelin güçleri karışıp karıştırmalarına karşın hiç birisi o “sihirli değnek” olmadı! Ta ki Rum Doğu Akdeniz’de, Yahudi ve Amerika ile birlikte doğal gaz bulana kadar…
Gerçekte bulunan “sihirli değnekti!” Kısa sürede Amerika’nın da Türkiye’nin de diline pelesenk oldu… AB zaten hiç dilinden düşürmediydi! Dolayısıyla bulmuşken o “sihirli değneği,” Kuzey Türk Devleti de kullanmaya başladı… Nitekim ne diyor Özdil Nami? “Müzakerelerin başlamasında enerji büyük etken oldu…” Doğru söz!
ŞİMDİ: Demek ki yeniden başlayan müzakerelerdeki çözüme yönelik hedef ve sloganımız şu olacaktır: “Ey Kıbrıs Türk halkı ilk hedefiniz Doğu Akdeniz’deki gazdır, haydin ileri!”
BİTMEDİ: Malum Amerika ile Rusya’nın etleri bir kazanda kaynamaz ya… Nitekim bu nedenle olacak 1974’lerde İskenderiye’den kovulalı beri Akdeniz’de kendine doğru dürüst “üs” uyduramayan Rusya, postu Suriye’ye serdiydi ama şimdi orası kan revan içinde…
Ve ne yaptı? Güney’de “kara para akladıklarıyla Of Shore Bankaları dönemlerinden kalma büyük dostluklarının yüzü suyu hürmetine, uçaklarının inip kalkması için Baf’taki üs emrine amade kılındı! Büyük Petro Savaş gemisi de Limasol’a uğrayarak güç ve dostluk gösterisi yaptı! Ve geçen gün Rusya’nın Lefkoşa’daki büyükelçisi Anastasiadis’e taktik verdi: “Eğer Rum Yönetimi Rusya’nın müzakerelere müdahil olmasını isterse bunu Moskova’ya iletmesi ve istemesi gerekir…” Bana sorarsanız müzakereler Rusya’sız olmaz. O da katılsın, muvafıktır!
GÖRÜYORSUNUZ Kİ GÖRÜŞMELERE ÇOK İYİ BAŞLADIK! Bir yandan Papa’nın hayır dualarını alıyor, Kuzey’deki kiliselerin restorasyonu sağlanıyor; öte yandan Amerika gibi büyük gücün desteğine mazhar olunurken Rum’un sevgili dostu Rusya bile barışa ve çözüme giden yolda “yardım yapmaya” hazırım diyor! Erdoğan bile Obama ile telefonda görüşüyor, haberler İsrail ile Türkiye’nin yeniden eski dostluk günlerine döneceklerini müjdeliyor…
“Ah, sen ne füsunkâr imişsin ey didar’ı gaz” diyelim ve bir daha izah edelim:
Kıbrıs sorununa bu kadar çok kişi ve ülkenin müdahil olmasının nedenini herkesler de biliyor, “doğal gazdır!” Nitekim başından beri ne diyoruz: “Nerede gaz petrol, Amerika orada!”
Rusya ise Akdeniz’de kalıcı üsse sahip olma peşinde…
Türkiye gazın borularla üzerinden geçmesi derdinde!
Rum tarafı ise Kuzey’e yeniden dönebilmek için Doğu Akdeniz’deki gazını kullanarak Amerika ve AB’nin desteğine dönüştürme hesabı yapmakta!
Yunanistan pusuya yatmış, son sözü nasıl söyleyeceğinin stratejisinde!
İngiltere zaten çoktan kararını vermiş daha adadan gitmeden üslerini Rum’a peşkeş çekmekte!
KISACA: Sanırsınız ki Kıbrıs sorunu değil, “Rum’un gazı” müzakere edilmekte!
İnşallah bu “gaz” bir yerlerden “gaz” koyuvermez!
**********
TABİİ BU GAZ NUMARASINA ALDIRMADAN İŞ YAPAN SİYASİLERİMİZ DE VARDIR
Mesela bugüne kadar hiç düşünmedimdi: Bu memlekette sadece 13. maaşlarla donatılmış, emekliye çıktılar mı bal kaymak yaşama şansına sahip kamu görevlilerinden öte çalışan insanlarımızın da olduğunu!
Mesela düşünemedimdi: Asgari ücrete tutsak fakir fukara insanlarımızın da olduğunu!
Yahut sosyal yardıma muhtaç ailelerimizin varlığı hiç gelmediydi aklıma!
Bu memlekette evine kucak dolusu ekmek götürmekten öte lüksü olmayan insanlarımızın da yaşadığını hiç düşünememiştim…
Galiba benim gibi kimseler düşünememişlerdi ki “KKTC’deki bazı yabancı insanlar” düşündüler… Childen in Need Faundation.” İşte bu yabancılardan oluşan kuruluşun sponsorluğunda memlekette ilk kez “ihtiyaçlı kişilere gıda yardımı yapılması kararına varıldı…
SESSİZ SEDASIZ ÇALIŞAN AZİZ GÜRPINAR YİNE İYİ BİR İŞ ÇIKARMIŞ: Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Gürpınar, “Sosyal Hizmetler Dairesi”nin yetki ve sorumluluğunda bir “Gıda Bankası” oluşturmuş. Gıda yardımı Bağışları da bu daireye yapılacak…
Olayı çok önemsedim. Çünkü bu ülkede sadece gözlere batarken haseti de beraberinde getiren astronomik maaşlı (bazı) memurlarla tuzu kuru zengin işadamlarından öte “kıt kanaat” yaşamaya çalışan insanlar da vardır… Geçmişte sık sık Mağusa’daki Sosyal Yardım Dairesine gider bilgi alırdım. Korkunç olaylar anlatırlardı! Türkiye’dekileri aratmayacak aile faciaları, açlıklar, “kuma olayları,” sefaletle iç içe yaşayan aileler… Dolayısıyla daha küçük yaşlarda sapkın olan, sigaraya, esrara alışan çocuklar…
KKTC de hepsi de hem de beterince vardır ve maalesef bugüne kadar da bu sosyal dolayısıyla ekonomik sorunlarla ilgili çok ciddi çalışmalar yapılmamıştır… Sorunları çözmek için köklü tedbirler alındığı da söylenemez.
Oysa yurttaşları hayatlarından bezdirip kahreden en büyük olay “Devletin ilgisizliğidir!” Ki hep yazarız: Devlet insan için vardır…
Dolayısıyla ilk kez somut bir girişimle oluşturulan gıda yardımını önemsiyoruz. Çünkü bu vesileyle devlet bizzat “ailelerinin” içine girecek, bizzat sorunlarına elleyecek ve her halde elden geldiğince yaralarını da saracaktır… Yani olay sadece gıda yardımı değildir. Asıl olay “düşkün yurttaşların kendilerini himaye eden devleti evlerinde, yaşamlarında, çaresizliklerine bulunan çarelerde görmeleridir…”
Aziz Gürpınar bu “Gıda Bankasını” oluşturmakla büyük sevap işlemiştir… İnşallah tuzu kuru yurttaşların katkıları ile ihtiyaçlı insanlarımızın yüzleri de güler…
**********
EFENDİM HER YIL ZATEN HARÇLARA ZAM YAPILIYORMUŞ DA…
Artık rutin hale geldiği için açıklanması abese iştigalmiş de! YOK YAHU! Yani artık herkesler bilecek ki “her yıl harçlara zam yapmak” devletin ulusal görevidir! Dolayısıyla millet bilecek ki ne zaman bir yeni yıl girse harçlara yapılan zamlar da birlikte girecektir! Dolayısıyla bu kadar bilinen ve beklenen bir kazığı, üstüne tuz biber ekerek açıklamak fuzulidir!
Pekala hiç mi açıklama yapılmayacak? Olur mu? Vakta ki zam yapılmaz, işte o zaman, “bakın görün harçlara zam yapmadık” “açıklaması” yapılır ki hükümetin ne kadar başarılı olduğunun halkın başına kakılan propagandasında!
Uzun lafa gerek yok: Yorgancıoğlu hükümeti, bir yandan döviz vurgunu, öte yandan mazbata mağdurları olayı büyür, millet yine yollara dökülmüş eylemler yapar ve Lefkoşa sokakları zibillikten kokarken “harçlara yaptığı zammı açıklamaktan çekindiydi çünkü işitilir işitilmez kıyametler kopacaktı! Az biraz gizlemişlikle zevahiri kurtardı!