ÖNCE ŞİKÂYETLERİMİ YAZAYIM - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

ÖNCE ŞİKÂYETLERİMİ YAZAYIM

Eşref Çetinel

Yarım asrı aşkın süre geçti! Kıbrıs siyasi sorununu kanıksamakla kalmadık.. “Çözümsüzlüğü” hem bir “devlet” mertebesine ulaştıracak hem de sosyoekonomik düzen haline getirecek olağan bir çözüm haline getirdik..

Tüm beceriksizliklerimizle açmazlıklarımıza karşın doğrusu bu siyasi direniş ve basiretimiz olağanüstü bir başarıdır.. Adını koymak gerekirse “varoluş inisiyatifidir!” Hatta “ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının” hakkında takdir edilmesi gereken bir “toplumsal direniş varoluş refleksine dayalı dünyasal bir başarıdır..”


ELBETTE bu direniş ve varoluşumuzu “anavatan” Türkiye’ye borçluyuz. Türlü çeşitli mücadelelerimizin, direnişlerimizin kısaca varoluş mücadelelerimizin tıpkı “anası babası gibi destekçisi oldu, olmaya devam etmektedir..”

O halde “Kıbrıs siyasi sorununda, varoluş savaşımımızda doğru yoldayız diyebiliriz” ama hâlâ diyemiyoruz!

NEDENİ ORTADADIR: Benzer olay “ulusalcı ve ırksal duygularla beslenen, üstelik tüm adayı Yunanistan’a peşkeş çekerken “megali idea” haline getiren Rum toplumunda da vardır.

YANİ her iki toplum da Anavatanlarına dayanarak ve onlardan güç alarak “ada üzerinde kendi ilklerine göre varoluş ve egemenlik savaşımı sürdürmektedirler..

TEK farkla: “Onlar tüm adanın tek egemen devleti olmak için mücadele ederler ve adayı Yunanistan’a peşkeş çekerlerken; biz Türk halkı Kuzey’e sığınmış ve sıkışmış olmamıza karşın bu konuda hâlâ bir karara varamadık!”

“HAYIR yanlışın vardır” diyecek olanları anlayışla karşılarım.. Belki inanmak istemiyorlar ama bu adada Türk halkı hâlâ geleceğe “anavatanı” dediği Türkiye ile mi yoksa Güney’deki Rum ile mi yürüyeceğine karar veremedi!…

NİTEKİM: “Federal sistem şemsiyesi altında biz bu adada Rum ile birlikte de var oluruz” düşüncesiyle yetinmeyip bu düşünceyi “Federasyoncular” olarak bir çözüm haline getirmek isteyenlerin siyasi mücadeleleri de vardır; “hayır Türkiye ile entegrasyona varacak iki Devletli çözüm” diyen siyasi görüş sahipleri de var.FAKAT: Artık bu sorunu çözmek zorundayız. Çünkü ne diyor Anastasiadis? “Türklere asla egemenlik hakkı tanımamız mümkün değildir!” Tabi olası bir çözümü işaret ederek! ***BU KADAR açık seçik bir Rum-Yunan politikasına karşın bizim bazı siyasi parti ve yurttaşlarımızın bu adada “Rum tarafı ile bir federasyon şemsiyesi altında barışçı çözümü tesis edebileceğimize yönelik ısrarlı politikalarını anlamak da mümkün değildir! Nitekim:

BİR SÜREDİR ısrarla Kıbrıs siyasi sorununa yönelik Türk-Rum odaklı ilişkileri ve Maraş konusunu da öne çıkaran yorumlar yapmak zorunda kaldığımı hissediyorum. ? Çünkü Rum’un istediği o tek bir gözü değil, ikisini birden vermek için politika üretiyoruz da ondan! Kuzey’in bekasını Rum siyasi iradesine ipotek edecek federal bir çözümün Helenizmin zaferi olacağına inandığımdan!

Haa! Federasyon olur… İki tanınmış devlet arasında.. Fakat biri adanın Devleti diğeri Kuzey’e hapsedilmiş Türk toplumu arasında insani ve doğasal sorunlarla ilgili anlaşmalarda buluşmak bile mümkün olamıyorken hele “azınlık çoğunluk” üzerine oluşacak bir “federal sistem” Türk halkının kendini Rum egemenlik ve sultasına tesliminden ve Rum’a sağlayacağı ada egemenliği yararından öte, tırnak kadar ne barışçı çözümdür ne de adada sağlanacak siyasi istikrar!

***

SADEDE GELİYORUM: Siyasi soruna yönelik kuşkuları Türkiye’nin gitgide daha da belirginleşen güçlü varlığının rahatlığında değil; türlü çeşitli atraksiyon ve dalavereleriyle bölgesel ve dünyasal siyasetler içinde değerlendirip (hatta) sürekli “kuşkuyla” izlemek gerekir!

Doğrusu bir Kıbrıs Türk yurttaşı olarak bu kuşkuyu duyuyorum.. Yazıp seslendirmemin nedeni de budur işte!

***

VE KISACA TAKILDIĞIM: Asgari ücreti de saptadık.. Aslında en alt basamakta yer alan “düz işçi” ve “işçiliklerinin” günlükle ifade edilen yevmiyeleridir sözünü ettiğimiz..

İngiliz sömürge döneminde bu saptama dört kişilik bir ailenin aylık yiyecek içecek ve öteki zorunlu masraflarının parasal giderler hesaplamalarında yapılırdı..

Hatırladığımca çok uzun yıllar günlük işçi yevmiyeleri bir sterlin bazen 25 şilin olarak hesaplanırdı ki bir lira 20 şilin falandı… FAKAT: Hiç kimse ister sömürge devleti dairelerinde memur olsun, ister düz işçi.. Teknisyen yada uzman kişi.. Memur müdür…

Asla ve kata bir ikinci iş tutamaz, asli işinden öte parasal gelir sağlayacağı bir başka iş kolunda çalışamazdı… Cezası “tart” yani işinden atılma gibi ağır yasalardı…

BU nedenle Sömürge yönetimi dairelerinde çalışan memurlar “dürüstlük sembolü” olmak zorundaydılar. Ki o dönemlerde devlet dairelerine mesai saatlerinden en az yarım saat önce gidilir gerekli hazırlıklar önceden yapılırdı..

VE rüşvet de yasaktı cezası “tart” dediğimiz işten atılma hatta hapislikti.. Falan…

***

NE DEMEK İSTEDİM: Tabi ki İngiliz sömürge yönetimini allayıp pullamak için değil! Kaldı ki “fi” tarihinde kalmış o eski kamu hizmetleri sistemlerini hatırlatacağım da kime ne fayda? Kİ artık en büyük rüşvetler, alavereler dalavereler, rant ekonomisi dediklerimiz falan hep Devletin yönetim mekanizmaları içinde aklanıp paklanmıyorlar mı? Kanun hükmünde kararnameler haline gelmiyorlar mı… Ki siz ne diyorsunuz kardeşim kırk yılın kıtlığında Ercan Hava alanını restore edip çağdaşlaştıralım dendiydi de aradan yıllar yıllar geçti daha dün çekip kurtarabildiler iEmrullah Turanlı beyefendinin elinden! Hem de olanca kaymağını yedikten sonra!

HA nerede kaldıktı? KKTC’nin büyük oranda restorasyona ihtiyacı vardır.. Bürokrasiden başlatılacak ”yeni düzenlemelerle” yeniden yapılaşmaya ihtiyacı vardır.. Devlet çıkarlarını gözetecek müdürlere, memurlara, görevlilere ihtiyaç vardır.. KKTC’nin aslında çoktan beridir dürüstlüğe, fazilete, ulusal görev bilincine ihtiyacı vardır.. Milliyetçi vatanını seven yöneticilere yönetimlere ihtiyacı vardır…

BU ihtiyaçlar karşılanır yerli yerini bulurlarsa KKTC bir yücelir bir yükselir ki…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar