O GEÇİTTEN GEÇERKEN - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

O GEÇİTTEN GEÇERKEN

Ahmet OkanAhmet Okan

1374 yılıydı.

Mağusa Cenevizlilerin, Lefkoşa Lüzinyanların elindeydi.


Yani Kıbrıs’ta “iki bölgeli” bir durum vardı!

Hani “kader” bir gerçeklik olsa, adanın geleceğinin o zamandan yazıldığını söyleyebilir insan.

Lüzinyan cephesinde ana kraliçe Kral I. Peter’in karısı Eleanor’du.

Ana Kraliçe kayın biraderinden yani, I. Peter’in kardeşi Antakya Prensi John de Lusignan’dan hoşnut değildi ve onun ortadan kaldırılması gerektiğini kafasına takmıştı.

Prens de Kraliçe’nin niyetlerini seziyor ve ondan kuşkulanıyordu…

Cenevizliler o sırada Girne kalesini kuşatmışlardı ancak çok geçmeden kuşatmayı kaldıracaklardı.

Ana Kraliçe de Girne’de bulunuyordu.

Prens John ise St. Hilarion’da oturmaktaydı.

Cenevizliler kuşatmayı kaldırınca, Ana Kraliçe Boğaz’ı geçip Lefkoşa’ya gitmeyi göze almamıştı, prensin onu boğazda etkisiz hale getirebileceğinden kuşkulanmış, bu nedenle bir ayin düzenleyerek Prens John’u Girne’ye davet etmişti.

Orada birbirlerine güven tazeleyeceklerdi.

Böyle de olur, Prens askerlerinin itirazlarına rağmen Girne’ye gitmiş ve her ikisi de birbirleri ile barış içinde olacaklarına dair ant içmişlerdi.

Daha sonra ikisi de beraberlerindeki heyetlerle Lefkoşa yolunu tutmuşlar,

Boğaz geçidinde St. Hilarion kavşağına geldiklerinde vedalaşmışlardı.

Ve Ana Kraliçe Lefkoşa’ya yol almış, Prens de St. Hilarion’a…

İşte o St. Hilarion kavşağı bundan yüzyıllarca öncesinde de önemli bir kesişme noktasıydı.

Kralların, kraliçelerin, prenslerin, şövalyelerin kullandıkları, birbirleri ile vedalaştıkları, birbirleri ile ek sıkıştıkları bir bölgeydi.

Birçok gezginin eşek ve katırları ile geçtikleri geçit yeri de burasıydı.

Kavşağın önemi günümüze kadar sürmüştür.

Oradan her gün gidip gelenlerin zalim Kraliçe Eleanor’dan ve talihsiz Prens John’dan haberlerinin olması gerekmez.

Bundan bilmem kaç yıl sonra milyonlarca insandan da kimselerin haberdar olmayacağı gibi.

Ancak onların şansı, tarihte yerlerini almasıdır…

Hikayenin sonu ürkütücüdür.

Nihayetinde Ana Kraliçe oyunlarına devam etmiş ve prensi Lefkoşa’daki sarayda yemeğe davet etmişti.

Plan hazırdı.

Ne var ki saf Prens buna da kanarak atını eyerleyip ölüm yolculuğuna çıkmıştı.

Ve plan uygulanmış sarayda yemek sırasında canına kıyılmıştı.

Prens John o kadar aptaldı ki, canına kıyılmazdan önce kraliçenin fitnelerine inanmış ve kendi askerleri tarafından öldürüleceği endişesine kapılarak, bütün askerlerini St. Hilarion’un tepesinden aşağıya attırmıştı.

O kalenin dibi kanla sulanmıştır…

Boğaz geçidi ile St. Hilarion’un kesiştiği nokta stratejik bir yerdi.

Bir tarafta Lefkoşa, bir tarafta Girne kaleleri vardı.

Cenevizliler de kol geziyorlardı.

Haliyle St. Hilarion’a kim hakimse bölgeye de o hükmederdi…

Köprülerin altından çok sular geçti; zaman değişti.

Şimdi, o geçitten geçerken karşınıza ne Eleanor çıkar ne Prens John.

Ne Mücahitler ne EOKAcılar.

Kamera çıkar.

Motorlu aracınızı 65 kilometrede yavaşlatıp, tuzağı atlatmaya çalışırsınız.

Şimdiki stratejiler başka…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar