“ÖNEMLİ OLAN MÜMKÜN OLANDIR” (İŞTE MÜZAKERELERİN SIRRI!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

“ÖNEMLİ OLAN MÜMKÜN OLANDIR” (İŞTE MÜZAKERELERİN SIRRI!)

Eroğlu Gaziler Derneği’ndeki bir konuşmasında Kıbrıs sorununu didiklerken şunu da söyledi:  “Karşı taraf çok şey istermiş.  Benim de canım çok şey ister.  Ama önemli olan mümkün olandır…”
Güzel laf ve işte müzakerelerin sırrı! Eğer çözüm isteniyorsa  “mümkün olan istenecektir!”
Fakat bu  “cümle” içinden sürece baktığımızda Rum tarafının   “mümkün olanı”  değil,  asla mümkün olmayanları müzakere masasına yığmaya çalışmasına toslarsınız!  Ki bunu hemen her gün Rum basını ayazlatıyor,  oradan öğreniyoruz!
Nitekim dünkü Köşemizde bu  “mümkünü”  zorlayan  “olayları” deşerken,  müzakere   masasına   “doğru” oturulmadığını iddia etmiştik.  Ve demiştik ki tarihi boyunca gelip giden kavimlerle, sonradan  Osmanlı ve İngiliz idareleri altında  kalmış Kıbrıs’ta  Türk Rum halkları ilk defa kendi kaderlerine sahip çıktıkları 1960 KC’de yine birlikte yaşamayı beceremeyip kavgalı savaşlı ayrılmışlardı ki üstünden yarım asır geçti araya sıkıştırılan ne kadar müzakere varsa hepsi de başarısızlıkla sonuçlandı!
Neden?  Çünkü iki etnik halkı birleştirme sevdasına kapıldılar!  “Pek ala da iki halk birlikte yaşayabilirler” dediler,  yetmediği yerde yalan söyleyerek “zaten geçmişte birlikte yaşıyorlardı”  diyerek bir katmerli yalan daha eklediler…
Ha!  Gerçekten Kıbrıs Türk ve Rum halkları Kuzey Güney mefhumlarının ortadan kalktığı bir  “insancıl ve barışçı”  tutumda bu adada  “federal birleşik Kıbrıs”ı oluşturamaz mı? O zaman söylenmelidir  ama:   Konfederasyonlar dışındaki etnik halkların oluşturduğu hangi federasyon ayakta kaldı ki?   Son örneği Kırım’dır…  Bosna Hersek derseniz bombalar patlamaya başladı bile! 
ŞİMDİ DURUMA BAKALIM.   Halkların ve devletlerin barış içinde yan yana yaşamaları zaten  hem sosyo ekonomik hem de  huzur ve istikrar açısından elzemdir,  ötesi tutumlar savaşlar demektir…
Kıbrıs’ta şu anda Rum’un zorladığı ve gitgide duvara toslayacağı artık açık seçik görünür olan Kuzey’e dönme   dolayısıyla nüfus ve mülk çoğunluğuna dayanarak tüm adaya büyük oranda egemen olma stratejisi,   çözüm fırsatını dinamitlemeye aday görünüyor!   İşte ispatı:
KUDRET ÖZERSAY’IN ÇIKIŞI: Bir mülâkatında diyor ki Özersay  “Kıbrıs sorununun çözümü yeni bir plan yeni bir harita ve BM’ler kriterleri çıkışlı olacaktır…”  “Bu yeni aşamada en önemli şey bir al-ver sürecinin yapılmasıdır…”  “Rum tarafı bu al-ver’e tiksintiyle bakmaktadır…!” 
Özersay şu can alıcı hatırlatmayı da yapıyor:   “Kıbrıs Rum tarafı iki bölgelilik terimini kabul etti.  (Constituent State)… Kıbrıslı Rumların bir bölümü (federal Cumhuriyetin vatandaşları)  Kıbrıs Türk Kurucu Devleti tarafından kontrol edilecek topraklara geri   dönebilecekler…”
ŞİMDİ NE ANLADIĞIMIZI SÖYLEYELİM: Kudret Özersay elbette   açıklamalarını yaptı. Fakat şu ifadesine bir mim koyuyoruz:    “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti”  diyor.
Bu  siyasi ve statüsel tanımlama önemlidir çünkü  çözüm,  bu “Türk Kurucu Devletinin”   Rum’un Kuzey’e kaç kişi ile döneceği,  nerelere yerleşeceği ve  nasıl toprak sahibi olacağına    siyasi iradesi ile karar verme hakkına sahip oluşundadır…  Eğer Eroğlu’na atıfta bulunacaksak  diyeceğiz ki    Türk tarafı   Rum’un Kuzey’den her istediğini değil,  “mümkün olanları” kabul edecektir…         **********                       
SEÇİMLERE TEK HAZIR PARTİ CTP 

YEREL SEÇİMLERİN ELİ KULAĞINDA:   Ki henüz adı bile söylenmezken siyasi partilere diyorduk ki  “kıpırdayın!” 
Ne var ki İrsen Küçük’ün karpuz gibi UBP’yi ikiye bölüp parçalamasından sonra gördük ki belediye seçimlerine tek hazır parti CTP’dir!”
DP-UG ise yeni oluşumlarına  bile ısınamadılar,  geleceklerinin ne olacağı belli değilken isteseler de yerel seçimlere  ağırlık koyamazlardı.  Sonunda UBP ile ittifak yaptılar,  dayanamadılar bozdular! 
Ya UBP?  Başında  kaç sahibi var belli değil.  Eroğlu  “ben zaten asli sahibiyim” diyor.   Tutun ki büyük patron.  O zaman Özgürgün ne olur?  Her şeye karşın UBP’nin genel başkanı olur da ne kadar etkin ve yetkin! 
Geriye kalır İrsen Küçük?  Sormak lazım:   “Politika merakı hala devam ediyor mu?”   Hem de onca arbededen ve yenilgiden sonra!. TDP’nin gücü ise malûm.              Ve yerel seçimler kapının ardında.  İşte bunu söyleyecektik!  Çünkü üç büyük kentte de şu anda   mevcut belediye başkanları olan  adaylar sandıktan çıkacaktır,  üstelik öyle ahım şahım  seçim kampanyalarına bile ihtiyaç duymadan! 
OYSA:  Aylar önce şöyle diyorduk:  Belediye başkanlığına hazırlanan adaylar bugünden kendilerini ortalara atmalı,  propagandalarını yapmalıdırlar.  Hem kendilerini seçmene tanıtmak hem de mevcut belediyelerin yanlış icraatlarını eleştirerek  seçmenlere   “doğru oy kullanma şansı vermek” için…
Nitekim gazeteci refiklerimiz bilirler.  Yıllarca kentlerin köylerin,  yolların sokakların,  doğanın çevrenin,  sahillerin plajların sorunlarını,  bitmez tükenmez  uğraşlarda yayımlarlar gazetelerinde…  Yırtınırlar,  eleştirirler,  muhalefetin katmerlisini yaparlar fakat tek siyasi partiden tek fiskelik destek görmezler…  Ta ki seçimler gelsin ve suskunluk bitsin!   Dolayısıyla böylesi muhalefetsiz icazetsiz kalmış mevcut belediye başkanları sürekli seçimlerin galibi olmaktadırlar!  
Hizmet varsa gam değildir!  Fakat bakın o da nasıl sürünür yerlerde:  “Seçimlerin kokusu çıkmadan bir iki belediye dışında kimse hizmete sıvanmaz!  Çünkü muhalefetsiz ve murakabesizdirler…”  Boşa geçen zamanlarla ise kaybeden memlekettir!  
Kısaca,  işte seçimler geldi.  İşte adaylar!  Hadi seçin bakalım! 
     **********      


   KISACA TAKILDIKLARIMIZ               VERGİ VERİLMEZ ALINIR: Aslında ayrı ve özel bir parantezde yorumlayacaktım.   Maliye Bakanı Zeren Mungan’ın Havadis’le yaptığı mülâkattaki, “herkes Vergisini Verecek”  başlığını gördükte, ağzımdan gayriihtiyari  “vergi verilmez alınır”  lafı çıktı!  Ki yılların müzmin derdidir  hala devam ediyor.  Üstelik beterin de beteri olmuş. Mesela memlekette 10 bin şirket varmış ama beyanname vereni sadece üç bin şirketmiş…  Bu laf hatırıma getirdi: 
   2003’e kadar   memlekette müteahhit sayısı otuz bile değildi.  Bir patladı 400’lere fırladı! Eli mistiri tutan ne kadar yapıcı varsa müteahhit olduydu.  Sonu ise hüsranla bitti.  İpotekli arsalara ev apartman yaptılar,  millet tapusunu alamadı!  Arsa spekülasyonları da  yüz karamız olarak kaldı!    (Bu müteahhitler de şirketti!)   2002’lerde banka krizleri ile sarsıldık!  Batan bankaların mudilerinin zararlarını  günahı olmayan halka ödettiler…   (Bankalar da şirketti!) 
2013’te kapılar açılıp millet Güney’e akmaya başladıydı.  Ooo!  bir de baktılar ki  orada her bir eşya Kuzey’den çok daha ucuz!  Hatırlayın ondan sonra Kuzey monopolü Güney rekabeti nedeniyle az biraz törpülendiydi!  Peynirden kahveye bilumum emtia ucuzladıydı!  (Bu bizim ithalatçılar, tüccarlar da şirkettiler!)
Hatırlatalım. Bu memlekette karı koca bile şirket kurar.  Sonuçta en çok  “battım” diyenler de bu  şirketlerdir…
Şimdi Zeren Mungan’ın   zaten görevidir,  karar verdi bu  “şirketler olayını  neşterleyecek.”  Çok da iyi edecek çünkü bu memlekette hazineyi denkleştirmek için   “dolaylı vergi”  kazıkları yemekten anamız da ağlıyor babamız da.           

  **********                  

BARIŞI TESİS ETMEK İÇİN Mİ? 

Son zamanlarda  kendilerine açılan bazı kiliselerde ayinlerini yapmak için Güney’den Kuzey’e akın akın Rumlar geliyorlar. Mesele değil!  İbadet ve ibadethaneler kutsaldır,  insanların kutsallarına saygımız büyüktür.  
Amma her hafta festivaller,  panayırlar yapıyoruz.  Bunlara da gelseler ya!  Alış veriş yapsalar,  Türk halkı ile kaynaşsalar…  Hayır ille de kilise,  ötesi yok!  O zaman düşünürsünüz:  Bu insanlar Kuzey’e barış çözüm için değil,  “benim memleketim,  benim kilisem,  benim vatanım”   demek ve hasret gidermek  için geliyorlar?  Tabii bir gün temelli gelme hayalleri ile!          

*********         

KUZEY İŞGAL ALTINDA MIDIR? 

Artık TV ekranlarında olağan söylemlerdir çünkü   cesurluk ve fikir özgürlüğü olarak kabul ediliyor ki epey de reytingi vardır:  “Kuzey Türkiye’nin işgalindedir”  söylemi! 
Şimdi diyeceğim ki   “öyleyse  kurtarınız”  ama zaten söylüyorlar:  “Gömeç girsin ısırgan çıksın!” Yani Rum içeri Türkiyeli dışarı!  İşte adadaki yarım asırlık Türk halkının mücadelesinin geldiği yer!  Mübarek olsun!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar