Mülkiye ve demokrasi anlayışı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Mülkiye ve demokrasi anlayışı

 

4 Aralık 2013, Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye)’nin 154. kuruluş yıl dönümü ve bizim sınıfın 1963’lülerin 50’nci yıl mezuniyet yıl dönümü kutlama törenleri ve etkinlikleri, Ankara’da fakültemizde yapıldı. Etkinlikler ve törenler 3 Aralık, 4 Aralık ve 7 Aralık 2013 tarihlerinde fakültenin konferans salonlarında, sosyal alanlarında, Anıtkabir’de ve daha başka mekanlarda gündüz ve gecesinde gerçekleşti.
Fakülte dekanı, yönetimi ve hocaları ile bizim sınıfın ve Türkiye Mülkiyeliler Birliği’nin organizasyonunda kardeşlik, sevgi, saygı ve samimi duygular içinde kutlama merasimleri yapıldı. Bizim sınıftan 96 arkadaşın eşleriyle katılımı oldu. Çok mutlu ve samimi geçen tören ve etkinliklerle birlikte, bu bilim yuvasında demokrasi kültürü ile evrensel değerlerin ve ülke genel değerlerinin korunması ve daha ileri götürülmesi yönündeki idealizmi, yeniden hissederek yaşadık.
Arkadaşlarımızla birlikte olmanın tadını ve çocukluğumuzu, gençlik anılarımızı paylaştık. Mutlu olmak için, “içinizdeki çocuğu hiçbir zaman öldürmeyin” mealinde bir deyim vardır. Biz de bu çocukluğu, aradan geçen her bir zaman diliminde herkesin kendi hayatında yaşadığı çeşitli sıkıntılara rağmen aşmanın ve içimizdeki çocukluğun verdiği mutluluğu belli bir zaman dilimi için de olsa yaşamanın ferahlığını aldık. Bizim sınıf esasen çok faal ve mezuniyetimizden bu yana her yıl, son yıllarda bazen yılda birkaç defa buluşup seyahat eden, uzun hafta sonları düzenleyerek bir araya gelen bir gruptur. Bu yıl fakülte bünyesinde ve daha geniş çapta hocalarımızın bir kısmı ve şimdiki hocalar ve fakülte yönetimi ve mülkiyeliler birliği mensupları ile öğrenciliğimizin geçtiği mekanda sıcak bir atmosfer içinde buluşmamız, bizi öğrencilik yıllarına taşıdığı için önemi ve tadı bir başka oldu.
Bu bilim ve irfan yuvasında, demokrasiyi özümsemiş, ileri demokrasi kültürünü savunan, kamu yararını en ön planda tutarak halkın ve ülkenin genel menfaatlerini birinci sırada tutan Yönetim bilimini hazmetmiş kıymetli, dünya çapındaki hocalar ve onlar tarafından yetiştirilen şanslı genç öğrencilerle tekrar birlikte olduk. Bir buçuk yüzyılı aşan kuruluşundan bu yana yüksek eğitim ve öğretim veren ve Türkiye’de ilk kurulan birkaç yüksek öğretim kurumundan biri olan SBF (ilk adıyla Mülkiye), ilkelerini, etkinliğini ve ilerici çizgisini koruyan, seçkin eğitim kurumlarından biri olarak tarif edilmektedir Türkiye’de.
Tanzimat döneminde 1859’da, “kurumlar, kurallar ve ilkeler gereğince ülkeye yönetici yetiştirmek” amacı ile kurulmuştu. Atatürk dönemine gelindiğinde Atatürk’ün deyimiyle, ‘ Mülkiye’nin Ankara’da onun mazisine yaraşır biçimde yeniden teşkilatlandırmak amacıyla’ 1935-36 bütçelerinden ödenek ayırarak ‘Cebeci’de bir Mülkiye Binası yapılması için TBMM’sinden yasa çıkarmış ve şimdiki binası o tarihte inşa edilerek İstanbul’dan Ankara’ya nakledilmiş.
O tarihlerden beri kurumsallaşma, kurallar ve hukuk çerçevesinde Devletin yönetilmesi doğrultusunda yöneticiler yetiştirmek hedefi amaç edinilerek, öğrencilere eğitimi, öğretimi ve hayata hazırlanması doğrultusunda çalışılmaktadır. Dekan Prof Dr. Yalçın Karatepe’nin ve Mülkiyeliler Birliği Başkanı Doç. Dr. Sevilay Çelenk’in konuşmalarında ifade ettikleri üzere, özetle, “Kurumlar, kurallar- hukuk ve ilkeler demokrasinin gereğidir. Ortak akılla yönetim işinin yapılması bu alanlarda yetişkin kişilerle olur. Esasen gelişmiş ve gelişmekte olan demokratik ülkelerin hepsinde kurumsallaşma ve kurallar, hukukun geçerli olması ile mümkün olmuştur. Halka, topluma güvenin verilmesi, düzenin hissettirilmesi, özgür düşünce, sivil toplum örgütlenmesi, demokrasinin esaslarındandır. Demokrasi şeffaflık rejimidir. Her kademede her alanda kurumsallaşmanın önemi yadsınamaz. Demokrasi öyle çalışır. Yoksa yöneticiler kendi düşüncelerine ve isteklerine göre ülke yönetimine arzuladıkları şekilde yön veremezler.”
Bugün dünyada birçok üniversiteler, yönetimlerin bilimsel esaslara göre yapılması için ayrı yönetim bilimleriyle ilgili bölümler açmışlardır. SBF bu anlamda daha 154 yıl önce düşünülerek kurulmuş ve teşkilatlandırılmış bir bilim yuvasıdır.
Haliyle KKTC’yi düşündüğümde, KKTC’de imrenilecek bir demokrasi kültürü var iken, maalesef bu kültürü ve ilkeleri, Devlet Yönetiminde “kişi” hakimiyetleri ve kişi hegemonyası sağlama rekabetleri artmaya başladığı dönemlerden beri gittikçe maalesef, kaybetmekteyiz. Demokrasi anlayışımız çok değişmiştir. Kuralların önüne şahsileştirilen yönetimlerin ve particiliğin, idarede bilim dışı ve kamu yararı düşünülmeden, kendi yöntemlerini koymaya başladığı zamanlardan beri, bu kültür alt üst edilmiştir, değişmiştir.
Yönetimlerde şahsi istek ve arzulara göre, kuralsız, ilkesiz, adaletsiz ve kayırmacılığa dayalı yönetme arzusu giderek arttıkça, işte şimdiye kadar içine düştüğümüz acı tablo, sarsılmış bir kamu idaresi ve şeffaf olmayan genel bir tablo duruyor karşımızda. Çünkü en yukarıdan başlayan kuralsızlıklar, ekonomiye ve tüm sektörlere de yansıyarak keşmekeşi, her türlü kayıt dışılıkları, gelir dengesizliklerini ve adaletsizlikleri davet ederek, kötülüklerin de kaynağı haline gelme tehlikesini içerir.
Umarız, daha da geç olmadan her vatandaşın kabulleneceği eşitlik temelinde, insanlara vasıflarına ve dürüst çalışma esaslarına göre ve her sektörde fırsat eşitliği sağlanacak genel kamu yararı düşünülerek bir yönetim tarzı kurulur ve kişilere dayalı idari yapılanma terk edilir.
Hala umudumuzu yitirmemeye çalışacağız ve her vesile ile toplum olarak bu antidemokratik davranışlara ve kuralsızlıklara karşı çıkmayı bir gereklilik olarak göreceğiz. Bu ilkelerin korunması toplum tarafından sahiplenilirse başarı sağlanabilir.
Uluslararası görüşmelerde bile eşitlik temelinden hep bahsederken, acaba Yönetimlerimiz kendi vatandaşlarına eşitlik temelinde yaklaşıyor mu? Yoksa insanlarımızı partilerine veya görüşlerine veya biat etme vasfına göre mi sınıflandırıyor? Öncelikle temelde bu sorunu çözemezsek hiçbir sorunumuzu çözemeyeceğiz. Kişilere bağımlı yönetimler kabilelerde olur. İnsanların çoğu, bu sistemin yerleşmeye başladığından beri görüşlerini bir toplulukta söylemeye çekinir hale gelmiştir. Nedeni, arkasından gelecek işten atılma, kenara çektirme, işe almama, özel işi varsa kredi ve vergi yöntemlerinin çalıştırılması vb şekilde ekarte edileceği, endişesindendir. Bunlar bize yakışmaz. Temennimiz en erken bir zamanda bu tür zihniyetlerin değiştirilmesidir. Bir ülkede Yöneticilerin siyasi ve sosyal barışı sağlamaları halinde ancak ülke daha ileri gidebilir ve halkı daha mutlu olabilir.


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar