Şeher (1) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Şeher (1)

Ahmet OkanAhmet Okan

Bazı arkeolojik bulgulardan hareketle Lefkoşa M.Ö’ki yıllarda Ledrae (Ledra) olarak bilinen bir kenttir.

Fakat Lefkoşa, yüzyıllar sonra bu ad ile (Cyprus) anılıp bilinecekti ki bu durum Lüzignanlar döneminin başına denk düşer.


1192’de adayı ele geçiren İngiltere Kralı Birinci Richard (Aslan Yürekli Richard), adayı aslanlar gibi savaşarak elde etmişti.

Ama anlaşılan gözü Kıbrıs’ta değildi.

Onun yolu kutsal topraklardı; Salahaddin Eyyübi ile savaşacaktı.

Savaştı da ama Kudüs’ü alamamıştı.

Zaten o dönemler adayı sallayan yoktu aynen günümüzdeki gibi!

Yolgeçen hanıydı.

Aslan Yürekli de adadan geçerken dandik bir mesele yüzünden almıştı Kıbrıs’ı; durum ikinci gelişlerinde olduğu gibi değildi.

Bazı gemileri fırtınaya tutulmuş, dönemin adalıları da gemidekileri esir almıştı.

Kralın nişanlısı da o gemideydi.

Bunun üzerine ordusunu Kıbrıs’a sürmüş ortalığı darmadağın etmişti.

Sevgilisiyle nişan törenini de Leymosun’da yapmıştı.

Biraz Truva savaşının nedenlerine benzer galiba!

Kız meselesi…

O sıralarda Kudüs krallığını elinden yitiren Guy de Lusignan, yer arıyor olmalıydı ki Kral Richard’a 100 bin altın ödeyerek Kıbrıs’ı almıştı.

Onun da başına gelecek olanlar vardı ama konumuz bu değil…

İşte,

Lefkoşa o dönemler Lefkoşa olmaya başlamıştı.

Surlar, şatolar, katedraller, geniş caddeler ve yollar, manastırlar, bağlar, bahçeler yapılıyordu sürekli olarak.

Bir zenginliğin içine gömülmüştü Lefkoşa.

En güzel dönemlerinden birini yaşıyordu.

Adaya gelip gidenler bu Fransız ailenin yönetiminde hoş ve güzel bir kent olarak görüyorlardı Lefkoşa’yı…

Lefkoşa, Lefkoşa olmaya başlamıştı ama yerli ahali her dönemde Lefkoşa’ya I-hora diyordu.

Yani şehir-şeher.

Sıra Venediklilerdeydi.

Bu kez yönetim İtalya topraklarının liman kenti olan Venedik Cumhuriyetinin eline geçecekti ki aradan 300 yıl kadar zaman geçmişti.

O 300 yıl içerisinde I-hora’da hayat güzeldi…

Nihayetinde 300 yılda nice nesiller değişmişti ama her neslin devamı Lefkoşa (Nicosia)’ya I-hora demeye devam edecekti.

Ve Venedikliler geldi.

Bunlar tip insanlardı ama geriye birçok şey bırakmasını bilmişlerdi.

Kıbrıslının “numara” yerine “nimero”, bahçe kapısı yerine “gancelli”, eğlencelik çekirdek yerine passatempo” (vbg), palto yerine “sakko” demesi onlardan kalmadır, birçok yapının yanında.

Tip insanlar dediğimiz şudur:

Venedikliler adadan tüydükten sonra birkaç deneme ve hevesten sonra Kıbrıs’ın tarafına bile bakmamışlardı.

Günümüzde adaya turist olarak gelen İtalyan sayısı ne kadardır ki!

Ama yerli ahalimiz Rum ve Türk her yıl Venedik’e gidip gondollarda gezinmekte, su kanallarının arasından yükselen o daracık sokakları arşınlamakta, ağzı açık, aklı kaçık, büyük bir hayranlık içinde gezinmektedir, sanki hiç görmemiş gibi.

Halbuki yüzyıllarca yaşadığı kent o kenttir!

Şu şimdi yüzüne bile bakmaz; tükete tükete bir olur üstelik!

Ayasofya Meydanına yakın, Kirlizade Sokağının başladığı noktada bulunan Taş Eserler Müzesi bir Venedik evidir.

O evin en dikkat çekici kısmı taş balkonlarıdır ki taş cumbaları göz alıcıdır.

Lüzignan ve Venedik döneminden kalma az sayıda da olsa bazı yapıların ayakta durması (surlar hariç) adanın tarihsel macerasına ışık tutmaları bakımından değerlidir…

(Devam edecek)

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar