Bu muhaceret politikası bizi çok hırpalayacak! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Poli

Bu muhaceret politikası bizi çok hırpalayacak!

 

Belli ki etkisi altında kaldığımız Türkiye’nin, pek çok alanda olduğu gibi muhaceret-nüfus politikalarından da etkileniyoruz.


Ortadoğu’da hüküm süren savaşlar sonucu Türkiye’ye sığınmış yaklaşık üç milyon kişi, barındırma-sıtır etme yanında şimdi de topluca yurttaş yapılmış. Türkiye yetkilileri “biz onlara kucak açtık, onlar artık bizden insanlar” diyor. Öyle anlaşılıyor ki bu davetkar tutum, halen yıkımın devam ettiği bölgeden yüz binlerce kişinin daha Türkiye’ye göç etmelerini motive edecek. Sonu belirsiz ve geriye dönüşün olup olamayacağının tahmin dahi edilemediği bu şartlarda Türkiye nüfusundaki kitlesel artışlar sürüp gidecek. Buna karşın, bu kadar çok bir nüfusun alelacele mevcut nüfusa eklenmesi ile ortaya çıkacak sosyal ve ekonomik sonuçları irdeleyen, öngören elle tutulur bir araştırma sonucu henüz ortada yok. Medya haberlerinden öğreniyoruz ki, özellikle yoksul illerde, çalışma ücretlerinin trajik bir şekilde düşmesine neden olan göçmenlere karşı acımasız bir linç kampanyası sürüyor. “Ne iş olursa yaparım” deyip günlük 50-60 liraya razı olan adam, şimdi işini 20 liraya razı yabancılara kaptırmış. Bu durumdaki adamın neler yapabileceğini düşünmek bile ürkütücü. Büyük şehirlerin varoşlarında trajik göçmen hikayelerini dinlemeye çoktan alıştık.

Madalyonun diğer yüzünde ise göçmenler var. Hayatlarını kurtarmışlar ama, yaşam devam ediyor ve nerede nasıl barınacakları, ne iş yapacakları, çocuklarının eğitimini, sağlığı nasıl elde edebilecekleri, sosyal yaşama nasıl uyum gösterebilecekleri hep bir soru işareti olarak kalacak. Bu sorulara cevabı Türkiye’nin yetenekleri ve iradesi cevap verecek. Bunu da zaman gösterecek.

1974’ten beridir nüfusu tartışmalı ve spekülasyon konusu olan KKTC’de, Türkiye’deki yetkili makamlardan “nüfusunuzu artırın, yeni yurttaşlıklar verin” telkini almayan politikacımız hemen yok gibi. Her kim ki devleti yönetme konumunda hükümete gelmişse, usul halle ya da açıktan bu telkinlerle muhatap olmuştur. Hoş, bu işi telkin gerektirmeden gönüllü yapmaya hazır (uygulayan) yöneticilerimiz olduğu gibi, bu işe aklı yatmayan, sakıncalı bulan ve ayak sürüyen politikacılarımız da var. Ancak yine de sonuçta büyük ya da küçük dalgalar halinde nüfusumuz hep artırılmıştır. Ve bu artışın sonuçları da her zaman siyasetimizin başlıca konuları olmuştur.

Dıştan göç almak, hele sosyal dokuyu olumsuz yönde etkileyebilecek ölçeklerde göçmen ve yurttaş kabulü yapmak, bu günlerde 2’nci dünya savaşı deneyimine sahip Avrupa’da bile sorun olmaya başlamış. Ekonomik durgunluk , İslam korkusu ve sosyal endişeler, ırkçılığın yakın tarihte görülmedik düzeyde artmasına ve kurumsallaşmasına neden olmuş.

Göçün insani boyutları bile, ortalama Avrupalı insanı kitlesel göç kabulü konusunda ikna edemiyormuş. Gelişmiş fakat nüfusları yaşlandığı için genç göçmen nüfusa gereksinimi olan Almanya, Hollanda, Fransa gibi ülkelerde bile göçmen karşıtı güçlü bir direnç ortaya çıkmış.

KKTC’de izlenen muhaceret, göçmenlik ve yurttaşlık politikalarını nereye oturtmak ve nasıl değerlendirmek lazım?

Daha iki hafta önce KKTC Meclisi’nde, faaliyetlerine yönelik yapılan eleştirileri cevaplayan Milli Eğitim Bakanı Dr. Özdemir Berova, “Nüfus artışı yaşıyoruz. Eğitimde ve sağlık birimlerinde yığılmalar oluyor, bu sebeple problemler çıkıyor” demiş. Bakanın yakındığı sorun aslında son 20 yıldır tekrarlanan, büyüyen ve içinden çıkılamaz hale gele bir sorun. Benzer yakınma ve söylenmeleri sağlık bakanlığı da yapıyor.

Havadis eğitim yazarı Barış Uzunahmet haklı olarak soruyor: “ne oldu da nüfus artışı oldu bu ülkede? Doğurganlık mı arttı? Çok sayıda vatandaş mı yapıldı? Yoksa muhaceret affı ile bu ülkeye çağ nüfusu kadar çocuk mu geldi? Bakanlar Kurulu’ndan muhaceret affı geçirilirken siz nerdeydiniz sayın Berova?”

Belli ki Eğitim Bakanı’nın yeni öğrenim dönemi için son hazırlıklarını yaptığı günlerde, Bakanlar Kurulu, ikamet veya çalışma izni yasalarını ihlal etmiş yabancılara yönelik bir muhaceret affı çıkarmış. Kabine arkadaşları, başta eğitim ve sağlık bakanları olmak üzere bu karardan etkilenebilecek bakanlıkların durumunu dikkate almamış. Uzunahmet, konu ile ilgili sorgulamasını şöyle sürdürüyor:  “Gelelim Çalışma Bakanımıza… Göğsünü kabarta kabarta anlatıyor; “CTP engellemeseydi 5-6 bin kişi yararlanacaktı aftan” diye… Kısa sürede 2 bin 700 kişi aftan yararlanmış. Bakanlar Kurulu’ndan Muhaceret Affı’nı geçirirken hiç mi aklınıza gelmedi, bu çalışanların çocukları olabilir, bunların barınma ve eğitim hakkı vardır ve bunu devlet olarak sağlamak durumundayız.

Bence hiç gelmemiştir.

Çok basit bir hesap yapmakta yarar var. Bu ülkede çağ nüfusu 3000-3500 arasındadır. Çalışma Bakanımız Ersan Saner, CTP’nin ara emri almasından önce 2 bin 700 kişi aftan yararlandı diyor. Ülkeye çalışmak için gelen bu emekçi insanların yarısının çocuğu olsa ve bu ailelerin de en az bir çocuğu olsa 1350 yeni öğrenci demektir. İki çocuğu olsa

2700 öğrenci demektir. Yani çağ nüfusu kadar öğrenci… Ersan Saner’in söylediklerinden anlaşılacağı üzere en iyimser tahminle en az 1000 öğrenci bu öğretim yılı başında okullara akın etmiştir. Bu duruma ne okullarımızın altyapısı müsaittir ne de öğretmen sayımız. Bugün okullarda yaşanan kaos da bundan kaynaklıdır.”

İzlediğimiz muhaceret ve yurttaşlık politikalarımızın gerçeklikle hiçbir ilişkisi yok. Sadece göçmen kategorisine sokulabilecek kalabalıklara su, elektrik, yol, eğitim yetiştiremiyor, kamu sağlığı ve kamu güvenliğini koruyamıyoruz. Çünkü kimleri hangi nedenle ve hangi sürelerde aramızda bulunduracağımıza karar veremiyoruz. Çünkü bir ajandamız yok. İş gücüne mi ihtiyacımız var? Hangi alanlarda ve kaç kişiye olduğunu bilmiyoruz. Yaşlılarımızı ve çocuklarımızı teslim ettiğimiz ve adaya daha dün getirilmiş yabancı bakıcıların o işi bilip bilmediklerini dahi bilmiyoruz. İyi eğitim almış, deneyimli yöneticilere mi ihtiyacımız var? Yabancı yatırımcı ve sermayeye mi?

“yüksek öğrenim adası” mı olacağız? Bu tespitlerin her birinin oluşturulması gereken strateji planları olmalı. Oysa biz, aslında yetenekleri ve maliyetleri üzerinden seçim yapamadığımız, kendileri gelen ve belirli bir süre ikamet eden insanları 5 yılda mı? 10 yılda mı yurttaş yapacağımızı tartışıyoruz. Ve maalesef meclisteki bütün siyasi partilerimiz de bu sorun karşısında yıkıcı dalgayı önleyebilecek anlaşılır ve kalıcı politikalar geliştiremiyor.

duzgun1

KKTC muhaceret ve yurttaşlık politikaları sanırım dünyanın en liberal politikalarıdır. Yurt dışı seyahat fırsatı bulanlar, ülkeye giriş ve kısa süreli seyahat  amacıyla olsa bile karşılarına konan yükümlülüklerin fazlalığına mutlaka tanık olmuşlardır. Hiçbir ülke, yabancılara yönelik denetimi ülke içinden başlatmayı düşünmez. Hele bireysel olarak gelmek isteyenlere karşı daha ülkeye gelmeden sorgulayıcı sistemler geliştirir.  Politik sistemleri birbirlerinden farklı olsa bile, her ülke bu yönteme başvurur. Neden geliyorsun?

Tanıdığın veya seni davet eden var mı? Hangi şehirlerde ve hangi hotellerde kalacaksınız? Hotel rezervasyon belgeniz var mı? Gidiş ve dönüş uçak biletiniz var mı? Yanıltıcı bilgi verme veya yabancılarla ilgili yasalara uymama ağır bir suç sayılır ve karşılığı ise hapislik veya para cezasıdır. Buna benzer uygulamaya, Amerika’da, Rusya’da, Çin’de, Avusturalya’da, Hindistan’da, Kanada’da veya Endonezya’da rastlayabilirsiniz. Hiçbir ülke, bizdeki kadar ekonomiyi ve kamu düzenini bozacak, yaşam kalitesini geriletecek kadar liberal davranamıyor. Hiçbir ülke bizim kadar “deli cesareti”ne sahip hesapsız davranamıyor. Sahiden biz ayaklarımıza pranga vuran bu cesareti nereden alıyoruz?

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar