“Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacak Haticem” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazartesi, Nisan 29, 2024
Röportaj

“Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacak Haticem”

Ali Atamer: Gönyeli’nin en eski ailelerinden olan Rende çiftini kısaca tanımak isteriz.

M.R: Ben 15 Ocak 1922 Gönyeli doğumluyum. Biz 4 gız, 2 oğlan olmak üzere 6 gardaşdık. Babama Osman Kara Memed derlerdi. Mermercilik yaparlardı. Ben da ona hem yardım eder, hem da okula giderdim. Öyle öyle bitirdim ilkokulu. Diplomayı aldıktan sonra istedim gideyim Lefkoşa’daki ortaokula. Nitekim da gittim ama sınıfı geçemeyinca marangoz yanına godular beni çırak olarak. O zamanlarda zaten 2 tane dülger varıdı memlekette. 2 tane usta dülger vardı. Biri Halil, diğeri de Ahmet usta. Beni Halil ustanın yanına verdilerdi çırak olarak. Usta dedi bana “güneş doğmadan işe başlaycan, güneş battıktan sonra paydos edecen.” Bir gün tahtaları rendelarkan usta geldi arkamdan bir tokat patlattı enseme sanki da ateş çıkdıydı gözlerimden. Sonra dutarkandan fırlattıydı beni asfalta. Meğerlim sonradan öğrendim kalfalardan sonra gelmişim işe diye vurdu bana. O gün bugündür işime hiç geç gitmedim.
H.R: Ben 2 Nisan 1924 Gönyeli doğumluyum. Adım ilk zamanlar Hatice Hayati Hacıali’ydi. Ondan sonra Mustafa amcanla tanışınca soy ismim Rende oldu. Annem-babam esas Gönyelilidir. Annemin annesi İpsillat’tan Kanlıköy’e gelin geldiydi. Annem da Kanlıköy’den Gönyeli’ye gelin olduydu ve böylece soyumuz yürüdü bu topraklarda. İlkokula yaşımdan küçük gittim. Daha ne besmele çekmeyi ne da zeytin yemeyi bilirdim, ama gene da ablamın gara çarşafının altına gizlenip okula giderdim.


Ali Atamer: Bekarlık ve gençlik yıllarındaki yaşam koşullarınız neydi?

H.R: Hayatımız tezgah dokumayla, dikiş-nakış dikmeyla geçti. Gomşulara da ilkokul öğrencilerine da bir sürü şeyler dikerdim kendi elleriminan. Ama okumayı ve öğretmen olmayı çok isterdim. 15 kişilik sınıfta en çalışkan, sorulan sorulara cevap veren hep bendim. Hatta Besime hoca hanım derdi ki “be Hatice bırak ta başkaları da sorduğum sorulara cevap versin” derdi. Görürdüm cetvelinan dolaşan hocaları ve imrenirdim gendilerini. Babam bıraksaydı okuayayım öğretmen olmak isterdim. Ah oğlum aha bizim gençlik yıllarımız böyle geçti.
M.R: Dr. Küçük’ün hanı yeni yapılmaya başladıydı. Ben da orda işe başladım. Dülger olduğumu bildikleri için beni godulardı galın kütükleri boyum gadar bıçkılarnan kesmeye. Zor iş idi tabii ama napacan geçim derdi. Ondan sonracığıma harp başladı, bilmem ne başladı ortalıkta iş galmadı. Ben da boş durmayı hiç sevmezdim diye köy köy gezer (Şillura, Gırnı köyleri) tamir yapardım, inşaat işleriynan uğraşırdım, saman çekerdim, kış aylarında Bandabulya’nın yanındaki demirci Ziya ustanın yanında çıraklık yapardım sırf 3-5 guruş almak için.

Ali Atamer: Birbirinizle tanışıp-konuşma faslını hatırınızda kalan güzel anlarla birlikte bizimle paylaşır mısınız?

H.R: Mustafa 18 yaşında tanıdım. Ben bu adamı dünürcülük olana kadar ne tanıdım ne da gördüydüm. Çünkü çok yüksek duvarlar arasında büyüdük. Bizim zamanımızda birbirini görme-tanıma yoğudu. Babamın bir yeğeni aracı oldu da dünürcü geldi bunlar. Benim hiçbir şeyden haberim yok. Ama, ta bize dünürcü gelsin, bunları babam epeyi süründürdü. Perşembe ve pazar günleri hayırlı olur dünürcülükler bahanesiynan bu amca 2-3 kere gelir ama babam gendini kapıdan döndürür. Bu arada ben Mustafa’nın kız kardeşiyle çok yakın arkadaş olduğumdan bana her şeyi anlattı da, öyle haberim olduydu bu işten. Neysa istetti beni ve verdiler. Ama hâla daha ne yüzünü gördüydüm ne da sesini duyduydum. Büyüklerimiz mavi daşlı bir yüzük taktılar elime nişan oldun dediler bana. Babamın emrinde işe gider-gelirdik, evde otururduk. Zaten istese da beni göremezdi çünkü kara çarşaflıydım.
M.R: Düşünebilin oğlum nişan oldun ama birbirimizi görmezdik. Bunlar ovaya giderdi buğday, arpa biçmeye da ben da giderdim nice bu görecem gendini ama çarşaflıydı diye göremezdim.

Ali Atamer: Hatice Hanım nikahlı olduğunuz dönem birbirinizle gizli-saklı olmadan görüşüp-konuşur muydunuz?

M.R: Nikahta bile kapalı kapılar ardında gıyıldı nikahımız. Ne görüşmesi ya oğlum.
H.R: Gizlin gizlin başladıydık buluşalım. Mustafa gave dönüşü pasta getirirdi bize sırf görüşelim diye. Babam evde olduğunda gonuşmazdık sadece gözlerimiz konuşurdu.

Ali Atamer: Eskiden yapılan nikah törenleriyle günümüzde olan törenler arasında farklılıklar var mı?

M.R: Kapalı kapılar ardında vekilin olayım mı, nikahını kıyayım mı diye sorarlardı. Biz da 3 kere “ol” derdik.
H.R: Erkeklere camide söz alırlardı bize da kapının ardından.

Ali Atamer: Nikah ve düğün töreniniz beraber mi oldu?

H.R: Yok. Nikah kıyıldıktan 1 sene sonra düğün yaptık.
M.R: E… beklediydik ev bitsin. Çünkü o zaman evi olmayan adama öküz alamaz derlerdi.

Ali Atamer: Düğün öncesi kız tarafının hazırladığı çeyizler ve yaptığı eğlenceler varmış.

H.R: Biz de çeyizler, yorgan ve çarşaftı. Her şey elde yapılırdı. Ortaköylü yorgancılar vardı ve onlar gelirdi yastık-yorgan dikerlerdi. Hazırlanan çeyizler gara sandığın üstüne gorlardı ki gelen-giden görsün. Pazartesi, salı çalgılar çalınırdı, deplek ve kemane çalan çalgıcılar vardı. Çarşamba günü gelin hamamı olurdu.

Ali Atamer: Mustafa bey erkeklerin kendilerine özgü kadınlardan ayrı hazırlıkları ve eğlenceleri varmış.

M.R: Erkek mutlaka evini yapacaydı. Ondan sonracığıma erkek da gendi giysilerini hazırlardı. Gumaşı gendin alıp bir terzide diktireceydin. Çünkü hazır uruba satan yerler pek yoğudu. Erkeklerin eğlencesi kadınlarda ayrı olurdu. Biz gavede eğlenirdik. Bütün gençler Gönyeli’deki Şevki beyin meyhanesinde (şimdiki Avcılar gulubu) yer- içerdik. Rahme diye bir kadın deplek çalardı. Ondan sonra doğuştan kör çalgıcı Memedaliler vardı. Daha sonra saat 2’de gelin ortadan gaybolur, saklanırdı bir bucağa. Hep bütün ahali mumunan gelini arardı. Gelin bulununca başlardı ağlasın. Annesi da kızın sağ ayağına, erkek tarafı da gelinin sağ eline kına yakardı. Ondan sonra gelinin kınalı ayakları yere basmasın diye kucağa alınıp yatağa götürürlerdi. Beni da yatırdılardı ama ben kalktım ve bütün kınaları yıkadıydım çıksın diye elimden. Kına faslı bittikten sonra sabaha kadar kemaneynan başladıydık eğlenmeye. Herkes el çırpıp oynadıydı.

Ali Atamer: Bir yastıkta, acısıyla-tatlısıyla 63 yıl geçen bir ömrün sırrını anlatabilir misiniz?

M.R: Biz birbirimize daima yardımcı olduk ve birbirimizi sevdik.
H.R: Herhangi bişey yapacaksam ona danışırım ve bu gün oldu hâla bana hiç yok demedi, demez da. Urubamı nerde geyeceğimi, tencereye ne aş koyacağımı çok iyi bilirim. Ama, Mustafa biraz gendi hayatını yaşamaya değer verdi. Eskiden eve erken gelmezdi ama şimdi gayrı eğlenemez gelsin. 63 yılda yaşadıklarımızın içinde gocamın bu huycukları da vardı ama napacaydın geçindik.
M.R: Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacak Haticem.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar