Müzakereler Başlayacaksa.. (Bizim İrademizde Başlamalıdır.) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Müzakereler Başlayacaksa.. (Bizim İrademizde Başlamalıdır.)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Kendi içimizde sağlayamadığımız “ulusal bütünselliğe” nazire, Güney’le oluşturacağımız bir federasyonda buluşacağız ve “Kıbrıs federal Devletini” Rum komşumuzla barış içinde birlikte yöneteceğiz!

Ben bu ham ayvayı yemedim bundan sonra da yemem!


1960’larda da Cumhurbaşkanı Makarios’a bakıp bakıp hayıflanıyordum: “Yahu biz bu papazla nasıl anlaşacağız?”

Meğer Makarios da bizim gibi düşünüyordu, “bu Türkleri gene başımıza bela yaptık” diye üzüntüsünden kahroluyordu! Dolayasıyla bu anlaşmayı nasıl bozarım diye  yapmadığı muzırlık kalmıyordu, “yardımcısı” rahmetlik Dr. Küçük “gene papaz yapacağını yaptı” diyerek Türk halkına sürekli şikâyette bulunuyordu..

       YANİ: Kâğıt üzerindeki anlaşmalar belki uluslar arası kabullerde geçerlidir ama uygulamak zorunda olanlar için her zaman uygulanabilir değillerdir.

Rum tarafı “başkanlık seçimi” sonrasında beklendiği gibi “müzakereleri” yeniden hatta kaldığı yerden başlatmak için Kuzey’i yoklamaya başladı. Bu konuda henüz Sn. Akıncı’dan her hangi bir açıklama gelmedi. Çünkü dün bir bugün iki bizim “dört başlı koalisyon hükümetimizin” bakanları henüz makam koltuklarını bile ısıtmadılar.

Öte yandan Türkiye “şaka maka” derken resmen Suriye’de savaşan ülke durumuna geldi..

Tabi Doğu Akdeniz’de süren MEB’ler tartışmalarıyla Ege’de dalaşmalar da devam ederken, Türk tarafı  yeni bir müzakere masası kuracak kadar rahat olamaz.. Buna karşın  masa kuruldu diyelim.

SORALIM: Crant Montana’da kaldığımız yerden devam mı edeceğiz yoksa Anastasiadis’e “Montana”da şansınızı yitirdiniz” deyip bu kez kendi koşullarımızı mı dayatacağız.

Mesela sıcaklığınca  yaşanan şu olaya bakalım: “Sn. Akıncı Doğal gaz sadece Rumların malı değildir” derken olası bir müzakere sürecine bu “sorunu” ve MEB’ler gerçeğini katmak için çaba göstermeyecek mi? Mümkün mü?

Kısaca koşullar çok hızlı değişiyor ve artık Türk tarafının da Kuzey’de en az Rum’un Güney’deki hakkı hukuku kadar “devlet” hakkı ile hukuku vardır.. Güney’i bu gerçeğe şimdiden alıştırmak gerekir.

**********

ARTIK YÜZMEYİ ÖĞRENMEMİZ GEREKİR!

Dün Havadis gazetesinde Bertuğ Topal refikimizin KKTC’nin 2017 bütçesini kalem kalem analiz eden araştırmasına göz attığımda “doğruya doğru” dedim. Çok da kötü bir mali yıl değildi.. Ki bunu günü gününe  hatta öncesinde bile “ödenen kamu ve sigortalılar maaşlarından” zaten biliyoruz.

Fakat işte o günü gününe ödenen “maaşlar” (personel giderleri) meğer bütçeye hatırı sayılır oranda yük olmuş!

İşte olay: “O yükü bütçenin kamburuna atmadan yine de “personel giderlerini ödemek” mümkün olabilir miydi? Ya serden ya yardan geçilmeden mümkün değildi.. Dolayısıyla bütçenin yüzde 34’ü “personel giderlerine” harcanırken veren de alan da memnun oldu ama “hazine de otomatik olarak ayvayı yedi..”

Şimdilerde Dörtlü hükümetimizi izleyeceğiz. “Ödemeleri yaparken  dengeleri nasıl oluşturacak? Her ne kadar “maliyenin” tecrübeli kaptanı değişmemişse de bir başka büyük sorun daha vardır. Onu da Bertuğ Topal kardeşimiz şöyle ifade ediyor: “Maliye bütçesinin verilerine göre 2017 bütçesinin yüzde 45’i cari transfer harcamalarına gitti..

Ha ne etti şimdi:  Yüzde 34 Personel giderleri+yüzde 45 de cari transfer harcamaları = 79…  Sen sağ ben selamet! Yani KKTC maliyesinin durum vaziyetleri bu!

Tabi bir başka büyük sorun da TC-KKTC Mali ve Ekonomik Protokolüne göre uygulanamayan reformlar nedeniyle ayrılan 2 milyarlık hibe ve yardımların sadece yüzde 46’sını kullanabildiğimiz gerçeği..

Bu gerçek Dörtlü koalisyon hükümetinin de başını ağrıtacak. 2018 mali yılı henüz yeni başladı ve TC ile süregelen “protokol” devam ediyor.

       Mesela Telekomünikasyon, Kıb-Tek gibi kurumlar! Dokunsanız kıyametler kopacak! Dokunmasanız “TC’den ayrılan hibe ve yardımları alamayacaksınız!

Bu nedenle diyoruz: Artık ülkenin sendikaları ile KKTC’nin sosyoekonomik çıkar ve kalkınmasını sağlayacak “engelsiz seferberlik yollarının” açılması gerekir.. Ya devlet sırtındaki kurumlar yüklerini atıp rahatlayacak ya da “hantal merkeziyetçi devletçiliği” sürdürürken kendini boğulmaktan kurtarmak için sürekli TC’nin cankurtaran simidini  bekleyecek.

Fakat ne diyordu rahmetlik Ecevit. “Yüzme öğrenmeye çalışan insana boğulmaması için sürekli cankurtaran simidi atarsanız, yüzmeyi hiç öğrenemez!” Kısaca artık yüzmeyi öğrenmemiz gerekir. Boğulma pahasına da olsa!

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (ÜÇ ALTIN MADALYALI KKTC!)

       Derler ki bir ülkenin ne kadar kalkınmış ve kültürlü olduğunu anlamak isterseniz üç şeyine bakacaksınız. “Temizlik, tertip, terbiye!”

Gelelim temizliğimize: “Tu tu tu!” Okutun üfletin aman göz tutmasın! Yollar, sokaklar, kırlar, piknik alanları dağlar ormanlar… Kaymakkk…  Bal dök yala!  Kısaca bir altın madalyamız temizlikten!

Gelelim tertibimizle düzenimize: Trafiğimiz yollarda yağlar gibi akmakta ne kaza var ne belâ.. Ne çarpık yapılaşmamız var ne bozuk yönetimler derdimiz. Her şey tıkırında…  Şampiyonluk yine bizde dolayısıyla bir altın madalya da tertibimizle  ve düzenimizden!

       Gelelim terbiyemize! Yahu trafiğe bakıyorsunuz, insanlar birbirlerine yol vermek için yarışta… Sosyal medyaya giriyorsunuz insanlar birbirlerine  sevgilerini  saygılarını sunmaktan mesajlarını yazacak fırsat bulamıyorlar! Centilmenlik, hanımlık tavan yapmış.. Kelimeler akide şekeri gibi eriyor ağızlarda.. Eh böyle bir “terbiye” ancak altın madalyalık olmaz mı? Bir altın da terbiyemizden!

Meğer sen neymişsin be KaKaTeCe!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar