PAZAR SOHBETİMİZDİR: (TÜRKİYE NEREYE?) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

PAZAR SOHBETİMİZDİR: (TÜRKİYE NEREYE?)

Türkiye’de olanları nasıl izlediğinizi bilemiyorum… Ancak ben, “işte şimdi daha iyi anlıyorum” diyerek seyrediyorum olanları… Anladıklarım ise şunlar oluyor:
Bir siyasi parti nasıl bir “dava partisi” durumuna gelir…
“Kadro hareketi” ile bu “davasına” nasıl sahip çıkar…
Hem “davasının hem de kadrolarının” dinamikleri nasıl iki seçim sonrasında artık seçmenin bir yarısının oylarını alacak mucizeyi gerçekleştirir…
Kemikleştikçe kalkınmayı, kalkınmayı gerçekleştirdikçe nasıl “tek parti” durumuna gelir…
Ve de güçlenen parti nasıl Türkiye siyasetinin “tek adamını” yaratır…
YAŞADIKÇA ÖĞRENMEYE DEVAM EDERİZ: Bir devlet “tek adam” otoritesine nasıl hangi metotlarla girer…
Diktatörler nasıl doğar…
Ve otokratik devlet nasıl oluşur…
Dolayısıyla Yasama, Yürütme, Yargı organları ile “askeri güç” nasıl “tek bir kişinin” iradesi ve emrinde toplanır…
Türkiye’ye baktıkça işte bunun için, “ha, şimdi daha iyi anladım” diyebiliyorum…
Ve 75 milyonluk Türkiye’yi bir dudak hareketi, bir parmak işareti, bir yan bakışı ile anında “otokontrolüne” alan “siyasi iradenin tek adamı Erdoğan”nın “kendi özünde” yarattığı mucizesine bakarım… Ki tek sözü ile tiviterleri, feyisbukları bile engelleme, kapatma kudretindeki Erdoğan’dır bu!
OYSA BİLİYORDUM: Tarih böylesi “kudretli liderlerle” kaimdir… Mesela “memaliki metrukenin” tek sahibi olan Padişahlar, imparatorlar, krallar, racalar, şeyhler, darbeci askerler… Sizler de biliyorsunuz… İhtirasları uğruna dünyayı yakan insanlar… Dolayısıyla Erdoğan hiç yabancı gelmiyor bana…
Kaldı ki zaten biliyordum. “Liderleri olaylar ve insanlar yaratırlar…” Şevket Süreyya Aydemir bunu Atatürk için söylediydi… Yola çıkarken Mustafa Kemal elbette ki “Atatürk” olacağını bilmiyordu…
Fakat bir dava adamı olduğunu biliyordu… Gerçekleştirmek için ayni davaya inananların arkadaşlıkları ile desteklerine ihtiyacı olduğunu da biliyordu… Bilmediği tek şey “Atatürk”ü yaratacak Türk halkının tutumuydu… Türkiye’nin yeni kurtarıcısını kabul edecek miydi dışlayacak mıydı?
Her halde “Atatürk”ün tesadüfe bırakmadığı, tesadüfe bırakmadığı için “sahibi mutlakı” olup, “emir-komuta” kapsamı içine aldığı tek ve büyük güç Türk halkıydı…
Nitekim Devrimlerini halkla gerçekleştirmedi… Dava arkadaşları ile oluşturduğu “kadro hareketi” ile oluşturdu, halkın da kabul etmesini istedi…”
ANCAK: O yanlış yapmayacak kadar büyük deha idi… Atatürk’tü… Halkına bizzat kapattığı tekkeleri değil, okulları okullaşmaları layık gördü… Halkına örümcek ağları ile sarmalanmış hurafeleri değil, Batı uygarlığını hedef seçti… Dini ilmin irfanın yerine değil, ilmi irfanı din iman haline getirdi… Türk halkını Osmanlının anlı şanlı tarihiyle değil, o tarihin de gün gele yıkılacağı gerçeğinde “memleketin asıl sahipleri sizlersiniz” diyerek şereflendirdi… Kişi hak ve özgürlüklerini yasalarla güvence altına sokarken, “çağdaşçılık” sloganında “demokrasinin” yolunu çizdi…
Atatürk “otorite” idi ama “büyük adamdı.” Bu nedenle ateşlerinin küllerinden yeni ve çağdaş bir Türkiye yarattı…
ŞİMDİ AYNI ŞEYİ AKP’Lİ ERDOĞAN İÇİN SÖYLEYİP DÜŞÜNMEK MÜMKÜN MÜ? Türkiye’nin AB’ye üyeliğini bile “ilk kez bir İslam ülkesi Avrupalı olacak” düşüncesinde istedi… Elde ettikten sonra da şerefine ve onuruna tüm Ortadoğu’nun Sünni liderliğinin aidiyetini adına kaydedecekti…
Bunları yıllar önce yazıyordum… Ve ekliyordum: Aslında “din odaklı” eğilimin bu kadar öne çıkartılması çokluk “dini inancın” da tezahürü değildi… Kısaca “bir otokrat liderin, sonu nerede biteceği belli olmayan ihtirasının, “tek adam” oluşunun kullandığı etkin silahıydı. O silah da bizatihi Türk halkıydı!
ÇÜNKÜ: Atatürk devrimleri bir tek “Laik Türkiye” kavramında tutmamıştı! Nitekim Türk insanı yıllar sonra “cami cemaat” sarmallarında “türbana” dönerken, “haram” olarak kabul edilen her bir şeyi de insanların yaşamlarından kopartıp atacak “kanunlar” haline getirdi… “İmam Hatipli Erdoğan bunun sonucudur…”
Fakat asıl ilginç olan bir devrelerde Atatürk’ün arkadaşları tarafından sırtlanması gibi Erdoğan’ı da sırtlayıp “tek adam”, “tek otorite” durumuna getiren “kelli felli arkadaşlarının” büyük desteğidir… Mesela on milyon takipçisi olduğu söylenen Fethullah Gülen ve cemaatidir…
ŞİMDİ İBERETLE BU ERDOĞAN’I VE ÇEVRESİNİ İZLİYORUZ: Ve anlıyoruz ki evet “diktatörler” işte şu yollardan geçerek, şunları siyasi iradesi içine kilitleyerek, Yargıyı yasamayı Yürütmeyi bir tek kendi emir komuta zincirinde toplayarak oluşuyorlar…
Ne var ki bugüne kadar tek bir “diktatörün” ne kendine ne de ulusuna bir yararı, yahut kalıcı başarı sağladığı görülmedi… Hiç birisi rahat ölmedi!
YA KKTC NEDİR?  Şu sıralarda TC’ye baktığımda, kendimi cennette yaşıyor sanıyorum… Ve diyorum ki burada ne bir Erdoğan’ın sureti “yaratılabilir ne de böylesi “otoriter” rejim oluşabilir…
Kısaca, değerlerimiz ve demokrasimizin kadir kıymetini bilelim diyorum…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar