SEÇİM EKONOMİSİ VE PARTİZANLIK MEVSİMİ… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

SEÇİM EKONOMİSİ VE PARTİZANLIK MEVSİMİ…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Kudret Özersay’ın adaylık konusu…

‘Dün öyle dedi, bugün böyle diyor’ demeyeceğim…


Ekim ayında, UBP Başkanı ve kendisinin aday olması halinde hükümetin sıkıntıya girip girmeyeceği sorulduğunda, “Eğer Cumhurbaşkanlığı bağlamında girilecek olan bir yarış hükümet etmenize engel oluyorsa ya da ortaya koyduğumuz ilkelerin tersi bir şeyler yapmaya götürüyorsa sizi, yani mesela seçimdir diye bir Başbakan bir takım başka harcamalar içerisine giriyor, o hükümetin devam etmemesi daha hayrına olur memleketin” demişti…

Hatta, “sıkıntı olur dedi” diye haberler çıkınca HP’den açıklama gelmiş, “öyle demedi” denmişti.

Önceki gün de benzer bir şeyler söyledi; “Hükümetin düşmesine gerek yok. Bu ülkede bizim uzun ömürlü hükümetlere ihtiyacımız var. Biz hükümeti düşürmek için değil insanlara hizmet üretecek, daha uzun ömürlü bir hükümet arayışındayız. Sırf Başbakan ve Başbakan Yardımcısı aday oldu diye hükümet düşmez. Ama örneğin seçim uğruna Başbakan sınavsız bir şekilde 100 kişiyi işe alırsa, o zaman tepkimizi koyarız”…

Her ikisinde de, ortak olan unsur, “endişe”…

Ve belki biraz da kırgınlık…

Her ne kadar “UBP Başkanı hükümet kurulurken bize aday çıkmayacağı yönünde taahhüt vermedi, biz de istemedik” gibi şeyler söyleseler de, o konuşmanın yapıldığını, hatta kimlerin huzurunda yapıldığını biliyoruz…

HP istedi veya istemedi, Tatar, “Ben aday olmayacağım” dedi. Sonra da “Partimin baskısı var” diyerek çark etti, şimdi bir tek adaylığını açıklaması kaldı.

Her neyse, önemli olan Özersay’ın, UBP’nin seçim ekonomisi izlemesinden duyduğu endişe.

E, izlemiyor mu?

Süt fiyatlarının artırılmasından, Bakanlıklara doldurulan sözleşmelilerden, geçicilerden haberi yok mu Özersay’ın?

Ha, 100 kişi alırsa mı sorun olacak? Daha 100’ü bulmadı mı bu sayı?

Ben biraz sıksam, 50’sini sayarım.

Geçtiğimiz günlerde de yazdık, İrsen Küçük’ün başına gelenler ders olmalı diye ama görünen o ki, eski yollardan gidiyor UBP…

Başka örnekler de var. 1993 seçimleri, 1998 seçimleri, Başbakanlık Müsteşarı’nın ev adresinde ondan fazla kişinin seçmen kartı taşıdığı, Bakanlıklara listeler gönderilip kör istihdamlar yapılan seçimler.

Her ikisinde de kaybetti UBP. Benzer Cumhurbaşkanlığı seçimleri de ha keza.

Eğer Özersay’ın derdi buysa, endişesini biz de sonuna kadar paylaşırız.

O zaman, o da biz de dört gözümüzü açacağız.

Ve Özersay’ın aday olsa da, olmasa da, bu takibi yaptığını görmek isteyeceğiz. Sadece istihdamlar değil, bu sürede yani Nisan’a kadar verilecek teşvikler, vatandaşlıklar, imar planı, ek menfaatler de aynı şekilde takipte olacak, olmalı…

Hükümeti bozmuşlar, bozmamışlar umurumuz değil. Kurulacak olanın mucize yaratmayacağını tahmin ediyoruz zaten.

Bizim derdimiz seçimin partizanlıklarla devlete yeni zararlar vermemesi.

UBP’den şeffaflık beklemeyiz.

Ama madem böyle bir söz var ortada, HP’nin hassasiyetini de şeffaflığını da görmek isteriz.

Hem verdikleri sözün arkasında durmuş olurlar…

Hem de “UBP’ye benzediler” imajı var ya, onu ortadan kaldırırlar.

Haydi bakalım, büyük sınav başlıyor…

YERİN KULAĞI VAR

KÖTÜ YÖNETİM CAN ALIYOR: Dünkü ölümlü kazanın, sel felaketindeki acı olaydan bir farkı yok aslında. Refüjlerde engeller, bariyerler, korkuluklar olabilseydi, günahsız, doğru yolunda işine giden bir kadın hayatını kaybetmeyecekti. Ayrıca daha bir çok günahsız insan, trafik canavarlarının kurbanı olmayacaktı. O sel raporunda ne deniyorsa, hepsi bu trafik kazası için de geçerlidir. İnsan hayatının öncelikler arasında olmadığı kötü yönetimin sonuçları. Aklıma şu tüm bölünmüş yollara New Jersey korkulukları yapılacağı vaadi geliyor mesela, neydi o hikaye, lafta kaldıydı değil mi?

 

“TİLKİNİN KUYRUKLARI”:

Serdar Denktaş cumhurbaşkanlığı seçimleri için “Henüz daha karar vermedim. Yeni yılda artık netleşir. Kendi kafamda değerlendirmem gereken bir sürü denge var. Kuyruklarını bağlamam gereken bir sürü tilki var. Bakalım. Tilkilerin kuyruklarını bağlayamazsam başka tarafa kaçarım” diyerek kafa karıştırdı. “tilkiler” ve “başka tarafa kaçarım” derken, kimleri ve nereyi kast etti onu da yeni yıl sonrası öğreniriz sanırım…

 

YAPIN BİR ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ:

Dikkat ediyorum, siyasi yelpazenin her kesiminden, cumhurbaşkanının iç konularla da ilgilenmesi gerektiği yorumu geliyor. Atla deve değil. Madem herkes hemfikir, yapsınlar bir anayasa değişikliği başkanlık sistemine geçilsin. Pazarlıklarla kurulup bozulan hükümetlerin getridiği istikrarsızlıkla, daha fazla zaman kaybetmesin bu devlet. Bu noktada da ne ilginçtir, kimsenin bir girişimi yok…

 

BÖYLE GELMİŞ, BÖYLE GİDECEK:

Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı eski müsteşarı Hasan Güngör, “Kuzey Kıbrıs’ ta devlet üstüne düşeni her yerine getiremediğinde işin çözümünü vatandaşının sırtına yıkıyor. Elektrik üretip dağıtamadığında satın aldığımız jeneratörler, suyu dağıtamadığında satın aldığımız su motorları, eğitimi gereği gibi veremediğinde sığındığımız özel okullar, sağlıkta gerekli yeterliliğe gelemediğinde sığındığımız özel hastaneler. Ancak trafikte bu çözüm işe yaramayacak. Hali hazırda kötüleşen yol koşullarının bizlere yüklediği ciddi maliyetler var ve ekonomik olarak değer biçemeyeceğimiz bir de yitip giden yaşamlar…Yeter artık…” diye yazmış. Bunun üstüne söylenecek söz yok, yönetenler bundan ders alır mı derseniz, umudum yok. Yarın hepsi unutulacak, yeni bir felakete kadar. Çünkü unutturmamayı başaramıyoruz.

SÜRPRİZLERDEN KORKARIM:

Sağlık Bakanı Pilli, Girne’ye sürpriz hastane yapılacağından söz etmiş. Ne yalan söyleyeyim, ben sürprizlerden korkarım. Ne yapıldığını, nasıl yapıldığını, kimin yaptığını, finansmanını bilmek isterim. Bilmek isterim ki, rasyonel mi değil mi anlayalım. Umarım bu sürpriz hastane, Türkiye’deki Şehir Hastaneleri modeli olmaz. Hem madem Bakanlar iddialı bir şekilde, bu sefer kesinlikle Genel Sağlık Sigortası’na geçileceğini açıklıyor, yeni hastaneler kurmak mantıklı mıdır? Var olanı yenilemek daha akılcı değil mi?

ABD ÖYLE İSTEMİŞ:

İsrail gazını Kıbrıs üzerinden Yunanistan’a taşımayı öngören Eastmed anlaşmasının siyasi silah olarak imzalanacağı açığa çıktı. Hükümet yanlısı Alithia gazetesi, Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın sırf ABD istedi diye, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun da seçim yatırımı olarak imzalamak istediğini yazdı. Uzmanlar ise, AB’nin hem fosil yakıta karşı olması, hem de çıkacak gazın azlığı ve maliyetinin çok yüksek olacağından dolayı isteksiz olduğunu söylüyorlar…

ZİRVEDEKİLER

Sami Özuslu: “Deveye sormuşlar, ‘neren eğri diye de, güya deve de dile gelip ‘nerem doğru’ şeklinde cevap vermiş. Eh, KKTC’ye sorsalar ve o da dile gelse, ne yanıt verirdi acaba aynı soruya? ‘Nerem doğru ki?’ diye sorar mıydı bizim KKTC de, bilmiyorum. Ancak gördüğüm şu var ki, giderek ‘yönetilmeyen’ ya da ‘yönetilemeyen’ bir devlete doğru evriliyor bizimki…”.

DİPTEKİLER

Sorunun Kökü Kamunun İçinde: Yani bu tonlarca et nasıl geçiyor ya da yakalandıkları halde nasıl devam ediyorlar deyip duruyorduk, işte nereden cesaret aldıkları çıktı. Polis memuru göz yummuş. Mahkeme kararıyla sabitlendi. Bu bir çürümedir. Sorunun köküne inilmediği sürece de devam edecek. Sorun da kamunun içinde.

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar