Müzakerelere devam: (Bir süre de bu yenisi ile oyalanacağız!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Müzakerelere devam: (Bir süre de bu yenisi ile oyalanacağız!)

Yarın görüşmelere yeniden başlanacak. Bu kez müzakerecileri depara kaldıracak enjekte edilen doping farklı! “Hemen çözüm!” Yahut “hızlı çözüm!” Tabi acele işe şeytan karışır ama müzakereler başlayıp iki Cumhurbaşkanı birbirlerine elense çekmeye başladıklarında ne kadar “hızlı” çözüm olacağını göreceğiz!

ÇÜNKÜ: Bildiğimizce 11 Şubat’tan beridir masa başında ayak sürüyen, sinirlendi mi koltuğunun altındaki dosyaları sağa sola fırlatan Anastasiadis, öncesi müzakerelerde varılan “uzlaşmaları” yok sayıyor!
Oysa Türk tarafı özellikle “Talat-Hristofyas müzakerelerinde” uzlaşmaya varılan konuların kabul edilmesini dolayısıyla yeniden müzakere edilmemelerini istiyor! Tabi bu öneri, nasılsa uzlaşıya varılan konuların diğer konuları da mayalayacağı umudundan kaynaklıyor!

FAKATTT! Anastasiadis Doğu Akdeniz’de hidrokarbon yataklarına ulaşıp da devlet olarak kıymet’i harbiyesinin yükseldiğini sandığından beridir şımardı! Mesela: Kıbrıs’ta Türkiye’nin adadaki varlığından dolayı tekmil vermeden Güney’den Kuzey’e destursuz bakma hakkına bile sahip değilken, aynı Türkiye’yi Doğu Akdeniz’deki “gazı” nedeniyle kuyruğundan yakaladığını sanmaktadır! Yani ekonomisi batmış Güney şimdilik sayfaları yazılmamış Hidrokarbonun elindeki “boş çek defterini” Kıbrıs’ın geleceğinin garantisi olarak kullanıyor!
BU NEDENLE. Bir yandan Türkiye’ye dönüp “askerini adadan çekmezsen çözüm olmaz” tafrasına yatıyor, öte yandan “artık siyasi eşitliği kabul etmem” diyor! Değil mi ki“gazı” nedeniyle cumhurbaşkanlığı itibara bindi!
Oysa daha müzakereler başlamadan ne diyor Türk tarafı: “İki Devlete dayalı bir Federasyon!” Bu “Devlet” lafı da yeni değildir. Annan planında da vardı 11 Şubat Belgesinde de! Fakat Anastasiadis “yok” diyor. “Kuzey’deki Türk halkı ile bir anlaşmaya varacaksak bu en kabadayısından Kıbrıs Cumhuriyetinin evrimleşmiş hali olur!”
YANİ. “Çoğunluk azınlık esasına dayanan” bir federal Kıbrıs! Rum ağırlıklı güçlü bir Merkezi hükümet ve buna bağlı zayıf kanatlar! Üstelik bu federasyon:
Bir: Tamamen Türkiyesizleştirilmiş bir Kıbrıs’ta olacak!
İki: Yönetim erkini elinde tutacak olan “başkan” sürekli Rum olacak!
Üç: Federasyonda yer alacak “memurlar” mesela Kıbrıs Cumhuriyetinde olduğu gibi yüzde 70 yüzde 30 oranında olacak!
Dört: Çoktan unutulmuş olmasına karşın üç özgürlükler yani “serbest dolaşım, serbest yerleşim, serbest mülk edinme” fakat sadece “Kıbrıslılar” için geçerli olacak!
Beş: Büyük olasılıkla Annan Planı’nda olduğu gibi TC’den kaydırılan Kuzey’deki bir kısım nüfus geri gönderilecek!
Altı: Limanlar, hava alanları Rum nüfus çoğunluğuna dayalı temsiliyet hakkında ortak çalıştırılacak! Falan…
(Yukarıda nihai çözüm oluşurken anlaşmalar haline gelecek bazı “olasılıkları” mihenk taşına vurdum ki çözümün hâlâ ne kadar zor olduğunu hatırlatmak için! Çünkü bir çözüm sonucunda bugünkü mevcut iki bölgeli düzen tepetaklak olacaktır ki yerine hangi maddeleri koyarsanız koyunuz intibak sorunları yanı sıra Rum’un tüm adaya egemen olmak hesaplarından kurtulmak mümkün olmayacaktır… Yani “hemen çözüm” isteği gönüllerde açan çiçek de olsa dikenleri akılları paralamaktadır!)              
**********      
Başlayan müzakereler: (“Dur bakalım ne olacak” derken KKTC’nin vaziyeti umumiyesi!)

Ne diyorduk? Zaten iki karpuzu bir koltuğumuzun altına sığdıramıyorduk… Şimdi de “müzakereler safhası” başladı! Ne demek bu? “Dur bakalım ne olacak” demek!  Zaten bugüne kadar “iki işi ayni anda yapamazdık.” bu kez “rölantiye” yatıp bekleyip görelim demek!
Bu süre içinde zaten öncesinde “icraatlara” merakımız yoktu ama varmış gibi göstermek için sağa sola koşuşturuyorduk! Bu kez çözüm hemen kapının ardından olduğundan ve yeni bir düzen kurulacağından sağa sola koşturmaya da gerek kalmayacak demek!
Dolayısıyla milletvekillerimiz ara sıra da olsa Meclis’te toplanıp yasa çıkarmak yerine kavga etmekten kurtuldular demek!
Böylesi çok ciddi müzakereler devam ederken daha başka hiçbir ciddi iş olamayacağından, artık sendikaların Meclis ve Başbakanlık kapıları önlerine dayanmamaları demek!
Memleketin külliyen müzakerelere odaklanması nedeniyle patates, narenciye üreticilerinin kırk yıldır süren hükümete yönelik savaşlarının sona ermesi demek!
Nasılsa çözüm olacak, yeni düzenler kurulacak beklentilerinde eskilerin hükmü kalmadığından bugüne kadar olagelen geçici istihdamların, sen ben kavgalarından dolayı yapılamayan atamaların unutulup gitmesi demek!
Memleketin bir yarısı alacak verecek meselelerinden dolayı mahkemelerde sürünürlerken “zaten çözüm olacak, dolayısıyla az biraz daha bekleyelim” toleransında bazı borçluların yakalarına yapışmış alacaklılardan kurtulması demek!
Yılardır bitmeyen trafik kazalarının bu kez de çözümün şerefine beterince artması demek!
Değil mi ki çözüm kapının ardındadır, bu nedenle Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nun KOP’un altına girmesi demek!
Yeni hayatlar kurmak için hem evlenmelerin hem ayrılmaların tam zamanıdır demek!
Hazır nasılsa müzakereler devam ediyor, yapacak iş de kalmadı, tam da mevsimidir çözüm olana kadar turistik turlarla turlamalara katılmanın tam zamanı demek…
Vesselamı kelam müzakereler demek bereket demek! Allah daim eyleye…


**********

Kısaca takıldığım: (Özgür Kuzey’e karşın ruhunun karasından kurtulamayan Güney!)

Bir süre önce Medya Başarı Ödülleri Töreni’nde Mehmet Ali Talat “özellikle” vurgulayarak dikkati çekmek istediydi. Tabii konu her zamanki gibi mesela benim de hâlâ anlayamadığımca “özgür basın” konusuydu ki öteden beri sorarım: “Basında bundan ötesi özgürlük nasıl olur” diye!
Nitekim Mehmet Ali Talat KKTC’deki basının Güney’den reklam alıp yayımlayabildiğini fakat Güney’in Kuzey’den reklam kabul etmediğini hatırlatarak şöyle diyordu: “Ben hâlâ merak ediyorum. Nasıl olur da bizim karnemiz Kıbrıs Rum tarafının altındadır?”
Haklı bir soru haklı bir serzeniş. Kuzey tanınmamış devlet olmasına karşın mesela en önemli sorunlardan biri olan “faşizmi” bile Rum’la dostluk ve birlikte yaşama kültürüne çekmek için yoğunluğunca uğraşırken, tutun ki Güney’de hâlâ “ben Türküm” demekten bile korkulmaktadır!
Ve gerçek şudur ki geleceğin çözümünü de barışını da tehdit eden işte Rum’un bu “Türk düşmanlığı” ile yıkanmış beyni ile kararmış ruhudur!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar