PAZAR SOHBETİMDİR. (ÇAĞATAY VE BERBEEROĞLU.) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

PAZAR SOHBETİMDİR. (ÇAĞATAY VE BERBEEROĞLU.)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

KÖŞEMDEN:

Geçtiğimiz günlerde ölüm yıldönümleri nedeniyle “Allah’ın rahmeti üzerlerinde olsun” dediğimiz iki büyüğümüzü bir kez daha hatırlayıp andıktı.


Biri rahmetlik Mustafa Çağatay diğeri Ahmet Mithat Berberoğlu..

Her iki “politikacımız” da büyük halk kitleleri tarafından omuzlarda taşınan, alkışlanan, takdir gören liderlerdi.

Hani zaman zaman “nerde o eski liderler” dediğimizce mefkûre sahibi insanlardı.

Her zaman hatırlayıp vurguladığımca “iyi ki böylesi liderlerimiz vardı” diyorum. Onların sayesindedir ki toplum olarak sadece İngiliz sömürgesine ve Rum’a karşı mücadele etmekle yetinmedik. Cemaat oluştan toplum oluşa, oradan da devlet oluşa geçtik..

Belki siyasi yönden bölündük ama Türk toplumu olarak parçalanmadık.

Belki bugünleri bile aratmayacak “liderlik” mücadeleleri yaptık ama “ulusal davayı” yaralamadık.

Belki “statücü” oluşumuz nedeniyle “statükoya” prim verdik ama toplum olarak ileriye yürüyüşümüzün önünü hiç tıkamadık.

Belki iktidar erkini elinde tutanlar muhalefete hiç tahammül etmedilerdi ama bu nedenle düşman kamplara ayrılmadık…

Belki birlik beraberlik konusunda başarılı olamadık ama günü saati geldiğinde Rum saldırılarına karşı tek vücut olarak savaştık.

*****

BİLİR misiniz? Kıbrıs Türk halkı ile Rum halkı arasındaki büyük farklardan biri nedir?

Onlar “şiddeti, savaşı, ölümü” seçen EOKA ve Akritas Planıyla Enosisi gerçekleştirmek için “lider” olan insanların peşinde koştular..

Makarios, Yorgacis, Nikos Samson gibi..

Bizse başta ilk halk doktorumuz rahmetli Dr. Fazıl Küçük’lerin.. Ayrı gayrı muhalefet partisine karşın demokratik teamülleri çalıştıran Necati Özkan’ların.. Avukat Rauf Denktaş’ların, Niyazi Manyera’ların, Ziya Rızkı’ların.. Osman Örek’lerin.. Burhan Nalbantoğlu’larının…

Yani doktorların, avukatların, okumuşların peşlerinde koştuk!

Onlar  emirlerini “kilise papazlarından” alırlarken, bizse doktorlarımızdan, avukatlarımızdan aldık…                             Kıbrıs Türk toplumu liderliği  olarak bu “seçkinlik ve yetkinliktir” ki bizi her zaman bilinçli ve diri tuttu.. Halka halka ulanarak bugüne kadar geliverdik ki o halkalardan birisi Mithat Berberoğlu ise diğeri de Mustafa Çağatay’dır..

*****

MUSTAFA Çağatay’ı tabi ki tanıdım. Söylemlerine söylevlerine tanık oldum. Ciddiyetine, devlet adamlığına özellikle de çalışkanlığına çok saygı duydum. Ki ölümünün ardından kimselerin  olumsuzluğunu çakacak tek fiskelik bir dokundurması, eleştirisi, serzenişi olmadı..

Uzun boylu konuşamadıktı.. Doğru dürüst tartışamadıktı.. Bir masada buluşamadıktı..

Buna karşın Çağatay’ı çok sevdimdi. Osman Örek’in istifasından sonra  1978’de Başbakanlığı devralması sadece UBP açısından değil, Kıbrıs Türk halkı yönünden de bir talihti.. Namus erbabı bir siyasetçiydi..                              *****

(BİR ANI: 1977’lerde falan Adaoğlu ve diğer arkadaşlarımızla Mağusa’da “Fikir ve Sanat Kulübünü” kurmuştuk. Oldukça da ses soluk getirmiştik ki bir gün Girne’de Kolordu Komutanı ile diğer bazı makamları  ziyaretimiz  nedeniyle gecelemiş, “hadi gidelim Çağatay bizi yedirsin içirsin” şakasına, Hisar üstündeki Başbakanlığa  dayanmıştık ki bina ışıklar içinde yanıyor… “Hayırdır dedik ne var?” “Başbakan çalışıyor” dedilerdi..

Tabi biz yine de rahmetlik Bora Atun’u içeri salıp git söyle dedik bizi yemeğe götürsün. Bora gitti geldi, “gerçekten çok işi varmış.. “Gidin sizi o yedirsin” diyerek bizi Hakkı Atun’a gönderdiydi. Yani o ışıklar herkes çalıştığını görsün diye değildi. Gerçekten çalışıyordu…)

*****

AHMET Mithat Berberoğlu’nu 1967’lerde tanıdımdı. O dönemde iki yıl süreyle her sabah Mağusa’dan Lefkoşa’ya gidiyor akşama dönüyordum.

Bozkurt gazetesinde yazıyordum. Bir vesileyle tanıştığım Rahmetlik Berberoğlu’nun avukat yazıhanesine haftada bir iki  kez  mutlaka uğrardım. Ki ne zaman ayrılmak istesem “dur gitme diyerek” kolumdan çekiştirirdi..

Yani dostluğu ve yarenliği o kadar ilerlettikti. Çünkü birbirimizi çok iyi anlıyorduk.                                                                   Berberoğlu’nu Mağusa’da bir başka avukat dostum rahmetlik Ayhan Çiftçioğluna çok benzetirdim. Her ikisi de  müthiş entelektüel insanlardı. Yıllar önce bile okudukları kitapları noktasına virgülüne kadar anlatabilecek kadar müthiş zekâya sahiptiler. Ve her iki avukat dostum da “doğuştan muhalif tabiatlıydılar!”

Nitekim Berberoğlu Denktaş’a dayanamadığı yerde CTP’i kurduydu..                                         *****                          BERBEROĞLU ile bir anımı da  Mağusa’da CTP binasının açılış töreninde yaşadımdı. Mağusa’ya geldiğini işitip Namık Kemal Meydanındaki Türk Gücü Kulübüne “hoş geldin” demeye gittimdi.                      Meydanda toplanan kalabalığa konuşacak hanayın balkonuna giderken elimi tutarak beni yanında götürdüydü. Konuşmasını yaparken ki müthiş bir hatipti,  zaman zaman bir elini omuza atıyordu.                   …Fakat aramızdaki bu yakınlığa karşın hiç CTP’li olamadım. Sonrası pek çok CTP’li arkadaşıma karşın da! Aslında ben “hiçbir partili olamadım!”

Fakat başta Rauf Denktaş, Dr. Küçük, mesela bugün de rahmetle andığım tüm  “büyüklerimize, liderlerimize” muhalif de yandaş da olsam hep saygı duydum..

Bugün adada varsak onlar sayesinde varız.. Hepsine de bir kez daha Allah’tan rahmet dilerim..

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar