SELF DETERMINASYON HAKKINI KULLANAN KIRIM’DAN ELİ KOLU BAĞLI DURUMA GETİRİLEN KKTC GERÇEĞİNE… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

SELF DETERMINASYON HAKKINI KULLANAN KIRIM’DAN ELİ KOLU BAĞLI DURUMA GETİRİLEN KKTC GERÇEĞİNE…

“Halkların Kendi Kaderini Tayin Hakları…” Yani Self Determinasyon… Belki bir mucize değildir. Fakat Kırım’da olduğu gibi uluslararası olumsuz tepkilere de uğrasa son çarede başvurulacak en demokratik haktır…

Geçtiğimiz gün 1954’te Ukrayna’ya bağlanan Kırım Özerk Bölgesi, Self Determinasyon hakkını kullanarak yüzde 96.8 oyla Rusya’ya katılım kararı aldı… Tabii bunda nüfusunun yüzde 59’nun Ruslardan oluşmasının büyük etkisi var…
Tartışmaları sürmüş de olsa tutun ki artık yabancısı olmadığımız ve geçmişte Yugoslavya’da, Çekoslavakya’da yaşanan, sonuç itibarı ile yeni yeni etnik devletlerin kurulmasına neden olan “self determinasyon” hakkının, kanlı yahut barışçı şekillerde kullanılmasından söz ediyoruz…
YA KIBRIS’TA SELF DETERMINASYON. Yeni bir olay değildir. Dr. Fazıl Küçük önderliğinde ve İngiliz döneminde Evkaf’ın Türklere verilmesi, belediyelerimize sahip çıkmamız gibi ulusal olaylarda “plebisit” esamesindeki halk onayı ile haklarımızı aldıktı…
Kanlı bir savaşın sonucu da olsa 1974’te gönüllü olarak Güney’den göç edip Kuzey’e yerleşmemiz de siyasi iradenin halk tarafından kullanılmasıydı…
Fakat bunların içinde en kapsamlı ve önemli olanı iki halkın uzun müzakereler sonrasında “Annan Planı”nı oylamak için referanduma gitmeleriydi…
DİKKAT AMA: BM ile ABD’nin ve AB’nin de belki kasıtlı olarak gözden kaçırdıkları için dikkatlerden de kaçırttıkları gerçek işte bu referandum sonucuydu: İki halkın oyuna sunulan Annan Planı’na Rum halkı yüzde 85’le hayır derken, Türk halkı yüzde 65 ile evet dediydi…
Bu sonuç siyasi yönden Rum halkının artık Türk halkı ile Birleşik bir Kıbrıs’ta bir merkezi yönetim başlığı altında yaşamak istemediğinin ispatıydı…
Zaten Güney Devlet olarak tanınıyordu, dolayısıyla yapılacak olan Kuzey’in de devlet olarak tanınıp BM’lerde tescil edilmesiydi.     
Oysa 2004’ten beridir bu sonucu değiştirmek, Kıbrıs’ı ille de “birleştirmek” ve Rum Yönetimi’ni Kuzey’i de büyük oranda içine alacağı bir “egemen devlet” haline getirmek için yapılmadık siyasi dalavere kalmadı! El an başlayan yeni müzakerelerle de bu siyaset maskaralığı sürdürülüp götürülüyor, buna karşılık Kırım bir günde Ukrayna’dan kopup Rusya’ya bağlanma kararı alabiliyor…
Bizse yıllardır dışımızdaki güçlerin Orta Doğu’daki çıkarları için hazırladıkları planların peşinde koşturan kuyrukçuları olarak mesela “1983’te ilan ettiğimiz devletimize bile sahip çıkmayı “zül” olarak kabul ediyoruz! Ve bölgede asla ne barışın ne de çözümün ana unsurları olamayacağımızı, tam aksine büyük güçler tarafından tepe tepe kullanılacağımızı bile bile “barış” lafazanlığı yaparak lades oluyoruz!


**********      
EĞİTİM ŞURASI’NDAN ARTA KALANLAR: (YENİ NESLİN İÇİ Mİ BOŞALTILMAK İSTENİYOR?)
Her ne kadar KKTC’de olayların biri bitmeden diğeri başlamakta, gündem hızla değişmekteyse de sonuçta “nerede hareket orada bereket” diyerek avunup, zevahiri kurtarıyoruz… Ancak olaylar peş peşe gelip geçerken açtıkları yaralar da büyümektedir… Üstelik bu sonuncusu bayağı kanatmıştır! 5. Eğitim Şurası’ndan söz ediyoruz…
Katılımcıların yüzde 24’ünün akademisyen olduğu şuraya 166 kişi katılmış… Ve tabii ki “katılımcıların ideolojileri” sanki Kıbrıs Türk halkının “görüş ve sesiymiş” gibi “tavsiye” niteliğinde de olsa dizi dizi öneriler haline getirilmiş…
Mesela denmiş ki “andımız” zorunlu olmasın… (Bu öneriye uyulması halinde bir süre sonra ilgili sendikalar okulları baskı altına alıp andımızı tümden kaldıracaklar, şu anda zemin yaratıyorlar…)
Mesela denmiş ki müfredata zorunlu Rumca dersleri konsun!
Yahut yeni kurulan ilahiyat fakültesi kapatılsın… 
Zorunlu din dersi olmasın…      
Cami harcamaları ve bazı dini işler için yapılan harcamalar eğitime tahsis edilsin…
En önemlisi “bakın biz bu şurada ekseriyetle kararlar aldık, bunlar halkın sesi beklentileridir, uygulamaktan kaçamazsınız” diyerek Eğitim Bakanlığı’nı da kendi dümen sularına sokup emrivaki yapmak!
KARARLARDAN ZİYADE KAFA YAPISI ÖNEMLİ: Hepsinin de aynı makastan çıkan modeller olduğunu sanmıyorum… Fakat yansıdığınca kararlarda iki etkin unsur özellikle seçilmiş:       
BiR: “Okulları ve KKTC’yi “dinden” arındırmak… 
İKİ: “Milliyetçi” dedikleri ve eğitim içinde yer alan unsurları temizlemek…
Gerçekte tümü de tartışılır. (Mesela her gün andımızın okunması bıktırıp usandıran bir olaydır. Hafta başlarında, bir de sonunda okunur, o zaman anlam da kazanır…) Fakat “keşke amaç bu olsaydı ve eğitim yönünden değerlendirmeleri yapılabilseydi” dediğimiz olay, biliyoruz ki “ideolojik” eğilimi yansıtıyor… Dolayısıyla okullarda “ırkı, dili, dini, kültürü ile yoğrulacak nesiller” bu özlerinden uzaklaştırılmak isteniyorlar. Çünkü biliyorlar ki kafalarında saplantı haline gelmiş “global insan unsurunu” yaratmanın başka yolu yoktur… (Yanlış mıdır? Kendi lobilerinde kendi özgür iradelerine yansımışlığı ile ne mahzuru olacaktır… Fakat yetişmekte olan neslin “ulusal kimliğinin içini boşaltarak” kendi kafalarına uygun nesil yetiştirme olayı sonuçta “esir insanlar” yaratmaktan öte neyi getirecektir ki…              

**********     

MAĞUSA TÜRK GÜCÜ İÇİN NEDEN GÖZYAŞLARI DÖKÜLÜYOR?
Türk Gücü Kulübü’nün geçen gün kuruluşunun 69. yılını kutlaması gerekirdi. Oysa ki son dönemlerde aldığı kötü sonuçlarla tarihi misyonuna yakışmayan bir kadersizlikte kendini sevenlerini ağlatıyordu…
Gerçekte Türk Gücü bu talihsizlikleri ilk defa yaşamıyordu. İkinci kümeye düştüğü dönemleri de olduydu… Fakat bugünkü kadar moral çöküntüsü içine girmediydi… Çünkü bu kez olan “spor karşılaşmalarının olağan süreçlerindeki kaçınılmaz talihsizlik değildi…”
Onur kırıcı, kulübü aşağılayıcı olaylar dizisinin sonucunda çöken değerler, morallerdi… Kısaca “borç harç dolayısıyla parasızlık, ilgisizlik, yitip giden taraftar desteği ve “ruhsuzluk…”
RUHSUZLUK: Altını bir daha çiziyorum… Hangi kulübe, hangi toplum kuruluş ve birliğine musallat olmuşsa, orasını bir kurt gibi kemirip ufalamıştır!
Oysa Türk Gücü altmış dokuz yıldır her devrede Mağusa Türk halkının tarihini yazan kulüptü… Bu da kuruluşuna katılan mücadele ruhunun mayasıydı… Üyelerinden oyuncusuna, sempatizanlarından Mağusa halkına kadar…
Pekala ne oldu da mesela 1956’larda Namık Kemal Lisesi’ndeki bazı öğrencilerin, ki aralarında ben de vardım duhuliyelerini ödeyecek kadar sosyal nitelikli bu kulüp, onca şampiyonlukları ile kültür alanındaki etkinliklerine, İngiliz sömürge idaresine baş kaldırışına, ulusal mücadele günlerinin bayraktarlığını yapmasına karşın şimdilerde “yoklukla ilgisizliğin” acısında göz yaşları döküyor?
Ne oldu Mağusalının Türk Gücü Kulübü’ne? Kim bu hallere getirdi? Cevap mı vereyim: İşte o “ruhu” öldürenler! Ki biz adına “amatör” diyoruz. Bütün spor kulüplerimizin demoklesin kılıcı gibi başında duran o “yarı profesyonel” dedikleri olay… Para ile futbolcu transfer etmek, alıp satmak, futbolcuları maaşa bağlamak olayı…
Oysa Mağusa Türk Gücü şampiyonluklar yaşarken futbol potinlerini bile oyuncular kendileri alırlardı! “Pööö, geçti o günler” demeyin… İnsanlar bireysel ve günlük sporlarını yapar gibi futbol oynarlardı. Can’ı gönülden… (Önümüzdeki günlerde Türk Gücü ile ilgili daha geniş ve daha detaylı bir şeyler yazacağım da şimdilerde kısaca şuna değineyim.
Türk Gücü “Yarı” dedikleri Profesyonelliği de beceremedi. Zaten hiçbir kulüp üyelerinden aidat toplayamıyor Türk Gücü hiç toplayamadı, bazı hibelerle yetiniyor…
FAKAT TÜRK GÜCÜ’NÜ YIKAN ASIL SORUN ŞUDUR: 1974’ten sonra Mağusa, Suriçi’nden Maraş içlerine, Glapsideslere, Tuzlalara kadar büyür ve çoğalırken Türk Gücü gitgide Türk Gücü’lülerin de göçüp gittiği Mağusa Suriçi kulübü olarak kaldı! Mağusa büyüdükçe Türk Gücü küçüldü! Mağusa kendi halkının kulübü olamadı.
Artı, bir “hakem” bile yetiştiremedi…  Top koşturan gençleri “gençler takımlarında” şampiyonluklar kopartırken, onları “birinci lige taşıyamadı, yararlanamadı…”
Son başkanı Altunay Fahri… Türk Gücü ufalanıp giderken yüreğindeki o büyük kulüp sevgisiyle yapabileceğini yaptı! Ve Altunay Fahri Türk Gücü için ağladı!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar