Mersinlik ve Devlet otoritesi... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Mersinlik ve Devlet otoritesi…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Bir yerde köylüler ayaklandı mı, genelde sempatiyle bakarız.

Mutlaka bir mağduriyetleri vardır. Devlet her zaman nüfusu yoğun olmayan, merkezden uzak yerleri ihmal eder biliriz.


Mersinlik’te de bir eylem var günlerdir.

Köy, 12 yıl önce Büyükkonuk Belediyesi’ne bağlanmış. Köylüler o zamandan itiraz etmişler, İskele Belediyesi’ne bağlanmak istemişler.

Siz daha önce bu olayı ne kadar duydunuz? Ben arşiv karıştırmasam, anlamayacağım.

2010’dan beri yerel seçimleri boykot ediyorlar. Geçen yıl da aynısını yapmışlar, bunun üzerine köyün suyu kesilmiş. Tabii, sonradan yine bağlanmış. Şimdi, yine su deposuna elektronik sayaç takılması gündeme gelince, eylem yapmışlar. Yani geri adım attırıyorlar.

Soru şudur?

Devletin otoritesi ne yapmaktadır?

Başka bir belediyeye bağlanma talepleri, belki katılımcı demokrasi temelinde değerlendirilebilirdi. Dertleri sorulur, bir orta yol bulunurdu. Bunca zaman bu sorun neden çözülmedi, belediye neden zarara sokuldu…

Mersinlik köylüleri tam 12 yıldır belediye vergilerini de, su parasını da ödemiyorlar.

Kendilerince bir yöntem geliştirmişler, belediyeyi köye sokmuyorlar.

Biriken vergi borcu yılda 30 bin lira. Su parası 12 yılda 200 bin lira. Ama suyu alıp kullanıyorlar. Dahası, Türkiye’den gelen tarım suyunu da talep ettiklerini duyurmuşlar geçen yıl.

Küçücük bir belediyenin böyle bir kaynak kaybı önemli.

Daha da önemlisi, köylülerin dayatması. Yaptıkları bir sivil itaatsizlik.

Olay belediye-köylü meselesinin çok ötesinde.

Bu ihmal artık popülizmle geçiştirilecek durumda değil. İçişleri Bakanlığı’nın devreye girmesi gerek.

Dediğim gibi, asıl önemli olan, 12 yıldır süren bu itaatsizlik karşısındaki suskunluk. Orada bir sorun var ve giderek çetrefilleşiyor.

Devletin tam da otoritesini göstermesi gereken bir durum…

 

 

SULAR İYİDEN ISINIRKEN…

Machtpolitik…

Böyle bir kavram var.

Şu anda yaşadıklarımızı yorumlarken, aslında tarif etmeye çalıştığımız bir olgu.

Machtpolitik, güce dayalı politika anlamına geliyor.

Siyaset teorisinde, amaçlarına ulaşılmasında siyasal bir devlet tarafından iktidarın ve özellikle fiziksel gücün kullanılmasını savunan bir doktrin.

Reelpolitikten farkı burada. Bunda fiziksel güç kullanımı var. Reelpolitik, siyasi gücün, evrensel ilkeleri fazla kafaya takmadan, mevcut durumdan ve güç dengelerinden yararlanarak, kendi çıkarları yolunda ilerlemesi.

Bugüne kadar çok da fazla gündemde olmamasının sebebi, dünyanın başına Trump gibi bir çılgının gelmemesinden herhalde. Şu anda konuşulan bu.

Öyle ittifaklar kuruluyor ki, evrensel değerler, ilkeler ayaklar altında. Yetmezmiş gibi, fiziksel güce dayalı bu ittifaklar.

Doğu Akdeniz’de olup bitenleri bu bakış açısıyla değerlendirmek gerek.

Şimdi deniyor ki, Türkiye-Rusya-İran’ın Suriye sürecini birlikte yürütme kararı aldıkları Astana süreci artık işlemiyor. Rusya, İran’ı bir yandan idare ederken, tam bir reelpolitika güderek, İsrail’e yakınlaşıyor. İkisi bir Ortak İzleme Komitesi kuruyorlar. İsrail de aynı zamanda, ABD’nin de içinde olduğu Güney Kıbrıs-Yunanistan Forumu’nda.

Bu ittifakların bir amacının, Türkiye’yi geleneksel itaatkar tutumuna dönmesini zorlamak olarak değerlendiriliyor.

Ve en önemlisi, yerli yabancı yazarlar, Kıbrıs’ın hiç olmadığı kadar sıcak gelişmelerin eşiğinde olduğu yorumu yapıyorlar.

“Bize bir şey olmaz” diyorsanız, boş verin, kafayı takmayın…

 

 

YERİN KULAĞI VAR

ANİ GÖRÜŞME SÜRPRİZİ:

Ekonomik protokol görüşmelerinin teknik düzeyde sürdüğü, siyasi liderliklerin Türkiye’deki erken seçim sonucunu bekleyecekleri söylenirken, Başbakan’ın ani Ankara ziyareti ve Cumhurbaşkan Yardımcısı ile görüşmesi gerçekten sürpriz oldu. İyiye yoralım, iyi olsun…

 

ÇOK UZADI:

Evet bu nüfus tartışmaları artık çok uzadı. Hergün siyasilerin birbirleriyle yarışırcasına nüfus  açıklamaları artık biz dahil herkesi de sıktı. Üstelik tam bir zaafiyet göstergesi. Güven kaybı. Oturun ve uzlaşın, sayım mı yaparsınız, yoksa başka bir formül mü bulursunuz orası sizin bileceğiniz ama, vatandaş olarak hergün nüfusla ilgili tartışmaları dinlemekten bıktık. Güven veren bir sonuca balayın artık.

 

SONUNDA KARAR VERİLDİ:

Yıllardır tartışılan Telekomünikasyon Dairesi sonunda özelleştiriliyor. Bakanlar Kurulu , Telekomünikasyon Dairesi’nin Altyapı ve Üstyapı Hizmetleri’nin ayrıştırılması, altyapı yatırımlarının Devlet mülkiyetinde Kamu-Özel Ortaklığı’nda yapılması Üstyapı Hizmetleri’nin Yap-İşlet-Devret modeli ile işletilmesi çerçevesinde yeniden yapılandırılması için ön rapor hazırlanmasına karar verdi. Bu da demek oluyor ki, özelleştirilme için düğmeye basıldı…

 

ATI ALAN…: 

Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, “Akdeniz’de bir oldu bittiye izin vermeyeceğiz.” dedi. Adamlar hergün, Ortadoğu ve Avrupa ülkeleriyle anlaşma yapıp yeni protokoller imzalıyorlar. Biz bu tarafta her gün başka bir ağızdan “izin vermeyeceğiz” diyoruz da, atı alan çoktan Üsküdarı geçti.

 

EĞER DOĞRUYSA:

İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars’ın nüfuzumuzla ilgili açıkladığı rakamları doğru kabul edersek, “öğrenci” kimliği ile ülkeye girip de öğrencilik dışında her türlü işi yapan ve kayıt dışı olan, en az 30 bin “öğrenci” olduğu gerçeği ortaya çıkar. Bu insanlar kayıt dışı olduklarından, nerede ve ne yapıyorlar devletin haberi yok. Böylesi bir ortamda sizin yapacağınız plan ve istatistiklerin hepsi boşuna… Başbakan’ın YÖK Başkanı ile görüşmesinde de herhalde bu konu gündeme gelmiştir.

 

GÜNEYDE SERBEST:

Haravgi gazetesi, açıldıkları günden bu yana Güney Kıbrıs’taki kumarhaneleri ziyaret eden 470 bin kişinin yüzde 80’inin Kıbrıslı Rum, yüzde 4’ünün Yunanlı, yüzde 11’inin de başka milletlerden olduğunu yazdı. Eğer durum bu ise bizim kumarhanelerin gadimici müşterisi olan Rumlarda önemli bir kayıp yaşayacağa benzer. Yakında casino sahipleri, “güneyde serbest, biz de de ( sanki girmiyorlarmış gibi) KKTC vatandaşlarının girişini serbest bırakın” diye yola dökülürler…

 

ZİRVEDEKİLER

Cenk Diler: “Suç ve Suçlara İlişkin Teknik Komite’nin sürmekte olan çabalarına, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı da katılmalı ve bu amaç için seferber olmalıdır. Tüm mesailerini bu hususta harcamalılar ve bu işi başarmadan, başka bir konuya asla angaje olmamalıdırlar. İnsanlık; siyasetten de, tanınmadan da, düşmanlıktan da kat kat üstün olduğunu artık kanıtlamak zorundadır. İnsanlık kaybedildikten sonra, geri kalan her şey nafile!”…

 

DİPTEKİLER

Zamlar Üretimi Vuracak: Narenciye üreticilerinin feryadını dün gördünüz. Elektrik zammı, başta üreticiler olmak üzere, dolaylı olarak hepimizi vuracak. Hala “mecburduk, maliyet yükseldi” sözleri dönüyor. Niye yükseliyor o maliyet? Marifet onu düşürmekte değil mi? Yapısal hiçbir dönüşüm yok. Daha da kötüsü mevcut düzeni devam ettirme çabası, hayatı katlanarak ağırlaştırıyor. Bu maliyetle ne kadar ihracat yapabilirsiniz ki? Ya ithalat? Fiyatların 1 Nisan’dan sonra nasıl yükseleceğini hayal bile edemiyorum…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar