Pazar Sohbetimdir: (Ahmet Sanver'in Kitapları Ve Eski Kıbrıs Eski Lefkoşa!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Pazar Sohbetimdir: (Ahmet Sanver’in Kitapları Ve Eski Kıbrıs Eski Lefkoşa!)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

 Bugüne kadar yazıp yayımladığı raflardaki kitaplarının önünde durmuş şöyle diyor:

“60’ından sonra kitap yazmaya başlayan Sonradan olma yazarınız Ahmet Sanver.”


Anlıyorsunuz ki insanın ceht ve aşkını  yılların geçişi içinde sınırlandıramaz, kurallara bağlayamaz,  onu  yaşamının ve yaşının tutsağı yapamazsınız..

Ki bir gün Ahmet Sanver’i belki bir eski mücahit, bir yiğit kişi, başarılı bir işinsanı olarak da düşüneceğiz ama ondan önce şöyle diyeceğiz:

       “Bu topluma sadece hatıralarını aktarmadı. Kıbrıs Türk halkının ulusal mücadelesinden karakteristik yaşamına, örf ve geleneklerinden türlü çeşitli kültürel faaliyetlerine, zanaat ve sanatına  kadar  her bir şeyleri  belgeleri, fotoğraflarıyla birlikte  kitaplaştırdı ve yeni nesillere gelecek nesillere armağan olarak bıraktı.. Hem de altmış yaşından sonra gelen  özverili bir efkârla..

ESKİ LEFKOŞA ANILARI: Sanver’in elimde son yayınladığı iki kitabı var. “Eski Kıbrıs Eski Lefkoşa” diyor kapağında. 4. ve 5. kitapları.

Daha çevirdiğim ilk sayfalarıyla birlikte büyük bir heyecan duyuyorum. Değil mi ki Sanver’le yaşdaşız. Mesela komşusu Peruz hanımı anlatıyor. Adı ile tipik bir ermeni kadını ve vakti zamanının şantözü.

Alıp beni yıllar ötesi Mağusa’ya götürüyor o anlatımlar.. Çünkü benim yetişip tanıyamadığım  bir  “Peruz” da Mağusa’da var. “Türk kadınlar tiyatrolarda oynayamadığı için roller hep ona verilirdi” derdi rahmetlik pederim… Veya kiralık hanayında  doğduğum, Mağusa surlar içinde sürekli bisikleti ile dolaşan tatlı dilli “Maronit  karısı” dediğimiz  Eleni…

Sanver Ermeni kadını Peruz’u anlatırken hatırlatıyor: “Eskiden Voloseleks” dedikleri küçük motoru ile hareket eden velespitler vardı. Peruz’un da varmış sonra kendisi de almış bir tane öylesi bir bisiklet…

        Sanver yaza yaza ustalaşmış. “Peruz” adı etrafında eski Lefkoşa’yı anlatıyor. Ermenilerin adadan nasıl kandırılıp  göç ettiklerini… Mahallelerini, evlerini…

Sonra  Ebaminondas ustayı anlatıyor. Nasıl buz kalıpları yaptığını. Buğday değirmenini.. O günlerde olmayan teknolojiye karşın insanların  o büyük maharetleriyle neler yarattıklarını..  Şaşarsınız…

VE O GÜZELİM FOTOĞRAFLAR: Bilir misiniz? Eskidikçe değişirken güzelleşip anlamlaşan, var mı fotoğraftan ötesi bir başka hatıra…

Sanver’in kitabının sayfaları arasına serpiştirdiği o fotoğraflar gibi. Her birine dakikalarca  sabit gözlerle bakarken, anlarsınız yılların çok çabuk geçtiğini…

Bir “permanatçı” kadın.. Bir Voloseleks.. Bir eski araba.. O günkü kıyafetleri ile kadınlarımız.. Hatta hiç eskimeyen kabak böreği… Sanver dolu dolu anlatıyor. Annesinin Rum komşusu Hrisanti’nin nasıl ipek böceği yetiştirip ipek elde ettiğini.. Nasıl çiçek suyu çıkardığını… Hrisanti ile birlikte uğraşırmış gibi hayal ederken  o günlerin yaşamlarını, fotoğraflara ellersiniz yine. İpek böceğinden ipek dokuyan tezgâhlara kadar..

“SİNEMALARIM”  diyor Ahmet Sanver kitabında, ben de “ah o sinemalarım” derken..

Sayfaları çevirirken Türkücü Suzan Yakar’ın fotoğrafı çıkıyor karşıma. Onlarca filmlerini seyretmişim Maraş’ın Hacıhambi sinemasında, hem de çocuk yaşlarda.. Tutun ki Ahmet Sanver bir kez daha yaşatıyor bana   hâlâ damağımda kalan o yılların tadıyla. Ki kimler yok! Sık sık  Lefkoşa’ya Mağusa’ya gelirlerdi. Konser verirlerdi. Hamiyet Yüceses’ler, o yılların yeni parlayan Zeki Müren’i, Zati Sungur’lar. Ve Filmler Filmler.. Talat Artemel’in oynadığı  “Bir Taş Parçası…” Suzan Yakar’ın “Harman Sonu” filmi! Atıf Kaptan’ın Drakula’sı…

       “Al beni hatıralar” diyorum  “götür çocukluk yıllarıma” İşte ekmek fırınları, hemen her evde bir kümes ve kuluçkaya yatmış tavuk… Hepsi Sanver’in kitabında ve gözlerinizin önünde resmi geçit  yaparlar gibi gelip maziden gidiyorlar geleceğe doğru…

       Sanver araya kendisini tanıma fırsatı bulduğum hatta bir devre bana hocalık yapmış rahmetlik Fikret Özgün ve sevgili kemanını da sıkıştırmış. Hocasını saygı sevgi rahmetle aqnıyor. .. Turhan Korun’ları Taner Tevfikleri anlatıyor…

KİTAPLARI TANITMAK ZORDUR: Hele okurken duygu seline kapılıp başınızın döndüğünü hissettiğiniz böylesi yaşanmış yaşatılmış, paylaşmış paylaşıltılmış hatıraları okurken. Onların her satırında toplumun insanların hayatları ile kaim bir ömürlük tarihi yatar… Ulusal mücadelesinden varoluş savaşımlarına kadar… Sonunda daha iyi anlarsınız: Eğer babalarımız dedelerimiz, analarımız ninelerimiz bu ülkeye aşık olmasalardı, sevmeselerdi havasını suyunu, dağını toprağını, bağını bahçesini… Türk halkı olarak nasıl var olurduk ki bu adada?

Ahmet Sanver’i, geçmişle ilgili hatıralarını kitaplaştıran öteki tüm yazarlarımızı saygı ile selamlarım. Onlar bu ülkeyi çok sevdiler..  Çok seviyorlar ki yeni nesillerle gelecek kuşaklarla paylaşıyorlar hatıralarını anlatarak..

Ahmet Sanver’e bir süre sonra size anlatmaya çalıştığım kitabının devamı olan diğer kitabıyla döneceğim. Ve ekleyeceğim. Yazmaya devam, üretmeye devam, yaratmaya devam.. Var olmanın yoktur başka şansı…

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar