Sadece garanti sorunu mu? (Ya öteki sorunlar?) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

Sadece garanti sorunu mu? (Ya öteki sorunlar?)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Mont Pelerin bozgununu bir süre daha konuşup tartışmaya devam edeceğiz dedikti. Fakat bu bozgunun tek nedeninin “Türkiye’nin  garantörlük hakkının  tartışması” olacağını beklemiyorduk!

Evet, “KKTC için TC’nin garantisi vazgeçilmezdir.   Fakat başarısızlığı salt bu soruna endekslemek ne kadar doğrudur? Yani o beş günlük görüşmelerde her bir başlık üzerinde uzlaşıya varıldı da TC’nin garantörlüğü mü kaldıydı tek pürüz olarak?


       Mesela “5’li zirvede masaya serilecek harita üzerinde Mont Pelerin’de görüşülen “mülk ve toprak iadesi ile  sınırların  saptaması” çalışmalarına konu olacak uzlaşıları yahut uzlaşmazlıkları var mı bilen?

Yahut “Güç ve Yönetim” paylaşımı gerçekten iki taraf arasında varılan uzlaşı ile  oldu bitti miydi?

Veya dönüşümlü Başkanlık  üzerinde mi uzlaşıya varıldıydı?

Federal Devletle Kurucu Devletlerin “yetki ve sorumlulukları”  konusunda gerçekten pürüzsüz bir anlaşmaya mı varıldıydı?

Rum tarafı ille de Kuzey denizine ulaşmak efkârında Türk tarafının elinde tuttuğu yüzde 54 oranındaki sahil şeridinden ne kadarını nerede aidiyetine geçirdiğini var mı öğrenen?                 “Omorfo verilmeyecek” deniyor da kabul etti mi Rum tarafı bunu?

Mağusa limanı, öteki limanlar, hava alanları falan Federal devlete mi intikal edeceklerdi? Edileceklerseydi çalıştırılmaları nasıl olacaktı?

Kurucu Devletlerin dış ilişkileri  konuşuldu, tartışıldı, en ince detayına kadar nasıl olacağı konusunda bir somut anlaşma oldu mu taraflar arasında?

Tümden AB üyesi olacak Kıbrıs’ta müktesebatı da kayıtsız şartsız uygulanacak mıydı? Vesaire…

CEVABINI VEREMİYORUZ: Kimse gocunup yerinmesin! Türkiye’de CHP kanadı  “Kıbrıs konusunda ne olup bittiğini bilmediğinin” şikâyetini yapıyor! Yani orada da siyasi partilere en basitinden Meclis’e bilgi verilmemiş! Müzakereler başlayalı beridir biz de ayni bilgi kısırlığı içindeyiz, çoğu yorum ve değerlendirmelerimizi ne kadar doğru olduğunu bilmediğimiz Rum basınındaki haberlerden öğreniyoruz!                                                            Mesela dün bizim gazetelerde yine Rum basınından  aktarılan çarşaf çarşaf haberler vardı. Hem Mont Pelerin’inde olanların  fıcırığını çıkartarak hem de bundan sonra olacakların işaretlerini vererek…

Yazık ki başından  beridir Kıbrıs Türk halkı masada kendi kaderi görüşülürken bile bilgisiz dolayısıyle yetkisiz kılınmıştır! Mesela Sn. Akıncı “başarısızlığı” Rum tarafının “hep bana hep bana” tutumundan kaynaklanan arsızca isteklerine karşılık Türk tarafına çok cimri davrandığına bağlarken; şimdi öğreniyoruz Mont Pelerinde masayı asıl berhava eden olay Yunanistan Dışişleri Bakanı Kocas’ın 5.li Konferansa gidilmeden garantilerin hemen  kaldırılmasını istemiymiş!

Uzun lafın kısası: Kıbrıs sorunu salt TC’nin garantiler sorunundan ibaret değildir! En az onun kadar önemli sorun topraktır. Diğer adıyla “vatan!” Türk halkına ne kadar toprak kalacak nereleri kalacak?     Tutun ki “olmak ya da olmamak” sorunu!”

TURİZM LOKOMOTİFİ: (ÇUF ÇUF EDER AMA HAREKET YOK!)

İstesek de büyük sanayi ülkesi olamayız. Küçük sanayii de “hellim gibi yerel ürünlerin” pazarlamasıyla dış dünyaya açabiliriz. Narenciye bir devrelerde “altın” kadar değerliydi. Düne kadar ben de  öyle zannediyordum. Meğer dünya “narenciyeye doymuş, talep yok!” Dağı taşı zeytin doldursak zeytinyağı ihracatçısı ülkelerle aşık atamayız. Harup’tan otuzu aşkın yan ürün elde edilir, biz olanca harup ağaçlarını farelere teslim ettik, kuruttuk, bu üründen de umut yok!..

Umut turizmde: Zaten bunlar bilindiği içindir ki her devrede ne zaman hatırımıza  “kalkınma” gelse aklımıza düşen “turizm” olur! Ki Rum tarafını da ayakta tutan bir iki sektörden en önemlisidir turizm! Zaten hedefi de koymuşuz: Bir milyonun üzerinde turist… Dün bakan Ataoğlu’nun bu konuda daha çok Türkiye odaklı çalışmalarından ve turizmle ilgili açıklamalarından  söz ettimdi.

Fakat: Gitgide anlaşılıyor: “Girne sahillerinde  altın gerdanlık gibi dizi dizi dizilen “casino” kimlikli o devasa lüks oteller “memleket turizminin göstergesi değiller!” Onlar müthiş  yatırımlar ama turist değil, casino oyuncusu ağırlıyor, üstelik ayni insanların bir iki günlük geliş  gidişleriyle!

Turistlere Aynapa tipi eğlence yerleri olayı turisti otellerin dışına kaydırma yönünden düşünülmüş. Bakan Ataoğlu bu olayı açıklarken önce “gençlerimizi Aynapa’nın güvensiz ortamlarından kurtarmak için” dediydi, sonra yaptığı gafı anladı şimdilerde “turizm amaçlı” diyor, Yunan adaları örneğini de işaretleyerek doğruyu söylüyor.  Çünkü turistle  eğlence sektörü birleşmezse turizm olmaz! Girne otelleri bunu “duvarları” arasında yapıyor..

YALNIZ! Şu anda 14 üniversitemizde yüz binin üzerinde öğrenci vardır. 40 bin de TC’li asker ve tabi onların aileleri.  Tutun ki defakto bir gerçekte bu memlekette doğal turist diyeceğimiz 150 binin  üzerinde nüfusumuz olmalıdır.  “Soralım: Ne veriyoruz çoğunluğu  genç olan  bu insanlara? Temiz bir çevre mi? Sağlıklı bir trafik mi? Memleketi sevecekleri sevecenlik mi? Doğru dürüst eğlenecekleri kaliteli eğlence yerleri mi? Tutun  ki Aynapa gibisi ama namuslu mekânlar mı?

Kısaca alt yapımızı turizme uygun hale getirmeden   turizmi ayağa kaldırıp yüzdürmek zor olacaktır. Buna karşın ısrarla denemeliyiz çünkü adaların  kaderinde bir başka kalkınma lokomotifi yoktur!

                         


KISACA TAKILDIĞIM.        (MAĞUSA’DAKİ TEMİZLİK KAMPANYASI.)            

Mağusa Belediyesini kıyasıya eleştiriyorum ya..  Fakat son “temizlik kampanyası” dolayısıyle hakkını vermek de “temizliği çok özlemişliğimizin” teşekkürü olmalıdır. Tabi ki alt yapısı dökülen bu kenti “yeni yapmak” mümkün değil ama bazı bölgeler temizlendikçe gerçekten yeni bir Mağusa oluşuyor.

Mesela Mağusa Surlariçi’ni Yenikapı’dan çıktınız mıydı hemen sağınızda bir ucu “Kamyoncular Birliğine diğer ucu serbest limana dayanan, yıllardır temizlik ve restorasyon çalışmaları görmediğinden cangıldan beter olmuş bir alan vardı.. O alan şimdi temizlendi ki yıllar sonra Yenikapı’dan girip çıkarken hem denizi hem limanı hem de Mağusa hisarlarının bugüne kadar göremediğimiz denize bakan burcunu görüyoruz.

Tek bir sorun var ama: Artık (zaten hiç yerleri değildi) o “Kamyoncular Birliğinin” de oradan gitmesi gerekir. Niçin gitmesi gerektiğini de yazacağız elbet..

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar