Posta kutusu - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Posta kutusu

Sanırdık ki, İngiliz adayı Osmanlı’dan devraldığında, memleket hayır edecekti.

Alt tarafı bir tren yolu.
Üstünde tren değil, trolli!
Sonra bisiklet.
Bir de bataklıklara efkalipto ağaçları falan…

Hoş şeyler de olmadı değil.
Kadınlar bile bisiklete binmeye başladı.
Şapka giydiler.
Londra, Paris modası izlenmeye başlandı.
Şapkalara gül motifler kondu.
Kek ve zeytinli bitanın yapılışı öğrenildi.
İkindi çayları adet haline geldi.
İngilizce derslerde Mr. and Mrs. Brown ev köpeklerinin nasıl gezdirileceğini, şemsiyenin nasıl kullanılacağını, breakfast’ın nasıl yapılacağını öğretti!
Cemaat üç dil öğrendi…

İngiliz’e “Yes sir” diyorduk.
Lakin, İngiltere’ye gittiğimizde, İngiliz taksiciler de bize “Yes sir” diyordu!
Şaşırıyorduk!
Halbuki bir zamanlar ya Paşa torunuyduk, ya  ağa!..

Kimimiz poliste “sergeant” olmuştu, kimimiz vali konağında ve mahkemelerde “messenger!”

Poliste kısa pantolon giyince,
Medeniyet sandık!

Ama madalyonun yüzü başkaydı.
İngiliz adayı Osmanlı’dan devraldığında her yıl 92 Bin Sterlin vergi ödeyecekti.
Osmanlı’ya.
Dananın kuyruğu burada kopuyordu zaten.
Çünkü Kıbrıs ahalisi, inekler gibi sağılıyordu.
İngiliz’in Osmanlı’ya borç ödediği yoktu.
Vergilerin tümü de Kıbrıs ahalisinden toplanıyordu.

Bu durum Churchill’in dikkatini çekmişti.
1907 yılında adaya gelen Churchill henüz bir müsteşardı.
Baktı, ahali ezilmekte.
Adanın bir dönem 1 milyona dayanan nüfusu 400 binlere kadar düşmüş…
Köşelere posta kutuları döşeyen İngiliz, ahaliye de posta koymuştu!
Eli cebindeydi…

İlgili belgelere göre, Churchill bu durumu sert sözlerle muhtıra şeklinde kendi hükümetine bildirmiş ve “Bu adaletsiz, ahlaksız düzenleme bu perişan adadan yılda ortalama 60 Bin Sterlin veya hepsi ile birlikte yaklaşık1 Milyon 600 Bin Sterlin koparmayı 27 sene boyunca sürdürdük” demişti.

Churchill adaya geldiğinde Rumlar Yunanistan’a bağlanma isteklerini dile getirmişlerdi.
İngiliz müsteşar bunu ret etmiş ve “Müslüman azınlığın” ıstırabına kulak vermişti!
Onların, daha fazla ve hatta bir zamanlar Rumlar gibi ezilmelerine gerek yoktu.

Tabii, İngiliz askeri yetkilileri de devredeydi.
Korunması gereken bir Süveyiş Kanalı vardı.
Ada’ya yakın ülkeler de denetim ve gözetim altında bulundurulmalıydı.
Hazırladıkları raporlarda adanın açıkça bir “Havva Üssü” olarak üstünlüğü vurgulanıyor ve Kıbrıs’ın mutlaka İngilizlerin elinde kalması isteniyordu.

Öyle de oldu…

Şimdi vaziyet nedir derseniz?
Ben “Posta kutusu” gibiyiz derim!
Yerimizde çakılı vaziyette, gelen içine koyuyor, giden koyuyor!..

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar