Nereden nereye bir yazı! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Nereden nereye bir yazı!

Ahmet OkanAhmet Okan

 “…romanı bir kez yazıp yayınlayan yazar, o andan itibaren kendisinden bağımsız bir varlık kazanmış, ona yabancılaşmış bir metinle karşı karşıya kalır…”


Yakın bir geçmişte hayata veda eden değerli bilim adamı Prof. Dr. Ünsal Oskay bir eserinde yukarıdaki saptamayı yaparak, bunu “çoklu-okuma” kavramı ile açıklar ve ele aldığı “iletişim” konusunu irdeler.

Çoklu-okumadan anlaşılacak şey, bir eserin (roman diyelim) yayımlandıktan sonra çeşitli okur kitleleri tarafından okunduğunda her kesimin veya her okurun romanda ele alınan konuları kendi değerleri ile algılamalarıdır ki haliyle bu farklılıklar gösterecektir…

Belki de bu durum sadece roman için geçerli değildir.

Müzik konusu da böyle ele alınabilir.

Hikayesi olmayan hiçbir şey müziğe evrilemez kanımızca.

Bir başka deyişle hikayeniz yoksa müziğiniz de yoktur.

Meydana gelen eser, yayınlandıktan sonra eserin yaratıcısından çıkar.

Mesela hikayesi bilinmeden dinlenen bir klasik batı müziğine her dinleyicinin faklı farklı anlamlar katması mümkündür.

Rodrigo’nun Gitar Konçertosu’nda olduğu gibi.

“Direniş ve İsyanın Müziği” olarak da nitelenen parça 1940 yılında Barselona’da ilk kez icra edilince çok beğenilmişti.

3 bölümden oluşuyordu konçerto ama ikinci bölümü biliniyor en çok.

Birçok müzik dinleyicisi tarafından isyan müziği yerine derin bir aşk müziği olarak algılanmıştır uzun yıllar boyunca.

Türkiye’de yaygınlaşması Deniz Gezmiş’in sayesinde olduğu söylenir.

Deni Gezmiş asılmadan önce yaptığı bir konuşmada Rodrigo’nun bu konçertosundan bahsedince, daha yaygın bir dinleyici kitlesine ulaşmış ve sevilmiş söz konusu parça…

Bir eserin yaratıcısı, eseri kendinden çıkıp yayınlandıktan sonra o romanın veya müziğin neden kendi duygu ve düşünceleri paralelinde algılanmadığına şaşar kalır belki ama elinden gelen pek bir şey yoktur!

Sorgulasa bile pek bir işe yaramaz ve zaten bunun da sonu yok, yine farklı algılamalar olabilecektir, nerde kaldı ki birçok sözlü müzikte de durum buna benzerdir.

“Hey Onbeşli Onbeşli” adlı türkü buna çarpıcı bir örnektir.

Aslında hikaye, Çanakkale Savaşı sırasında askere alınan 15-18 yaş grubu arasındaki genç askerlerle ilgilidir ve bir yakarıştır.

Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı 

Hikaye böyle olmasına rağmen türkü neredeyse göbek havası niyetine kullanılmış, eğlence yerlerinin vazgeçilmezi arasına girmiştir!

Nazım Beratlı dostumuz “Kıbrıslı Türklerin Tarihi” adlı kitabında düğünlerde başlangıç müziği olarak çalınan “Kozan Marşı” nın köklerini arar.

Öne sürülen bulgulara göre, Kozan, Adana’ya bağlı bir yayla veya kasabanın adıdır ki bu ad bir Türkmen lideri olan Kozanoğlu Ahmet Bey’e atfen verilmiş.

“Türkmen İsyanı” nda Kozanoğlu yenilmiş ve daha sonra onun taraftarları o yaylaya yerleştirilerek liderlerine atfen bölgeye “Kozan” denmiş.

Nazım, bundan yola çıkarak söz konusu düğün müziği ile Kozan arasında bir bağ kurmaya çalışıyor; daha doğrusu Kıbrıslı Türklerin kimliği üzerinde derin yolculuk yapıyor.

Tersi bulgular olmadıkça mümkündür.

Ancak müzik neyi anlatmaktadır bilemiyoruz!

Kıbrıslı Türkler bunu düğün marşı haline getirmiş, geçmişte de öyle miydi kim bilir.

Bir isyan müziği ya da bir ağıt olamasın sakın, da millet yıllardır göbek atıyor!

Diyeceğim,

Bu çoklu-okuma meselesi kafa karıştırıcı gibi görünse de durum budur…

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar