Ojeli tırnakları nar tanesi - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Ojeli tırnakları nar tanesi

Ahmet OkanAhmet Okan

Böyle zemheri mevsimlerinde ocak ayı yağmur altındaydı, sabahlar ayaz olur okullarda sınıfların, kahvehanelerin ve pastanelerin camları buğulanır, yollar, caddeler, meydanlar ve ağaçlar ve hisarlar ıpıslak olur, tek tük insanlar geçerdi sokaklardan, ayazın ardından hanlara konaklayan köy otobüsleri yorgun düşerdi.

Bir köşeye çekilip Lefkoşa’yı seyretmek ne güzeldi…


Her yer tekmil tenhalaşırdı, böyle zamanlarda Lefkoşa kirpikleri yağmurdan ıslanan esmer bir güzele benzerdi saçları az dağınık, göz rengi kömürden çalma, ojeli tırnakları nar tanesi.

O esmer güzele bakmak ne güzeldi…

Yağmur sokaklarda suyolları oluştururdu, sekiler boyunca nazlı nazlı akar dururdu, sanki su değil bir türkü akıp giderdi yollarda, böyle ocak aylarında ve Lefkoşa’da; o yollarda ağır adımlarla bir yol alıp gitmek ne güzeldi…

Diyeceğim böyle zamanlardı bir palto içine sığınarak bir şemsiye altında Girne Kapısı’ndan ta Zafer Sineması’na yürüyüp ıslanmış sinema afişlerine bakmak,  bir gençlik pavyonunda vakit geçirmek, şarkı dinlemek, oyun oynamak ve uyarsa bir tabyaya çıkıp zamanı yağmur ve soğuk ile birlikte tüketmek… Böyle vakitlerde Ortaköy fırınından bir zeytinli bir de çörek alıp Boğaz yoluna uzanmak ve Lefkoşa’yı bir tepeden seyretmek ne güzeldi…

Yağmurun sesi sündürmelerde şarkıya dönüşürdü, o seslerle birlikte pikaba 45’lik plaklar koyup bir bardak baharatlı çay eşliğinde ayaklarınızı bir pencere önünde uzatarak ve gözlerinizi yağan yağmura karıştırarak şarkı dinlemek ve şarkı sözlerinden hayatınızı anlamlandırmak ve su damlacıklarından kristalleşmiş pencerenize akşamın ağırdan ağıra indiğini izlemek ne güzeldi…

Ne güzeldi o zamanlar elinizde bir dolma kalemle birlikte mavi mürekkeple mektup yazmak, olmadı baştan deyip defalarca doğru sözleri bulmaya çalışmak ve noktayı koyduğunuzda bir “oh” çekmek, sonra ruhunuzu memnun etmenin rahatlığı içinde biraz felsefe, biraz mantık çalışmak…

Okula giderken Kız Lisesi’nin önünden, Kışlaya giderken Ayasofya’nın önünden geçmek ne güzeldi, hava soğuk ve yağmurlu ama elleriniz ceplerinizde, üzerinizde mücahit şapkası ile parkası; ne güzeldi o botlarla yağmur sularına bata çıka yürüyüp en az Katerina Kilisesi ve Selimiye camisi kadar bu kentin bir parçası olmak acısıyla tatlısıyla, kavgasıyla sevdasıyla…

Böyle kış mevsimleri hep olmuştur,

Ama hiçbir kış mevsiminde o dönemler kadar güzel olmamıştır Lefkoşa…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar