Eylemsiz gün geçmiyor. Hatta çoğalıyor, çeşitleniyor, şiddetleniyor…
Ekonominin, daha doğrusu ülkenin tüm sisteminin yanlış yönetilmesi, sonuçta tüm kesimleri canından bezdirdi. Birçok sektör açlığa mahkum. Birçok sektör uğradıkları haksızlıkla uğraşıyor…
Bugün 5 örgütün daha ortak eylemi var. Öğrenci Yurtları Birliği, Esnaf ve Zanaatkarlar Odası, KAR-İŞ, KITSAB ve Ercan Havaalanı, Mağusa ve Uluslararası Taksiciler Birliği…
Sektörlerindeki sorunlara çözüm talep edecekler.
Kimden? Bu hükümetten mi? Boşa nefes tüketirler. Eylemi bitirme adına birtakım vaatler sunacaklar, belki bir kısmını kısa vadeli olarak susturacak bir şeyler verecekler, ama sorunları bitmeyecek, orada duracak. İşte eylemden bir gün önce, turizm taşımacılarına ödeme. Bu mudur istenen, yoksa tüm sorunlara köklü çözüm mü? Birileri gündelik sorunlarına karşılık, üç beş kuruş alınca her şey tamam mı? Orasını bilmem ama, eylemin zarar gördüğü açık.
Sorunun özünde ne parasızlık var ne başka bir şey. Özünde bu sistemin, bu zihniyetle ülkeyi refaha ulaştıramayacağı gerçeği var…
Arif Hoca’nın kitabı geliyor aklıma; “Aynı Yolu Yürüyenler, Farklı Yerlere Varamazlar”…
Sistem mezokörto şu anda. Yıllar yılı kurulmuş düzen, yasasıyla, kuralıyla, planıyla, programıyla artık yetmiyor. Ama yenilenmiyor da. Üstüne üstlük, bir yerlerinden delinmiş, yerine bu ülkenin şartlarına hiç uygun olmayan başka şeyler ikame edilmekte.
Giderek etkisizleşiyoruz. Giderek çaresizleştiriliyoruz…
Bu kaosu tek başına pandemiye bağlamak mümkün değil. Örneğin, vergi adaleti sağlanmış olsa, devletin kasası bu hale gelmezdi. Ya da denetim mekanizmaları 40 yıl öncesi gibi bırakılmasa, güncellenmiş olsa, uygulansa, böyle olmazdık. Kayıp, kaçak, adaletsiz dağıtım, ortadan kaldırılabilseydi, ihtiyaçlı olanlara destek bulmak bu kadar sorun olmazdı…
Şimdi ondan kes, bundan kes. Kestiği de yine çalışan, ücretliler, üreticiler. “Geçen yıl aldığın sütün bedelini öde” diyor adam. Daha ne olsun…
Bu ortamda, her gün bir sektör eylem yapsın, bir şey değişmez. Baştaki mantalite seni korumaya programlı değil. Sen öncelik değilsin. Senin gaileni çekmez. Parasına para katan, aksine zenginleşen marketçiye, benden aldığı KDV’yi bağışlar, öbür taraftan arpanın fiyatını katlar.
Yine taşımacılar; kimi alacağını alamadığından dertli, kimi kaçaktan. E, habire T izni dağıtılırken seslerini yükseltmiş olsalardı, belki de bu hale gelmezlerdi.
Geçen haftalarda da yazdım. Vazgeçin bu hükümetten bir şeyler beklemekten. Verecekleri bir şey yoktur. Bakın, köy yollarını yapar birileri, Bakanlığın haberi yok. Kendi insanının öldürülmesi konusunda İstanbul’da Başsavcılık soruşturma açar, seninkiler hala önemsiz göstermeye çalışır. Döviz her gün biraz daha yıkar geçer, onlar uzayda yaşar…
Talepler, bu rezil düzenin değişmesi için olmalıdır.
Onun için eğer ortak bir eylem yapılacaksa, tek slogan olmalı; “Bir an önce seçim”…
Sonra da gelecek dönem için seçimlerden önce sesinizi yükseltin, adaylar duysun, programlarını ona göre yapsınlar.
Deyin ki; “Bu düzen değişecek”… Sonra sıralayın taleplerinizi…
Var mısınız düzeni değiştirmeye.
O zaman bugün yapılacak eylemde şunu söylemelisiniz her şeyden önce “Bir an önce çekin gidin”…
Söylemezseniz, geçmiş olsun…
YERİN KULAĞI VAR
KİM ŞAŞIRMIŞ?:
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili soruşturma başlatalı, ben bu satırları yazdığım anda 24 saat geçmiş durumda. Bizimkiler, sus pus. Ama geçiştirmeye devam edemeyecekler, belli. Dosyalar talep ediliyor, gönderecekler, o da belli. Madem o kadar önemsizdi, göndermesinler bakalım şimdi. Ya da Başsavcıya da “ortalığı karıştırma” desinler. Tatar, “soruşturma yeniden açılsın” diyenlere “Ne söyleyeceklerini şaşırdılar” diyordu, kimin şaşırdığı ortaya çıktı. Ama bir U dönüş yaparlar olur biter, ilk defaları değil nasıl olmasa…
DÜN DÜNDÜR:
Erhan Arıklı 2018 yılında “ülkeye güneş enerjisiyle ilgili yatırım yapmak isteyen firmalar var. Bu yatırım gereklidir. Biz iktidara gelirsek, öncelikle yatırımın önünü açacağız” diyordu. Şimdi iktidarın ortağı. Bugün dediklerinin tam tersini yaparak, ülke genelinde güneş enerjisi kurulumunu durdurdu. Hala daha bunlardan bir şeyler bekleyenlere şaşıyorum ben de.
HİÇ Mİ YÜZÜNÜZ KIZARMIYOR:
Bakanlık yetkililerinin “ihaleden haberimiz yok” dediği ve Müteahhitler Birliğinin, işin Türkiye’den gelen iki firmaya ihalesiz olarak verildiğini açıkladığı, T.C Lefkoşa Büyükelçiliği Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi’nin sahip çıktığı köy yolları işi, hükümetin halini anlatan en son örnek oldu. Şirket işe koyulmuş, bunların haberi yok. Bu nasıl “iktidar”?
ABD’DEN FEDERASYONA DESTEK:
Federal çözüm formülüne İngiltere’den sonra ABD de, Kıbrıs sorununda iki bölgeli iki toplumlu federasyondan ve uzlaşılmış çerçeveden başka herhangi bir çözüm görüşülemeyeceğini açıkladı. Güney Kıbrıs, Türk tarafı “iki devletli çözümü” ileri götürdüğü bir zamanda ABD’nin federasyon çözümüne destek vermesinden oldukça mutlu… Adam hiç aklında yokken, federasyoncu cici çocuk oldu sayemizde.
YA TÜRKİYE DE AYNISINI TALEP EDERSE?:
Turizm Bakanı, Türkiye’den talepte bulunmuş, KKTC’ye gelip de geri dönecek olanlardan PCR testi istenmesinmiş. Ya şimdi Türkiye de aynısını bizden isterse? Öyle ya mütekabiliyet… Derse ki, Türkiye’den KKTC’ye geleceklerden PCR testi istemeyin, o zaman ne yapacaksınız? Böyle mantıksız bir talep olabilir mi? Sonra sen başka bir ülkenin uygulamasına niye müdahale edersin ki? Sen kendi ülkeni virüssüz cennet yapmaya bak da gerisini boş ver…
VARSA YOKSA ÇALIŞANDAN VERGİ:
Emekli olup da çalışanlara vergi uygulaması Yasa Gücü’nde kararname olarak geçen yılın Mart ayında geçmiş. İçinde diyor ki; öncelikle emeklinin maaşı, asgari ücret üzerinden olacak, sonra; eğer ikinci iş yapıyorsa vergilendirilecek. Bakıyorsun, Sigorta emeklisini bırak, devlet emeklisi arasında bile çok sayıda asgari ücretin altında maaş alan var. Bu birinci maddeyi uygulamamış, vergiye saldırmış, yasallaştırmaya çalışıyor. Önce sen emeklinin maaşını asgari ücret alt sınırına getir bakalım…
