Rum gençlerin yüzde 48’i hiç Kuzey’e geçmemiş... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Rum gençlerin yüzde 48’i hiç Kuzey’e geçmemiş…

Cyprus Weekly’nin bu haftaki sayısında bir haber, “Kıbrıs iletişimsizlik acısı çekiyor”…

Bunu “ileteşim özürlü” diye de okuyabilirsiniz.


Konu, Kuzey ve Güney’deki 600 üniversite öğrencisi üzerinde yapılan bir anket. 300’ü Güney’deki Kıbrıs Üniveristesi, 300’ü DAÜ öğrencisi. Ve bu jenerasyon, kapıların açık olduğu dönemde büyümüş gençler…

Anketi düzenleyen, Alman Friedrich Ebert Vakfı ve PRIO Merkezi.

Kapılar bu gençlerin çocukluklarında açılmış. Şimdi üniversite çağına gelen bu gençlerin, diğer toplum hakkında ne düşündüklerine bakılmış…

Bölünmüşlüğü istemediğini söyleyen Kıbrıslı Türk gençler yüzde 3 iken, Rum gençlerin yüzde 9’u bölünmüşlükten rahatsızmış. Bu oranı gördüğünüzde, sanki Rum gençlerin yeniden birleşmeyi daha çok istediklerini sanabilirsiniz, ama araştırmanın diğer sonuçları bunu doğrulamıyor. Ortak bir gelecek için ortaya konan formüllere ‘evet’ diyenlerin oranı yine çok düşük…

Gençlerin her iki taraftan da sadece yüzde 8’i, gevşek bir hükümetle federasyona evet demişler.

Kıbrıslı Türklerin yüzde 32’i, Rumların da yüzde 17’si güçlü merkezi hükümet istemekteymiş.

Yine Kıbrıslı Türklerin yüzde 27’si, Rumların da yüzde 10’u iki devletli bir çözümü reddetmişler.

Birleşik devleti ise Kıbrıslı Türk gençlerin yüzde 20’si, Rumların yüzde 27’si arzulamaktaymış.

Sonuç olarak, sanki çoğunluk, mevcut durumun devamını ister gibi bir durum var.

Kurumlara güven oranı, Kuzey’de daha düşükmüş.

Çıkan en çarpıcı sonuç ise şu, Kıbrıs Rum gençlerinin % 48’i kapıların açıldığı günden bu yana Kuzey’e hiç geçmemiş. Bu herhalde tümüyle o gençlerin kendi seçimleri değil. Bence ailelerinin de aynı düşüncede olmasından…

Ayda bir kaç kez geçerim diyenlerde ise, Kıbrıslı Türklerin oranı yüzde 37, Rumlarda bu oran yüzde  7…

Geçtiğimiz gün, Güney’den dönerken, kapıdaki kuyruklara bakarak ben de aynı konuyu düşündüm. Çoğunluk her zaman olduğu gibi Kıbrıslı Türklerdeydi…

Düşünün, bundan 13 yıl önce bu kapıların açılması kararı verilirken, neler hayal edilmişti.

Bir kesim, toplumların, ayrı bölgelerde yaşamak kaydıyla, birlikte sosyal ortamlarda bulunmasının, bir diğerinin bölgesinde zaman geçirecek olmasının, çözüme, anlaşmaya, uzlaşmaya, hepsinden önemlisi birbirini anlamaya yarayacağı varsayılmıştı…

Aslında bu kararı verenlerin düşüncesi farklıydı. Onlar, “kapılar açılsın Rumlar bizim burada esir gibi yaşamadığımızı, Kuzey’de bir devlet olduğunu, hiç bir şeyin bıraktıkları gibi kalmadığını, geliştiğini görsünler, Kuzey’den umutlarını kessinler” düşüncesindeydiler.

Şimdi bu ve benzeri anket sonuçlarına baktığımda, ya da günlük yaşam içinde gözlemlerime dayanarak, ikinci görüşün haklı çıktığını görüyorum…

Evet “diğer tarafa”  geçiyoruz. Oralarda geziyor, para bırakıyor, hatta dostlar  ediniyoruz. Ama ya oran? Ortak bir gelecek kuracak oranı asla yakalayamıyoruz…

Sonra, evet, aynı  ortamlarda bulunuyoruz ama birbirimize çoğunlukla teğet, hatta paralel yaşıyoruz. Ortak bir kaygımız, ortak bir hedefimiz oluşmadı bu 13 yılda.

Bu koşullarda, yarın bir anlaşma olsa ne olur, gerçekten merak ederim…

Derlerdi ki, “savaşları yaşayan nesiller ortadan kalkmadıkça, Kıbrıs’ta bir anlaşma olmaz”. Ama gençlere bakınca, bunun da doğru bir tez olmadığı ortada.

Hani Kıbrıs’ı Berlin’e benzetenler var ya, en azından o örnekten çok uzak olduğumuzu düşünmekteyim.

Bu bir anlaşma karşıtı yazı değil…

İşte rakamlar ortada. Gerçek durum bu. Halkları hazırlamak için, güven yaratabilmek için  gerekli ortam ne yazık ki oluşmamış, oluşturulmamış…

 

 

YERİN KULAĞI VAR

ÖNCELİK EKONOMİK PROTOKOL: 

Yeni hükümetten beklentilerin başında, ekonomik protokolun sonuçlandırılması geliyor. Ekonomideki durgunluktan olumsuz etkilenen, ayrıca devletten alacakları biriken iş çevreleri yanında, belediyelerin de yeni hükümetten beklentilerinin başında bu var. Zaten protokolün imzalanmasıyla birlikte, birçok sorunun da ortadan kalakacağı ve yatırımların hızlanması bekleniyor. Ama bunlar için de gidip, “tavla teslim” olunması gerekmiyor…

ARABACIOĞLU’NUN İŞİ ZOR:

DP’nin iki vekili bakan olarak atamasının ardından komitelerde partiyi temsil edecek tek isim olarak Mustafa Arabacıoğlu kaldı. Önemli yasaların da görşüldüğü komitelerde DP’nin tek isim ile bu işleri nasıl götüreceği bir muamma. Bu işin böyle yürümeyeceğini, bağımsız bakan atamak zorunda kalacağını söyleyen Serdar Denktaş, “koltuk isterim” baskılarıyla başedemedi. Acaba hükümetin yasa geçirme gibi bir derdi yok muydu?

EN ZOR SINAV:

UBP-DP hükümetinin önündeki en zor sınavlardan biri de vatandaşlıklar konusu olacak. Türkiye’nin talepleri, beyaz kimlik kararı ve sırada bekleyen yüzlerce insan. Daha ilk günden özellikle de hükümetin UBP kanadının “nüfusa ihityacımız var” söylemleri, vatandaşlıkların yine “gollifa” gibi dağıtılacağının ilk habercisi…

15 YIL SONRA YENİDEN:

8 Haziran 2001 tarihinde kurulan ve Başbakanlığını Derviş Eroğlu’nun yaptığı UBP-DP koalisyonundan yaklaşık 15 yıl sonra sağın iki partisi yeniden iktidar ortağı oldular…Serdar Denktaş “hükümete karşı önyargılı olmayın” diyor ama, ne yazık ki geçmişte yaptıkları, gelecekte yapacaklarının teminatı olarak orada duruyor. Bu önyargıyı kırmak da onların elinde…

 ARMUT MU TOPLAYACAKSINIZ:

CTP-UBP hükümetinin çökmesinden sonra kurulacak hükümetin, Kuzey Kıbrıs’ta felaketlere yolaçacağı, Kıbrıs Türklerinin şöyle eriyeceği, böyle biteceği bir dönemin başlayacağı yorumları yapılıyor. Hatta erken seçimlerden sonra da bu durumun devam edeceği iddia ediliyor. Bunu yapanlar, sol kesimden arkadaşlar. Peki ben de onlara soruyorum, bu arada siz ne yapacaksınız? Armut toplamaya mı niyetiniz var…

ZEYTİNLER AĞLIYOR, ZEYTİNLİK AĞLIYOR:

Duyarlı vatandaşlar, geçtiğimiz gün Zeytinlik köyünün tarihi ve doğal dokusunu yerle bir edecek, Girne gibi ırzına geçecek projeleri protesto etti. Üretime dönük hiç bir şeyin kalmadığı, zenginliğin ranta dayalı olduğu bu ülkede “protestolar kimin umurunda” demeye devam edersek, şikayet hakkımız da olmayacak… 

 

[quote font=”helvetica” font_size=”14″ align=”justified” bgcolor=”#ddf1ff” color=”#0065ad” bcolor=”#0065ad” arrow=”yes”]ZİRVEDEKİLER: Vakıflar İdaresi: Vakıfların kuruluş ve Kıbrıs Türklerine devri yıldönümünde, Selimiye Meydanı’nda bir “İyilik Festivali” düzenlendi. Vakıfların bunca yıldır unutulan asıl görevlerini hatırladığını, ülkenin ihtiyaçlı insanlara dokunduğunu, özellikle çocuklara ve gençlere yönelik “gönüllü” uygulamasının müthiş sonuçlarını gördük. Festival Surlariçi’ne de canlılık getirdi. Kıbrıs Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Benter, “halkla buluşma” diyerek özetlediği bu faaliyetleri geliştirerek sürdüreceklerini belirtti… [/quote]

[quote font=”helvetica” font_size=”14″ align=”justified” bgcolor=”#ddf1ff” color=”#0065ad” bcolor=”#0065ad” arrow=”yes”]DİPTEKİLER: Yazık Ediyorlar: Girne’nin içine ettiler, yetmedi. Şimdi sıra Zeytinlik ve Karaoğlanoğlu’nda. Bu nasıl bir kafa, bu nasıl bir ülke sevgisi. Hepsi boş. Ne yazık ki rant, hepsinin önüne geçmiş. Bu kavga ülke olarak hepimizin olmalı. Nemelazımcılığı bırakmadığımız, toplum olarak sesimizi yükseltmediğimiz sürece, bugün Zeytinlik ve Karaoğlanoğlu, yarın başka yerlere sıra gelecek…. [/quote]

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar