NEDİR ANSIZIN ADAYI SARAN BU ÇÖZÜM HEYECANI? (NEDİR RUM TARAFINA BİLE ÇÖZÜM DEDİRTEN OLAY?) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

NEDİR ANSIZIN ADAYI SARAN BU ÇÖZÜM HEYECANI? (NEDİR RUM TARAFINA BİLE ÇÖZÜM DEDİRTEN OLAY?)

Sihirli kelimelerle sarmalandık: “Barış…” “Tarafların bugüne kadar görülmemiş çözüm istekleri…” “Atılan tarihi adımlar…” “Son derece memnuniyet verici gelişmeler…” “Türk ve Rum liderlere halklarından büyük destek…”
Sanırsınız ki müzakereler daha başlamadan çözüm gerçekleşti! Üstelik Türk ve Rum halklarının bu çözümle birlikte ne kadar büyük kazanımlar elde edeceklerinin dökümleri çıkartılmakta… Kısaca memleketi bir büyük heyecan sarmış, çözüm umuduyla yatıp çözümle kalkıyor…
Tıpkısı tıpkısına Annan Planı öncesi Kıbrıs Türk halkına yaşatılanlar ısıtılıp yeniden servis ediliyorlar!
OYSA: Bütün bu rengârenk konfetiler gibi uçurtulan çözüm umutlarına karşılık, “dün bir bugün iki” denecek kadar kısa bir zaman geçti. Daha yeni yeni prosedürün ne olacağı üzerinde anlaşmaya varılmış. Ele alınacak konunun da Yönetim Ve Güç paylaşımı olacağı açıklanmış…
Başka? Türk ve Rum müzakereciler Ankara ile Atina’ya gitmişler. Bir açıklama yok! Neler konuştular bilen de yok! Çünkü yine o “ketumiyete” büründüler! “Bizimkiler” ser verip sır vermiyorlar! Dolayısıyla nelerin olup bittiğini her zamanki gibi yine Rum basınından öğreneceğiz… Yani ortada büyük umutlar yakacak gelişmeler yoktur ama propaganda mekanizması iyi çalıştırılıyor, tutun ki halklar çözüme motive ediliyorlar! Nitekim haberlere göre Rum halkının yüzde yetmişi bu kez çözüm istiyormuş… Hayırdır inşallah!
ÇÜNKÜ: Tanınmış devlet onlar… AB’ye BM”lere üye olan onlar… Adanın yüzde 65-70’ine sahip olan yine onlar… Bir ara AB ülkeleri içinde kişi başına düşen milli gelir yüzde 20’lerle Güney Rum Yönetimindeydi dolayısıyla sadece adanın değil, Avrupa’nın zengini yine onlar… Ekonomilerinde rekabet edilebilirlikleri 148 ülke içinde 48. sırada. Bizimki ise 118. sırada… Her yıl Güney’e üç milyon turist geliyor, ekonomik yönden üstünlük yine onlarda…
Eee! Böylesi ballı kaymaklı Güney neden sanki cehennem ateşlerinde yanıyormuş gibi çözüme istekli olsun? Ne ihtiyacı vardır ki?
İŞTE ASIL BÜYÜK SORUN: Rum liderliği elindeki siyasi kazanımları yitirmemek için kırk yıldır “çözümsüzlük” üzerine kurguladığı bir politika izlemektedir. Bugüne kadar da bu politikasından kuşku duymadıydı. Çünkü bir yandan Kuzey’i ambargolarla dünyadan tecrit ederken, öte yandan “işgal altındaki Kuzey” propagandasını da iyi yürüttüydü…
Ne var ki son dönemlerde Rum’un “zamana oynayan” politikası ters tepmeye başladı. Çünkü çözümden umudunu kesen KKTC ile TC Kuzey’de iyiden iyiye kökleşecek sosyo ekonomik yatırımlara yönelirlerken bir yandan da denizden borularla su akıtacak dünyasal projelere imza attılar… Kuzey’de devasa turistik oteller oluşurken öte yandan bölgede ses soluk getiren “üniversiteler” neredeyse KKTC’yi bu konuda bir marka haline getirmeye başladı… Vesaire…
OYSA NEYDİ RUM’UN AMACI? “Kesinlikle Türkiyesiz bir Kıbrıs!” Tam aksi olmaya başladı ama. Türkiye ile KKTC gitgide bütünleşen bir siyasi ve sosyo ekonomik konum kazandı. Tutun ki Rum dimyata giderken evdeki pirinçten oldu! Ve en önemlisi bu başarısız politika Doğu Akdeniz’de bulduğu doğal gazla tam bir fiyaskoya dönüştü çünkü o gazı AB’ye taşımak için Türkiye üzerinden nakletmekten başka çaresi olmadığını anladı!
Ve Anastasiadis bu kez akıllıca bir taktik uyguladı. Türkiye”yi adadan uzaklaştıracak, etki ve yetkisini sıfırlayacak bir politik manevra ile “tek egemenliğe” dayanacak çözüme yeşil ışık yaktı! Artık o tek egemenliğin koşullarının ne olduğu biliniyor: “Tek uluslararası temsiliyet!” Senaryo sahnelenir ve de sonuç alınırsa Türkiyesiz bir Kıbrıs’ta Türk halkı, Rum çoğunluk egemenliği altında ve de emrinde bir etnik azınlık olarak yerini alacaktır! Ankara hırıltıyı sezmiş, en azından “garantörlüğümün devamını kabul ettireyim” diyor!
KISACA: Neden Rum halkının çözüm istediğini anladıksa eğer, şunu da anlamak durumundayız: “Rum tarafı kaybettiklerini kazanmak için çözüm istemektedir…” Yani mümkün olduğunca ve çoğunluğunca Kuzey’e dönerken Kuzey’in de egemeni olmayı…               

**********     


VİCDANLARI RAHATLATMAK İÇİN DEVLET TEPELENMEZ
KKTC’nin her bir şeyin üzerinde bir Anayasa’sı vardır… Bu Anayasa’sı mucibince Yürütmesi, Yargısı, Yasaması vardır… Devlet organları vardır. Yurttaşların hakları hukukları ve yerine getirmeleri gereken “yurttaşlık görevleri” vardır… Mesela seçme seçilme, zorunlu askerlik gibi…
Ve KKTC’de demokrasi de vardır. Ancak çalışması için anayasal yükümlülükte “hukukun üstünlüğünün” de çalışması gerekir… Ki “haklar” bireylerin vicdanları ile ideolojik görüşlerinde değil, imtiyazsız sınıfsız tüm halkı kapsayacak hukukun üstünlüğü ilkesinde demokratik olurlar…
Ki bir sabah uyanıp “benim vicdanım sızlıyor” dedikten sonra, “ben bu seferberliğe gitmem çünkü vicdanım kabul etmiyor” itirazında laf ebeliği yapılamasın! “Demokrasiye” sığınarak devleti yüceltecek kanun ve düzenler, kişilerin oyuncakları haline getirilmesin!
Kısaca yapılanlar ayıptır! Kanunlar zaten yapılırken o vicdanların seslerine uygun yapılırlar… Askerlik eğer bu devlette hâlâ gerekliyse, gerekli olduğu için yerine getirilen bir zorunlu görev olur. “Tek kişinin vicdanını rahatlamak” uğruna ne tepelenir ne de değiştirilir! Hele böylesi bir ülkede ve henüz çözümün olmadığı KKTC gibi netameli ortamda hiç olmaz…
Yine de kısaca hatırlatalım: Güney’de kaç Rum “vicdani ret” hakkını kullandı da askere yahut seferberliğe gitmedi? Ki bu adada hâlâ “mütekabiliyet esası” vardır. Rum askerliği lağvedip silahlarını depolara kaldırmadan, Türk’ün vicdanını rahatlatması mümkün değildir…
Ve bir nokta! Yani Kıbrıs Türk halkı bir eli yağda bir eli balda yatıp kalkacak, yiyip içecek, canının istediği zaman “demokrasi” adına vicdanını rahatlatmak için “hukuku bile tepeleyecek…” Buna karşılık canını malını, güvenliğini, bekasını mesela Anadolu’dan gelen “Mehmet” sağlayacak… İnsaf ama!     
**********     
PAHALILIĞI AZDIRAN, REKABETSİZLİK VE KAPALI TOPLUM EKONOMİSİDİR
Dün Havadis Gazetesi dayanamadı, mertek kadar harflerle “el yakıyor” manşetini çekti… Aslında elleri değil, yürekleri ciğerleri yakıyor… Ve pahalılık gitgide dikiliyor…
Bütün olay dövizin vurması bir, mevsim koşulları iki, bir de devletin süte zam yapması sonucu süt mamullerinin pahasının artması üç…
Eğer bu paha piyasa ekonomisi çalışırken “serbest rekabete dayanan” bir süreç sonucunda oluşsaydı kabul ederdik… Oysa tam aksine bu ülkedeki pahalılık, ne “serbest piyasa ekonomisi” ne de “rekabet unsuru” olmadığı için azmaktadır!…
Hatırlayın: Geçtiğimiz Sevgililer Günü’nde karanfillerden saksı çiçeklerine kadar tüm çiçekçilerde fiyatlar fiks menüydü!
Buna “kapalı toplum ekonomisi” derler… Mesleki kesimler kendi içlerinde örgütlenirler, Birlikler Dernekler oluştururlar. Sonra bir araya gelirler “sattıkları emtiaların fiyatlarını ayrısız gayrısız sabitlerler!” Ne bir kuruş eksik ne bir kuruş fazla!
Az biraz abartmış da olsak öteden beri bu memlekette bir araya gelen meslek erbabı Birlik ve Derneklerini oluşturma haklarını kullanırlarken en çok gözettikleri, birbirlerini rekabete sokmayacak bir fiyat birlikteliğine varmalarıdır… Süpermarketler bu geleneğin dışında gibi görünüyorlarsa da “indirimli satış günleri” ötesinde fiyatlar hep aynıdır…
Öyle de olunca bir çiçekçiye bir çiçekçi, eczacıya bir eczacı, berbere berber, bakkala bakkal, taksiciye taksici… Falan ulandıkta, “birlik dernek” haline gelmiş ticaret erbabı kıyametleri kopartarak “paylaşım bölünmesinden dolayı kazançlarının azaldığından yakınarak battıklarının yaygarasını kopartırlar! “Piyasa doydu” diyerek devlet tarafından yeni iş yerlerinin açılmalarının engellenmesini isterler!”
ASIL SORUNU TOPTANCILAR YARATIYORLAR. Fiyatlarla istedikleri gibi oynayıp yerli üretimle ithalatı kendi çıkarları için kullanırlarken, kesinlikle faturasını “tüketiciye” ödetecek bir kazık mekanizması oluşturuyorlar…
Hal Yasası’nın çıkartılması, et kombinasının devreye sokulması, hatta bir balık halinin oluşturulması bu nedenlerden dolayı önemlidir… Çünkü üretici ile tüketici kaybederken, sadece “toptancı ile aracıların kazandığı” bir sistem oluşmuştur ki artık “kırılması” gerekmektedir…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar