Savaşta yıkılmayan ve günümüze ulaşan kültürel mimari değerlerimizi şimdi mi yıkıyoruz? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Poli

Savaşta yıkılmayan ve günümüze ulaşan kültürel mimari değerlerimizi şimdi mi yıkıyoruz?

iç mimar
Zehra Öngül
Doç. Dr. Zehra Öngül
DAÜ İçmimarlık Fakültesi
İç Mimarlık Bölümü
Öğretim Üyesi

İnsan, evrende varolan en değerli ve anlaşılması en zor olandır. Evrende varolan bütün değerler ve ölçüler insan içindir, herşeyin ölçüsü insan’dır. İnsan, düşünerek varolur ve varolduğunu anladığında düşünmeyi sürdürür. Bu özelliğiyle insan, hayatın anlamını arayan, tek varolan’dır. Bu döngü içinde insan da anlam kazanmaya başlar ve aslında hayat dediğimiz kendine özel bir zaman dilimini  yaşamaya, oluşturmaya başlar. Bu süreç içinde insan kendine ait, kendi kişisel değerlerinin  kendine kattıkları ve yaşadıkça elde ettiği deneyimlerle, diğer tüm canlılardan farklılaşarak yaşamdaki yerini alır. Bu oluşum süreci için insan, belli bir zaman dilimine ihtiyaç duyar.   Bu ihtiyaç duyulan zaman diliminde deneyimlediği yaşanmışlıklar, olaylar ve oluşumlar ise tecrübe olarak adlandırılır. Bu anlamda insan için tecrübe neyse, insanlık için de tarih odur. Tarih insana, insan topluluklarına geçmişteki yaşanmışlıkları, olayları, olguları, durumları anlatır. Tarih, insanın varolmadan önceki geçmişine ışık tutarak aydınlatır ve geleceğe hazırlar (parmak,a). Bu anlamda farklı zaman dilimlerinde farklı kültürler tarafından inşa edilen ve mimari tarihe tanıklık eden, onun hakkında birçok değeri içinde barındırması ile birçok bilgiye ulaşmayı sağlaması açısından mimari tarih, farklı birçok konu altında ele alınarak tarih bilmine medeniyetler hakkında ciddi veriler sağlar.

Bu bakış açısıyla insanı en yakın planda çevreleyen mimari ve daha geniş ölçekte  çevreleyen kent tarihinin insan için daha farklı bir önemi olması kaçınılmazdır. Varolan tarih, mimari ve kenti oluşturan yapıların/anıtların üzerinde okunabilecek dönem, karakter, çizgi, malzeme, doku gibi girdilerle kolaylıkla anlaşılabilir. Bu anlamda inşa edildikleri dönemle ilgili olarak belli bir dil bütünlüğüne sahip tarihi yapıların kendine özgü belli bir kimliğinin olması o yapıların içinde barındırdığı kültürlerin zenginliğini aktarır. Kentler tarihî süreç içinde, ait oldukları uygarlık aynı bile olsa, kendilerine ait özgün bir kimliğe sahiptir. Buna bağlı olarak şehirlerin, herbiri zaman içerisinde birer kimliğe sahip olmuş, günümüzde de bu süreç, içinde oluşturduğu o kimliklerle anılmakta ve o kimlikle yaşamaktadırlar. Dolayısıyla  dünyanın belli başlı hangi şehrine bakılsa, kendine özgü belli bir mimari kimliğinin olduğu görülür. Kentler doğası, yapıları ve insanları bakımından  birbirlerinden farklıdır. Kendilerine ait, geçmişlerini oluşturan öğelerle muhtelif karakterdedir. Bir kenti, farklılaştıran, diğerlerinden ayıran, ayırıcı özelliklerini oluşturan her şey onun kimliğidir. Bu anlamda her kentte kendine özgü nitelikler taşıyan; fiziksel, kültürel, sosyo-ekonomik, tarihî ve biçimsel faktörlerle şekillenen ve başlı başına bir tarihî olgu olan kent kimliği zamanla oluşur (oğurlu,i).


Kent kimliğini ve dolayısıyla kent tarihini oluşturan bu değerler aslında kültürel miras’ın birer parçasıdırlar (erzen, j.). Sadece somut değil soyut değerleri de (sözlü tarih, gelenek, vb) içine alan kültürel miras çok boyutludur. Bu anlamda, kentlerin kimlik, kültür,  vb.  gibi önemli değerlerini içinde barındıran kültürel miras, sadece toplum değil o topluma ait insanların geçmişi, kültürü olması açısından sadece  toplumun idari katmanları tarafından değil toplumun her bir bireyi tarafından sahip olduğu niteliklerle değerlendirilmelidir. Bir toplumun değerlerini gelecek nesillere aktarmak da her toplum yönetimi tarafından, yönetim değişse bile, belirlenen koruma politikaları içinde değer görmesi her toplumun ana görevleri arasındadır. Bu anlayışın  her toplum yönetiminin ana görev ve sorumlulukları arasında olması her gelişmiş toplumun başlıca hedefleri arasında olmalıdır.

Bu anlamda tarihsel geçmişi çok zengin olan, birçok farklı kültüre ev sahipliği yapmış olan KKTC örneğine baktığımızda, özellikle mimari kültürel miras anlamında çok ciddi değerleri barındırdığı görülür. Son yıllarda adanın kuzeyinde hem adanın politik yapısına, hem de artan nüfusa bağlı olarak gün geçtikçe hızla artan yoğun bir yapılaşmanın olduğu görülür. Gelişim planının olmamasına bağlı olarak çok çarpık bir yapılaşmanın ortaya çıktığı KKTC’de, herhangi bir mimari kimliği olmayan bir mimari gelişim sözkonusudur. Bu gelişim hızla kontrol edilemeyerek devam etmekte ve altyapı buna yetersiz kalmaktadır. Bu yoğun yapılaşma ortamı içinde özellikle adanın tarihi mimari kimliğini yansıtan, aslında birer kültürel miras, kültürel geçmişimiz olarak değerlendirilebilecek bazı yapılar yıkılarak yerine “dünyanın herhangi bir yerinde inşa edilebilecek” (güzer,a.) yapıların inşaası günümüzde ne yazık ki hızla artmaktadır. Özelllikle inşa edildikleri bölgedeki tarihi mimari karaktere saygı göstermeden, adanın iklim özelliklerinin hiç dikkate alınmadığı, kullanılan yoğun cam malzeme ile adada yaşanan yoğun güneş yansımasını artıran ve dolayısıyla ısı artışına sebep olan, çevre silüeti veya dokusunun hiç dikkate alınmadığı, çevreye uyumsuz yapıların inşaası yaygınlaşmaya başlamıştır.

Özellikle bu gibi bazı yapıların tarihi mimari kültürel binaları yıkarak, tamamıyle yok ederek, ortaya çıkan alan üzerine inşa edilmesi de ne yazık ki topluma ait geçmişimizi yok etmekten, mimari bir katliam’dan başka bir şekilde değerlendirilemez.

Evet yıllar geçtikçe toplumlarda gerek artan nufüs sayısı, gerek ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar, yeni fonksiyonlar,  malzeme seçenekleri, mimari çizgiler, vb. gibi birçok değişim/gelişim olması kaçınılmazdır. Her toplum yönetiminin ve toplum kullanıcılarının da bunlara ihtiyaç duyarak bu devinim içindeki yerlerini alması gelişimin /bu devinimin bir parçasıdır. Ancak bu süreç içinde öncelikle toplum yöneticileri ortaya çıkan veya çıkabilecek bu gibi oluşumlara karşı gerekli yasa düzenlemelerini yeniden yapılandırarak özellikle gelecek nesillere bırakacağımız, bir toplumun geçmiş kültürel değerlerini üzerinde barındıran, mimari anlamda tarihi kültürel mirasimız olan  bu yapıları yıkarak değil! Onlara saygılı bir şekilde, dünyada da birçok uygulaması olan, yeni yapılar arasında gerekirse onlara yeni işlevler vererek, onları hayata kazandırarak veya onları yeni yapılara entegre ederek tasarımın bir parçası haline getirerek olmalıdır. Yani onlara sahip oldukları değeri vererek, onları  YIKARAK DEĞİL!! onları TOPLUMA KAZANDIRARAK!!.

Yeni yapıları inşa ederken, yapılacak olan gelişim planı çerçevesinde, adanın gelişim bölgesine uygun, 21. yy tasarım ve teknolojisinde inşa edilerek toplum ihtiyaçlarını karşılaması hedeflenmelidir.

Geçmişten gelen çok katmanlı kültürel çeşitlilik içinde varolan mimari kimliğimizi korumak ve gelecek nesillere aktarmak sosyal bir sorumluluk, kutsal bir misyondur (ahunbay,z.). Birer insanlık mirası olan ve özellikle savaş geçirdiği halde yıkılmayan bu tarihi mimari değerlerimizin, yeni yapılar inşa etmek adına yıkılmasına, yokolmasına izin vermemeliyiz. Dünyanın herhangi bir yerinde varolabilecek bir yapı bu değerleri yok etmeden, ortadan kaldırmadan da inşa edilebilir.

Kaynakça;

Parlak, A., “İnsan ve Tarih Üzerine”, https://www.istanbultimes.com.tr/insan-ve-tarih-uzerine-makale,1061.html

Oğurlu, İ., Çevre- Kent İmajı – Kent Kimliği- Kent Kültürü Etkileşimlerine Bir Bakış, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Fen Bilimleri Dergisi, Yıl:13, Sayı:26, Güz 2014, s.275-293.

Ahunbay, Z., 16. Vehbi Koç Ödülü sahibi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, https://www.youtube.com/watch?v=IJ7QAuSLXak&t=19s-

Güzer, C. A., Sayın, N., Tümertekin, H., DAÜ Mimarlık Fakültesi, 7.Uluslararası Tasarım Haftası “the Hub” söyleşisi, Mayıs 2017.

Erzen, J.,  Çevre, Kent, Mimarlık, KENT ESTETİĞİ:Türkiye Estetik Kongresi’nde “Çevre, Kent ve Mimarlık” Üzerine, Mimarlık Mart-Nisan 2007

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar