Ne olacak bu siyasi sorun!.. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Ne olacak bu siyasi sorun!..

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Son günlerde kendime sürekli telkinde bulunuyorum: “Artık vazgeç şu siyasi sorun  yorumlarından” diyerek!

Çünkü sonu ne olacak göremiyorum! Sonlanırken de  kimin kime madik atacağını tahmin edemiyorum!


Öyle de oldu muydu artık ne Sn. Akıncı’nın açıklamalarını yorumlayabiliyorum ne Anastasiadis’in bukalemun gibi değişen siyasi tutumunu dikkate alabiliyorum..

Buna karşın  2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin henüz başlamayan kampanyalarına karşın,  daha şimdiden “olası adaylar” politika kulvarında  attıkları her adımın besmelesini “siyasi sorunla” çekmekteler!

TABİ  bugüne dek kimselerin çözmeyi başaramadığı sorunu “çözeceklerine” olan inançlarından mı yoksa “makamın” dayanılmaz cazibesinden mi bilemiyorum ama…

(ALLAH rahmet eylesin bir zamanlar Cumhurbaşkanlığı makamında kendileri ile sohbet ederken, rahmetlik Ertegün başını kapıdan uzatıp “efendim bir dakikanızı” deyip de Denktaş “müsaadenizle, hemen geliyorum” lafının ardından ayrılınca, aceleyle oturduğum yerden kalkıp  makamının koltuğuna oturduktan sonra  arkadaşım Özer’e “çabuk çek” dedimdi de anında deklanşöre bastıydı.. Bir yıl sonra elimde  “makamında otururken” çekilmiş iki fotoğrafı imzalaması için kendisine gösterdiğimde şaşırarak, “bu ne bu ne” dediydi de “arkasını imzalamasını” rica ettiydim: “Allah sana da böyle bir koltuk nasip etsin” diye yazıp imzaladıydı sonra  “hiç tavsiye etmem çok iğneli koltuktur” deyiverdiydi.)

YİNE de bu “iğneli koltuk” uğruna yıllardır hem de kıyasıya  Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılır!

Fakat Kıbrıs sorununu çözmeleri mümkün olmaz hep birbirlerine devredeler  görevi!

Ki bu kez sıra Sn. Akıncı’da dedikti. Ancak Crans Montana’ya kadar götürebildi çünkü Anastasiadis’ten döndüydü!

ŞİMDİ ayni Anastasiadis bu kez de Yunanistan’da katıldığı bir toplantıda yaptığı konuşmada, 25 Kasım’da Berlin’de gerçekleştirilecek “üçlü görüşmeyle” ilgili Türk tarafına seslenerek şunları söyledi: “Arzu ettikleri şey modası geçmiş garantiler sistemi veya yabancı askeri birliklerin varlığı veya herhangi bir vesayetten tam anlamıyla kurtulmuş bir devlete yol açacak  çözüme ulaşılması değildir!”

…Uzatmama hiç gerek yok. Anastasiadis’li Güney’in istediği önce Türkiye’siz bir Kıbrıs’tır. Sonra da “Yunanistan’lı Güney’in büyük oranda egemenliğine gireceği bir Kıbrıs çözümüdür!”  İnşallah bu “formülü” bize yedirmeyi başarmazlar!

*****

DEVLET VE KURUMLAR PARADOKSU!

Rum tarafıyla koalisyon kuramadık.  Fakat  kendi içimizde “Kurumlarımızla” kurduk, üstelik kimin  kime egemen olduğu da belli değil!

ASLINDA bütün Kurumlar “özerklik” ve “Yönetim Kurulları” dalgalarında sırtlarını Devlete dayadılar. Şöyle ki “zararlar” devletin hanesine, kârlar “kurumlara” yazılmakta!”

Düşünün, “Elektrik” gibi artık ekmek su kadar hayati ve önemli bir enerji Kurumu bile gelip giden Hükümetlerle  hiç uzlaşıya varamadı! Devlet de onlarla tabi!

Dolayısıyla hepsi de ya zarar etti yada istenen gelişmeyi gösteremedi!

Sonuçta dünyadaki benzeri “Kurumlar” aynidir. Kısaca örneklemek gerekirse şöyle:

BİR: Hayat pahalılığını yaratan bu kuruluşlardır. Başka ülkelerde bu kuruluşlar çalışanlarına az ücret öderler. Bizde az insan çalıştırırlar çok ücret öderler!

İKİ: Bizde Kurumların çoğu kâr etmez! Fakat zararları Devlet kasasından karşılanır!

ÜÇ: Ne var ki o Devlet hazinesini  besleyecek olan özel sektöre ait vergi mükelleflerinin olması gerekirken, on para vermezler, Türkiye’nin katkısı beklenir!

DÖRT: Enflasyonun büyük nedeni de bu çarpık Kurumlar yapılaşmalarıdır!

BEŞ: Çoğu Kurumlarımız “kârlı” değillerdir! Kârlı olmayan Kurumların memlekete faydası yoktur zaten yoktur!

(Geçen gün Koop’un tuzsuz hellimini hiçbir markette bulamadığımda esas Koop. satış yerine” gittim. Sorduğumda “hemen de geldi” dediler. “Neden yok” soruma ise “süt yokmuş!” yada yeterli değilmiş!

Yani ne? “Yeterli süt üretimi olmadı  mıydı hellim imalatı aksamakta! Az biraz süt fazlası da oldu muydu tonlarcasıyla tarlalara dökülmekte!)

ELEKTRİK  kurumuna döneyim: Devlet bir jeneratör alımı için söz vermiş almamış sorun “greve” kadar gidiyor.

Şimdi Devlet yani Tatar Hükümeti ne yapacak? Örneğin bir başka “kurumdan” kesecek Elektrik Kurumunun jeneratörüne verecek! Bu kez de öteki kurum kalkacak ayağa değil  mi?

Kısaca zaten sittin senedir hiç oturmadık, ayaktayız!

*****

KISACA TAKILDIĞIM.      (İŞİMİZ ALLAH’A KALDI!)           

Hâlâ hiçbir felakete “bana ne” diyemeyecek kadar küçük bir toplumuz. İyi ki öyleyiz. En azından “insanlığımızda” yaşattığımız “sevgi, acıma, üzülme” gibi  duygularımızı kaybetmeyiz.

Nitekim ne zaman bir ölümlü trafik kazası işitsek içimiz sızlamakta,  yanmakta hatta! Ne var ki artık her gün sızlanıp yanmaktayız! Çünkü her gün ölümlü trafik kazaları haberleriyle uyanıyoruz..

ARTIK bu konuda “üzüntülerimizi” yazmaya çalışmaktan başka da yapacak bir şeyimiz kalmadı!

Devletçe dolayısıyla toplumca ve tabi Sürücülerle ve hep birlikte bir gün  “trafik kazazedesi” yada “kurbanı” olmak kaderine boyun eğdik! Bu korkunç bir “tevekküldür!”

Felaketi nasıl önleriz bilmem ama “Allah Kıbrıs Türk halkını Trafik kazalarından korusun” diyorum!  “Amin’i de siz çekin gayrı!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar