Kuzey Kıbrıs Yolsuzluk Algısı Raporu, ilginç bir veriyi gözler önüne sermişti.
Kurumlar arasında, yolsuzluğu önlemede, en fazla etkisi olanın sosyal medya olduğunu ortaya çıkarmıştı.
Diğer kurumlar arasında; mahkemeler, sivil toplum örgütleri, sendikalar, ombudsman, medya, başbakanlık denetleme kurulu, sayıştay, meclis ve maliye teftiş kurulu da vardı. Bu denli dev kadrolara sahip, maaşlı, uzman personelin bulunduğu kurumları geride bırakarak ilk sıraya yerleşmesi söz konusu kurumlar için düşünülüp, sorgulanılması gereken bir olgudur.
Sosyal medyanın gücünü görmediğimiz, etkisini hissetmediğimiz alan hemen hemen kalmadı gibi…
Türkiye’de gerçekleşen son yerel seçimlerde de bu husus bir kez daha kanıtlanmış bulunmaktadır.
Hayatın olağan akışı sırasında da en fazla etkilendiğimiz, müracaat ettiğimiz alan burasıdır.
Geçen gün yaşadığımız sel felaketini anımsayalım.
Toplum tarafından güvenilen, sevilen, söylediklerine inanılan ve sel tarafından baskına uğrayan birçok sel mağdurunun paylaşımlarına tanıklık ettik.
Peki bu duruma, çizmeli ve yağmurluklu “iyi yöneticilerimiz” tanıklık etmedi mi?
Bu paylaşımların çoğuna onlar da etiketlenmişti. Görmemeleri, okumamaları neredeyse imkansız!
Böcek, çiçek, kelebek, kuş paylaşımlarına bile cevap yetiştiren “iyi yöneticilerimiz” bu utanılacak, kahrolunacak paylaşımlara cevap verdiler mi?
Gereğini yaptılar mı?
Henüz yapmadılar! Ağlaşmaya, günah çıkarmaya, masumu oynamaya, itiraflarda bulunmaya, üzerlerindeki suçu başkalarına yıkma çabalarına hala devam etmektedirler.
Dört gencimizin de kaybedildiği felaketten sonra paylaşımlar yapılmış, derelerin ve akarların önünün insan yapısı engellerle tıkandığı ortaya konmuştu.
Herhangi bir tedbir alındı mı? Yıkılan bir taş duvarcıktan başka icraat yapıldı mı?
Maalesef!
Anlaşılıyor ki, her oturanı etkileyen bulaşıcı virüs, bu “iyi yönetici” insanlarımıza da bulaşmış. Artık onlar da bu “kötü” virüsün etkisi altındadırlar.
Yolsuzlukların önlenmesinde bile etkili olan sosyal medya, onlar için etkisini gösterememektedir. Şovlarını duyurmak için kullandıkları bu alan, ders almalarına ve çözüm üretmelerine yaramamakta, olumlu yönde ve işe yarar bir etki gösterememektedir.
Önerim; tüm bakanlıkların bir sosyal medya izleyicisi görevlendirmeleri ve halkın yaptığı paylaşımlardan yarar sağlamalarıdır. Bu sosyal medya takipçileri, bakanlarının hiçbir şovunu paylaşmayıp sadece halkın nabzını tutmak için görev yapacaklardır.
Örneğin; Son baskında; Hasan Sarpten, Arsen Angı, Gökhan Necipoğlu gibi vatandaşların yapmış oldukları paylaşımlar altın değerinde olup, resmen suç duyurusu niteliğindedirler.
Görünür olmak, halkçı davranmak, göz boyamak, laf ebeliği yapmak, halkımız tarafından da hoş karşılanmamalı ve tepki gösterilmelidir.
Ne ekersek onu biçeriz… Nasıl hak edersek öyle yönetiliriz…
Nerede bizim temsilcilerimiz?
Hani yöneticilerimiz?
Sizi de sürükleyip kaybediyor seller yüreklerimizden!
