MASALARDAN MASALARA/KUMPASTIR İŞİMİZ/ MAĞUSA LİMANININ ÖNEMİ… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe YazarlarıSürmanşet

MASALARDAN MASALARA/KUMPASTIR İŞİMİZ/ MAĞUSA LİMANININ ÖNEMİ…

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

BM’ler Genel Sekreteri  Guterres’in Kıbrıs özel temsilcisi bayan Lute müzakeleri başlatmak için çaba gösteriyor. Çünkü bu nedenle görevlendirildi, işidir gerçekleştirecek..

Fakat hâlâ boşuna bir ısrarla! Şöyle ki “bölgedeki “büyük” diyeceğimiz siyasi ve ekonomik değişimleri bile dikkate almadan!


Rum-Yunan ikilisinin Türkiye’ye yönelik hasmane tutumunu,  Doğu Akdeniz’i bir Yunan gölü haline getirmek için nasıl harıl harıl silahlandırdığını, kendinden gelin kendinden güvey 12 millik  yeni yeni kıta sahanlıkları ilan ettiğini görmezden gelerek!

Yani Rum-Yunan tarafının her siyasi tasarrufunun bile başlı başına bir “çatışma” unsuru olabileceğini dikkate almadan Kıbrıs sorununu Türkiye ile Yunanistan’ın da katılımı ile müzakere masasına taşımak istiyor!

BU tip çabaların, müzakerelerin, BM’ler girişimlerinin yabancısı değiliz. Ömrümüz masalarda geçer oldu! Üzücü olan “masalarda harcanan çözüm çabalarının boşa geçen zamanlar ötesinde; daha çok husumet ve düşmanlık tohumları ekmesi!

Yoksa barışçı çözümü kim istemez! Nitekim kabul ediyoruz: Müzakere masalarında geçen zamanlar nedeniyledir  ki “çatışmacı tutumlar, siyasi emrivakiler mesela TC ile Yunanistan’ı karşı karşıya getirecek olaylar tatile çıkar. Biliriz ki o müzakereler safhasında kavga gürültü olmayacaktır!

ANCAK sorun hiç bitmedi ve her zamanki gibi kaldığı yerden  devam ediyor! Bu nedenle çok şeyler kaybediyoruz. Ki Rum tarafının da zaten istediği   “kaybetmemizdir!“ Çözümsüzlükte direnmesinin de nedenidir bu kaybımız. Bıkıp usandığımız yerde pes edeceğimizi düşünüyor!

OYSA:  Yine tam bıkıp usanmıştık ki Maraş’ı açtık! Bu kez “şaşırmak” Rum tarafına nasip oldu! Çünkü olası bir çözümde hâlâ kendinden yana siyasi kozdu ve elini kolunu sallayarak Maraş’a döneğini hesaplıyordu…

BURADA bir parantez açıp hazır Maraş’a kadar gelmişken sorayım: “Sahi ne oldu şu Maraş meselesi?”

Bir ara “Rum sahiplerine gelin mülkünüze sahip çıkın” yollarında çağrılar yapılacağının haberleri çıktı ama fiiliyatı görülmedi!

Artı, “Maraş’a paralel Mağusa limanı” ele alınacak dendi ama artık lafı bile edilmiyor! Çünkü bu on aylık hükümetin ne süresi ne çapı ne dirayeti bu  “büyük projeler” için yeterli değil!                                                       Kaldı ki (Ali’nin külahını Veli’ye, Veli’ninki Ali’ye giydirmekten başka çaremiz yoktur dercesine “hayat pahalılığını maaşlara yansıtmak için bu zamlara ihtiyaç vardı” diyen Sn. Başbakan Saner’in itirafından öğrendik bu yetersizliği!”

LUTE ve Maraş’a   dönecek olursam; İspatı kendinden menkuldür! Ne diyorduk? Müzakere masasına taşınacak Kıbrıs sorunu artık  Crans Montana’da kaldığı yerden çok ötelerdedir ve artık sadece doğu Akdeniz değil bir de Maraş sorunu vardır.

ÖZELEŞTİRİME gelince: Maraş’ın açılmasına karşıydım. Nitekim mevcutları yetmiyormuş gibi başımıza yeni  gaileler açtığı ortada. Fakat  Güney’in laf anlamaz Anastasiadis’inin siyasi zırvalarına baktıkça da “oh olsun” dedimdi.

FAKAT: Eğer  her gün yüzlerce bazen binlerce insanın “luna park” gibi ziyaretine açılan bir kent olarak kalmayacaksa artık ne yapacağımıza  karar vermek gerekir daha dpğrusu siz seçilmiş yöneticiler karar vermelisiniz:

Örneğin ıslamışın doludan ne korkusu olacak   eğer iskâna açacaksanız açın, Sahiplerine iade edecekseniz edin..             Yoksa kaç zamandır “10 bin konut sahibi olabilecek kişiyi  memlekete kaydırıp nüfusu  artıracağız dediğinize nazire, aklınızdaki yeni iskân alanı Maraş mıdır?  Hodri meydan hemen girişimler başlatın..                                         Yoksa KKTC olarak biz  mi sahip çıkacağız? Çıkın!..Fakat Allahasen   biraz yerinizden kıpırdayın!

***

NE OLUYOR? Öteden beri Mağusa dükalığında otururken, “Lefkoşa’da olanlara şaşıp şaşıp kalmaktan şaşkaloz olmaktayım!    Nitekim son numaraları  da şu Meclis’te Resmiye Canaltay’a yaptıkları! Hem Meclis Başkanlığı’na adaylığını onaylıyorlar (ki tartışıldığını işitmedik) hem de 13 oyla bir daha aday olamayacağı gerçeğinde  adeta kakmalayarak dibe itiyorlar!

Şu veya bu hizip, yada husumet, veya intikam! Eskiden Türk filmlerinin konularıydılar. Şimdilerde Tv. dizilerine atladılar! Ardından bizim meclis mi kaptı rolü?               Ki bu son olayla ilgili olarak   diyorlar ki “ucu Erdoğan’ın bir süre önce Maraş’a yaptığı ziyaretine  kadar dayanıyormuş! Galiba şöyle bir laf çalkalandıydı o ziyarette: “Biz Türkler Erdoğan’la  önde gidiyoruz, Rumlar da (Maraş’ın açılmasına karşı olanlar kastediliyor)   arkamızdan yürüyorlar” falan… Hiç olası değil ama böylesi dedikoduya da pes!

Ben de bunları yeni yeni işitiyorum! Güya  gazeteciyiz!

Yoksa kızının   üzerinden Derviş Eroğlu mu cezalandırılıyor?

Aslında  Liderlerin kaderlerinde “babadan oğula, kızına bir miras gibi kalan politikacı oluş kimlikleri” her zaman sancılı olaylara neden oldu.

Mesela Amerika’da baba oğul Bush’lar..

Bir zamanlar Yunanistan’da Papaandreu’lar.

Bizde rahmetlik Denktaş ve oğulları kızı..

Şimdilerde Erdoğan’ın damadı falan…

Derken bu kez de “Eroğlu’nun kızı Resmiye Canaltay gündemde.. Ki öğrencimdi.. Şu anda da başarılı bir iş kadını, milletvekili olduğuna inanırım..  Meclis Başkanlığı yapacak evsafta bir kadın politikacı..

FAKAT bu nasıl bir UBP politikasıdır,  neden öylesi bir kumpastır? İşte bunları bilemem.. Her halde yakında  kokusu çıkar!

***

AKLIMA TAKILANLAR: Dolayısıyla aklımı karıştıranlar! Mesela sürekli artan nüfusa karşılık, yeterli tarımsal üretimin olamaması! Sorunla ilgili uzmanlara göre dünyayı değişen iklim koşullarına dolayısıyla kuraklığa bağlı olarak büyük bir  “beslenme  sorunu” bekleniyormuş..

“Gün gelecek deniyor insanlık açlıkla mücadele etmek zorunda kalacak zaten başladı bile..” Öte yandan  susuzluk başlı başına bir sorun olacak..                                         Tabi entel gevezeleri olmamız nedeniyle olanların olacakların farkındayız.. Fakat sadece “bilgi” yönünden..

Yarı kurak bir adada TC’nin suyunu bile hâlâ doğru dürüst kullanamıyorken o geleceklere kuşku ile bakmamak mümkün değil!

FAKAT: Eğer Kıbrıs’ın Avrupa ile Ortadoğu ve Doğu Akdeniz bölgesinde  tam da “kuraklıklar diyarının” ortasında ta Haçlı seferlerinden bu yanadır bir “geçiş  istasyonu” olduğu düşünülürse aklımıza ilk gelen Mağusa limanı olmaktadır..

Kuzey’de  yeterli üretimi gerçekleştirmek mümkün değildir ama Orta Doğunun ikmal yolu üzerinde oluşumuzu  önemince değerlendirmek mümkündür.

Bu nedenle diyorum:  “Mağusa limanını o  yıllara hazırlamak zorundayız…”                              Belki hâlâ yıkılan iskelesini bile onaramadık ama Kıbrıs’ta hem doğal liman oluşu hem de Güney’e karşın Ortaoğu’nun kıyı ülkelerine yakınlığı nedeniyle Mağusa limanı adada tektir..

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar