Maliye Bakanı Serdar Denktaş, ileri-geri konuşmalardan, mesnetsiz iddialardan ve düzeysiz eleştirilerden o kadar bunalmış olmalı ki “paketi niye imzalamıyorsunuz” diyenlere “gidip elçiliğe sorun” cevabı veriverdi.
Bu kez de “niye bizi elçiliğe yolluyorsun, sen cevap ver, seni protesto ediyoruz” gibi çemkirmeler başladı.
Türkiye’nin haline bakmayıp da, Türkiye’nin imzalamadığı bir paketin müptelası olmuş gibi sürekli baskı yapmak da ilk kez tanık olduğumuz bir durumdur herhalde.
Böylesine ilk kez tanık oluyoruz ama bunu söyleten ideolojik zihniyet çoook eskilere dayanıyor.
“Beni seçin çünkü Türkiye’den en iyi para isteyen benim” sözü var ya.
Yeni nesiller belki unutmuşlardır ama eskiler çok iyi hatırlarlar.
İşte bu zihniyet yeniden hortlatılmaya çalışılıyor.
Türkiye ile imzalanmayan paket bahane edilerek, “bu hükümet Türkiye ile sorunludur, Ankara bu hükümeti istemez” imajı yaratmaya çalışıyorlar.
Ardından da “biz Ankara’nın her dediğini yaparız, paketi de kabul eder parayı da kaparız” durumu gündeme gelecek.
Ve tabii ki UBP içindeki bitmek bilmez iktidar olma hırslılarına gün doğacak.
“Hükümette olalım da nasıl olursa olsun” şeklindeki sakat düşünce yeniden kazanacak.
***
Ankara’nın veya özelde Recep Tayip Erdoğan’ın bu hükümeti istemediğine ilişkin emareler çok da ikna edici değildir.
Paketin imzalanmamış olması da emare bile sayılmaz.
Recep Tayip Erdoğan son 3 ayda kendisinin bile hatırlamakta zorlandığı kadar çok ülkeye ziyaret yaptı, günde 2 defadan onlarca yerde miting düzenledi ve seçim sonuçları itibarıyla aslında çok mutlu olmadığı aşikar olacak şekilde “birkaç günlük” dinlenmeye çekildi.
“Türk usulü” başkanlık sistemine geçildikten sonra “tek karar vericinin” Erdoğan olduğunu dünya alem öğrendi de bizdeki muhalefet mi öğrenemedi.
***
Ve gelelim paketin içeriğine.
Eğer bu kadar meraklısıysanız ve merakınız sizi müptela yapmışsa paketin imza tarihinden çok içeriğiyle ilgilenmelisiniz.
Örneğin çıkıp da “elektriği ve telefonu ve limanları özelleştireceğiz” demelisiniz.
“Memurlar ve öğretmenler az çalışıyor mesai saatlerini artıracağız” diye savunmalısınız.
“Devlet memurluğunu (kurum ve kuruluşlar dahil) sözleşmeli hale getireceğiz, çalışmasını beğenmediğimizi eve göndereceğiz, göç yasasını bir tamam uygulayacağız” diye söz vermelisiniz.
“Su ve elektrik işini Ankara’nın uygun göreceğiz şirketlere havale edeceğiz” taahhüdünde bulunmalısınız.
“Çiftçi, hayvancı, narenciyeci ve bilumum sektörlere teşvikleri keseceğiz” deyip de görüşlerinizi dört dörtlük ortaya koymalısınız.
Yoksa imzalandıydı-imzalanmadıydı tartışmalar pek sığ ve bayağı yavan kalıyor.
Bundan ne hükümet krizi çıkar ne de oy.
