Ne talebi yahu... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Ne talebi yahu…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Algı yaratmak öyle bir şeydir ki, kaliteli bir algı yönetimiyle, olmayanı var gösterebilir, yanlışı doğru diye takdim eder, insanları inandırırsınız…

Milliyet’te Sefa Karahasan da böyle bir operasyon denemiş.


Tahsin Ertuğruloğlu’nun sıraladığı olasılıkları almış, Türkiye Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ’a aktarmış, yorum istemiş.

Aslında sorduğu soruda, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun, bundan böyle federasyon değil, konfederasyon temelinde bir müzakereyi kabul edebilecekleri, uluslararası tanıma için uğraşılabileceği, ikinci seçenek olarak da özerk bir cumhuriyet, Fransa-Monaco modelinden bahsettiğini hatırlatmış, Bakan Akdağ’dan da bunları yorumlamasını istemiş…

Bakan Akdağ ise, sorunun maksadını anlamış gibi, öyle güzel bir cevap vermiş ki;

“’Böyle bir şey olabilir’ diye bir beyan. Bir fikir olarak açıklandı. Bu fikir ve benzeri fikirler çerçevesinde Türkiye ile KKTC oturacak, bir siyasi çözüme artık karar verecek” demiş…

Buraya kadar sorun yok.

Ama gazeteci, haberin girişine,  “Akdağ, KKTC’nin ‘Türkiye’ye bağlanma isteği’ ile ilgili ‘Türkiye ve KKTC oturacak, bir siyasi çözüme artık karar verecek’ dedi” ifadesini eklemiş.

“KKTC’nin Türkiye’ye bağlanma isteği”…

Var mı böyle bir istek..?

Karahasan nereden çıkartmış böyle bir isteği..?

Hem de tüm KKTC adına…

Toplumun Türkiye’ye bağlanma gibi bir gündemi yok.

Dolayısıyla böyle bir “talep” de yok…

Ortada, sadece söyleyeni bağlayan bir görüş var…

Ki, zaten söyleyenin de “KKTC’de böyle bir talep var” dediği de yok…

Şimdi Milliyet’in ulaştığı Türkiye insanı bunu okuduğunda ne anlar..?

‘Kıbrıs Türkü artık usandı Türkiye’ye bağlanma ister’ demezler mi..?

Gazeteci yorum yapar, kendi görüşünü ortaya koyar, sonuna kadar da savunabilir.

Ama bilirsiniz ki, o gazetecinin kendi görüşüdür.

İtibar edersiniz veya etmezsiniz…

Ama burada durum farklı…

Habercinin bu kadar angaje olmaya, bu kadar manipülatif davranmaya hakkı var mı..?

Üstünde durulması gereken bir başka olgu, son günlerde yapılan tartışmaların bir işe yarayıp, yaramadığı…

Öne sürülen bir tez üzerine, sadece kavga edildi, hakaretler yapıldı, dalga geçildi.

Oysa eğer toplum başka bir görüşteyse, bunu ciddi ciddi, anlaşılır bir şekilde ortaya koymalı.

Burada görev, farklı düşünen partilere ve sivil topluma düşüyor.

Eğer halkın kendi geleceği hakkında söz hakkı olduğuna ve şu günlerde ortaya atılan tezleri kabul etmediğine inanılıyorsa, o iradenin bir şekilde ortaya konması gerekir.

Bu da kavgayla olmaz.

Aklı selimle, belki kitle toplantılarıyla, belki anketlerle, ne bileyim, bir çok yöntemi vardır.

Ha bir de, oturup, sinip kalmakla da olmaz.

Sindiğiniz her gün, sessiz geçiştirdiğinizi sandığınız her gün, diğer tezin bir adım ilerlemesine sebep olursunuz… Olaylar dışınızda gelişir…

Bugün benim bizde gördüğüm durum da maalesef budur…

 


YERİN KULAĞI VAR

NİYE BECEREMİYORUZ:

Nüfusu ve yüzölçümü bakımından dünyanın en küçük ülkelerinden birinde yaşıyoruz. İstanbul’un bir mahallesi bizden çok daha kalabalık ama, sorunları çözme konusunda aradaki fark korkunç. Bu küçük ülkenin sorunlarının da küçük olması gerekirken, yanlış uygulamalar ve yönetim zaafiyeti, ne yazık ki bizleri içinden çıkılmaz dertlerle karşı karşıya bırakıyor. Halbuki alt yapısı çoktan halledilmiş, sorunları çözülmüş, sosyal devlet anlayışının yerleşmiş olması gerekirken, halimiz ortada. Bunun suçlusu, kapasiteleri belli olduğu halde, aynı insanları seçen bizler değil miyiz…

 

SANKİ OLANLARI MAMUR ETTİK:

Bağımsız milletvekili Hasan Taçoy’un, “Üniversite açma izinlerinin 10 yıl askıya alınmasına” ilişkin yasa önerisi Meclis’te tartışmalara neden oldu. Eğitim Bakanı Berova Taçoy’un önerisine olumsuz oy vereceklerini söylerken, TDP milletvekili Angolemli’nin, “herhalde birilerine sözün var, kaptırmak istemen” sözleri ortamı gerdi. Bana sorarsanız üniversite konusunda ölçüyü gerçekten kaçırdık. Vatandaşlıklarda, arazi peşkeşinde olduğu gibi, önüne gelene üniversite izni vermek ne kadar doğru olur. Bir de üstelik, izinlerin devredilmesi gibi bir garabet var…

 

ANASTASİADİS’TEN ŞİRİN GÖRÜNME ÇABASI:

Rum lider Anastasiadis, müzakereler sırasında kendi halkı içinde çözüm isteyenleri görmezden geldi. Ret cephesine ayak uydurdu, oyları oradan alacağını hesapladı ve masayı dağıttı. Şimdi baktı gördü ki, tüm oklar kendini işaret ediyor. Uzlaşmazlığın sorumlusu olarak gösteriliyor, suçlanıyor. Açıklamayı patlattı, “Başkanlık seçimlerinden sonra yeniden fırsat verileceğinden ve yeni bir müzakere çabası ortaya çıkacağından eminim”… Alsınlar da oyalansınlar. Ya da güvensinler de oy versinler…

 

SUÇLU KİM?:

Geçtiğimiz Eylül ayında yolsuzluk iddiası ile mahkemeye çıkarılan ve teminatla serbest bırakılan bir çalışanın henüz davası sürerken sağlık Bakanlığında işe başladığına dair haber üzerine açıklama yapan Bakanlık, talebin Başbakan Yardımcılığı ve Maliye Bakanlığından geldiğini ve bu talimatı uyguladıklarını açıkladı. Söz konusu kişi yolsuzluk yapmış ama Maliye Sağlık Sakanlığında görevlendirilmesinde sakınca görmemiş. Sağlık Bakanlığı da “olmaz” diyememiş. Biz de yedik… en azından dava devam ederkeni açığa alınması gerekirdi. Yasalar da bunu emreder…

 

GÜN GİTSİN:

Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, çevre konusunda denetimlerin artarak devam edeceğini söylemiş ve ceza kesilen ihlalleri sıralamış. Neye yarar? İnsanlar bütün bir yazı ses kirliliğiyle geçirmediler mi? Yollar sokaklar pislikten kurtuldu mu? Hiç biri değil. Demek ki kestiğiniz ceza caydırıcı değil. Uyguladığınız yaptırım, yaptırım değil. Denetimleriniz de sonuç almıyor. Mevcut sistemle devam edeceğini söylemesi bile, sadece günü geçirme amaçlı. Eğer en az vatandaş kadar rahatsız olsaydı, başka yöntemler geliştirirdi…

 

UYGULAMADIKTAN SONRA:

CTP kadın Örgütü, kadın cinayetlerinin ürkütücü boyutlara ulaştığını vurgulayarak, kadına yönelik şiddeti önleyen yasaların bir an önce çıkarılmasını istemiş. Sanki çıksa, şiddet duracak. Önemli olan yasaları uygulamak ve uygulatmak. Bugüne kadar ne yasalar çıktı ama, uygulanamadıktan sonra orada kaldı. Tamam gerekli yasalar çıksın çıkmasına da, kafalar değişmedikten sonra ne işe yarayacak…

 


 

ZİRVEDEKİLER

Ahmet Okan: “Girne güzelliğini 20 yıl öncesine kadar korumuştu. Olanlar o yıllardan sonra oldu..

Şimdi neresinden baksan, hangi tepeye çıkıp göz atsan… Ne deyim! Günümüzdeki Girne anlatılsa,

Gelecek olanların kaçmalarına neden olur herhalde. Zaten içindekiler nereye kaçacağını düşünmekte”…

 


DİPTEKİLER

Trafik ve Otorite: Ne yaparsak yapalım, ne önlem alırsak alalım, trafik kazalarının önü alınmıyor. Son bir haftada toplam 71 trafik kazasında 16 kişi yaralanmış. Kazaların başlıca nedeni ise sürat ve dikkatsiz sürüş. Öyle başı boş bir yer oldu ki burası, insanlar canları pahasına kuralları reddediyor. Bence sebep bu. Güneye geçince her türlü kurala riayet edenler, buraya gelince deliriyor. Herkesin, trafiktekilerin de otoriteyi hissedecekleri düzeni kurmak gerek…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar