KÖŞEMDEN:
Descartes “düşünüyorum öyleyse varım” derdi.. “İnsana” türlü çeşitli tanımlar yakıştırırlar ama hiç biri “düşünce” yetisine sahipliK kadar “özel ve önemli” değildir!
Bu nedenle “insan” gerçekten de “Allah’a tapan tek canlıdır.. Çünkü Allah insanı “kendine tapsın” diye yaratmıştır. Bu nedenle “akıl” bahşetmiştir ki “Tanrı”yı düşünsün..
Kendi kaderini “düşünebildiği” için de kendi saptasın! Ne hayvanlar gibi esen rüzgârların önünde savrulsun ne yağmurlarda ıslansın!
Ne soğuklarda titresin ne sıcaklarda yansın!
Ne gök gürlemelerinden korksun ne çakan şimşeklerden!
Düşünebildiği için kendi üretsin, açlığını ürettikleriyle gidersin..
Barınağını kendi yapsın. Kendi güvenliğini kendi sağlasın…
Ve yarın, öbür gün, bir hafta, üç ay, bir yıl, on yıl… Sonrasını görebilsin..
*****
KAÇ zamandır başımı ne zaman yastığa koysam, usuma musallat olmuş o musibet düşüncede “50 yıl öncesiyle 50 yıl sonrasını düşünüyorum!”
Uykularım kaçıyor, bunalıyorum! Çünkü 50 yıl öncesini tastamam hatırlar, aynaya bakarken kendimi gördüğüm kadar açık ve net görürken…
Heyhat! 50 yıl sonrasını başladım mı düşünmeye, bir mum ucundaki ışık huzmesi kadar aydınlığı olmayan o koyu karanlıkların labirentlerinde kaybolurken, hafakanlar basar her yanımı! *****
ANLATAYIM: Bundan 50 yıl önce yani 1969 yılında Mağusa surlar içinin Doğusundan Batısına, Kuzey’inden Güney’ine bir içimlik sigara zamanı kadar bile mesafesi olmayan daracık mekânında volta atarken, şimdi düşünüyorum da o yıllarda bakarken geleceklere, gerçekten diyorum kendime: “Gördün müydü bu günleri”
Mesela hemen dört yıl sonra.. 1974’de Barış Harekâtı olabileceğini.. Öyle bir olaya tanıklık edeceğini bilebildim miydi? Hayır!
Fakat eninde sonunda ve bir gün.. Eğer devam ederse Rumun değişmeyen tutumu.. Türkiye’nin “bekledim de gelmedi” şarkısına nazire.. “Bir gece ansızın geleceğini hep düşündümdü! Düşündüğüm için de “bildimdi her halde!”
Çünkü Allah’ın bahşedebildiği kadarıyla insana bahşettiği “düşünceler” ötesindeki “sezgileri..” Belki “mazi” denen o “gelecekleri..” Sayfalarını çevire çevire, satır satır okuyup öğreneceğiniz bir kitap değildir ama.. “Düşünmeniz” için akıl vermiştir ki ayni zamanda istediğinizce değiştirip kaderinizi yeniden saptamanız için..
*****
BU nedenle bundan 50 yıl önce, 1974’ler Barış Harekâtını belki tahmin edip göremedimdi ama dıştan müdahale edilmezse adadaki Türk halkının mahvolup gideceğini, dolayısıyla Türkiye’nin birgün “garantörlük” hakkını kullanmak zorunda kalacağını, evet düşünebildiydim..
Peki ama ya sonrasını? Hayır.! Çünkü 1974 sonrasını artık yaşayandım.. Üstelik yaşadıklarımı düşüncelerime koyup gazetelerdeki “Köşeme” aktardığım için artık ispatlı şahitli oldukları gerçeklerinde! Ki hatırladığımca o düşüncelerin her katresinde 1974’le gelmesi gereken “iyilikler, güzellikler, umutlar” vardı… Tutun ki 2019 yılının, yani aradan geçen 50 yıl sonrasında “bir Lefkara danteli gibi ilmik ilmik örülü o “güzel, iyi, umutlu” düşüncelerimin bir tekinin bile gerçekleşmediğini görmenin hüznünü yaşıyorum!
Benim Kıbrıs’ım; “Türkiye’den öncesiyle bile Türkiye ile bütünleşip geleceklere yürürken, 1974 sonrasında içimizdeki Türkiye’ye rağmen her halde böyle olmamalıydı!
İşte 50 yıl önce tahmin ettiğim” bir özgürlük ve egemenlik olasılığına karşın.. Fakat Türkiyeli bir Kıbrıs’ta bugünlerin böyle olacağını hiç tahmin edemediydim çünkü Allah’ın verdiği akılla kaim düşüncelerim, yeterli olamadıydı!
*****
ŞİMDİ sizin de şöyle düşünmenizi istesem: 2020’de ve tam da yeni yıla giren saatte, patlatılan kurusıkı tabancayla Kıbrıs Türk halkı olarak hep birlikte start alırken, gelin önümüzdeki 50 yılı düşünelim.
“Ne olacak” sorusunu “başlığınız” yaparken, doldurulması gereken “altını” da düşüncelerinizin yansımaları” yapın..
Ve önce kendinize sorun: “2070 yılında Kıbrıs ne olacak, nasıl bir siyasi statü kazanacak…
Düşünün ki şu anda on yaşında oğlunuz yada kızınız 2070’lerde altmış yaşında olacak da ne?
Nasıl bir Kıbrıs olacak ki “geleceklere” uzanan bugünün kuşağı kendi adasının sahipliğinde mesut ve müreffeh olsun!
Yani düşünebiliyor musunuz? Hatta bu yıl Üniversiteden mezun olacak torununuzu ya da canınızdan çok sevdiğiniz kızınızı… Bırakın 50 yılı, onlar için şunun şurasında ve bu adada, nasıl bir gelecek tasavvur ediyorsunuz? Hatta yarın sabah uyanırken bir yeni güne!..